Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CHP içinde Kılıçdaroğlu’na muhalefet eden isimlerin iki silahı var.

        “Kılıçdaroğlu yüzünden parti sağa kaydı” diyorlar.

        Ama daha önemlisi “Kılıçdaroğlu gelecek seçimlerde Abdullah Gül’ü aday gösterecek diyerek CHP tabanını korkutuyorlar.

        Cumhuriyet'ten İpek Özbey dün CHP liderine bu iki meseleyi de sormuş.

        Maalesef Kılıçdaroğlu kendisine karşı kullanılan en önemli silahı etkisizleştirmek yerine muallak bir yanıt vermiş.

        “Kesinlikle gündemimizde yok” demek dururken, “Bu konuda bize gelen hiçbir şey yok. Abdullah Gül, isterse cumhurbaşkanı adayı olabilir tabii. Kalkıp, “Olamazsın” diyemeyiz ki...” gibi tartışmaları sürdürecek yuvarlak laflar etmiş.

        Arkasından da “Abdullah Gül’den neden bu kadar korkuyorlar? Ee, bu kadar gündeme getiriyorlarsa korkuyorlar demektir” demiş.

        CHP içinde Abdullah Gül’ün aday olmasından korkanlar var mı? Kesinlikle var.

        Ama bu korku Sayın Kılıçdaroğlu’nun ima ettiği gibi Gül’ün başarısından korkma falan değil, aksine başarısızlığından korkmadır.

        Yani kıskançlıktan kaynaklanan, “Bizi aday göstermez, Gül Cumhurbaşkanı seçilir” korkusu değil, “Eğer öyle bir hata yapılacak olursa baştan kaybederiz” korkusudur.

        REKLAM

        Sayın Gül bu ülkede Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmış değerli bir isim.

        Fakat Cumhurbaşkanı olmasının üzerinden 6 yıl geçti ama o altı yılda Türkiye’de 60 yıla bedel gelişmeler yaşandı.

        Cumhur İttifakı ortaya çıktı, sağ seçmenin milliyetçi eğilimleri arttı, Batı karşıtlığı yükseldi. Gül’ün önem atfettiği demokrasi, düşünce özgürlüğü gibi değerler muhafazakârların önceliği olmaktan çıktı.

        Tüm bu süreçte AK Parti tabanı üzerindeki şahsi ağırlığı azaldı. Özellikle geçen Cumhurbaşkanlığı seçiminde adaylık ihtimali etrafında yaşananlar, imajını ciddi bir biçimde örseledi.

        Ne sağda ne de solda yüzde 51 oy alacak bir etkisi yok.

        İddia edilenin aksine kendisinin de yeniden Cumhurbaşkanı adayı olmak gibi bir niyeti ya da hevesi kaldığını hiç zannetmiyorum.

        Epeydir köşesine çekildi, sıcak siyasetin içinde değil.

        Desteklediği Babacan’ın partisine bile doğrudan katılmadı.

        Dahası en yakınındaki isimlerden önemli bir bölümü DEVA Partisinin kurucular listesinde yok.

        Kaldı ki gönlünden geçse bile tüm şartlar aleyhinde.

        CHP tabanı Abdullah Gül’ü istemiyor.

        Daha önce Gül’ün adaylığına set çeken Meral Akşener’in tavrında bir değişiklik yok.

        Millet İttifakı’na katılımı kesin gibi görünen Davutoğlu ile Gül’ün arası limoni.

        Babacan ise Gül gölgesinde kalmadan siyaset yapma iddiasıyla yola çıktı.

        Ayrıca eskiden olduğu gibi güçlü aday eksikliği de yok. Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu gibi sağdan da oy alabilen, başarısını kanıtlamış iki isim var.

        Tüm bunları alt alta toplayınca gelecek seçimde Gül’ün aday gösterilme ihtimali sıfıra yakın.

        İşte bu yüzden Sayın Kılıçdaroğlu’nun öncelikle kendi zihninde bu meseleyi bitirmesi ardından da kamuoyunda bu tartışmayı sonsuza dek kapatacak açık ve net bir açıklama yapması gerekiyor.

        Aksi takdirde Gül kartı hem kendisine karşı kullanılacak hem de incitmemeye özen gösterdiği Abdullah Gül’ü daha da yıpratacak.

        İnce'nin tek şansı 100 bin imza

        Tarih 05 Eylül 2014 Cuma. CHP’nin 18. Kurultayı’nda konuşan Kılıçdaroğlu “CHP sağa kayıyor” eleştirisi getiren Muharrem İnce’ye cevaben, “Kimliğe ve inanca saygı göstermek sağa kaymak değildir. Elitlere saygım var, aydındır. Ama bir elitistler var. Rakı sofralarında Türkiye’yi kurtarırlar. Bunlardan partiyi temizleyeceğim” diyor.

        Tarih 17 Ağustos 2020. Muharrem İnce yine CHP’yi sağa kaymakla eleştiriyor. Kılıçdaroğlu yine aynı cevabı veriyor: “Rakı masalarında CHP’yi eleştirmeyi asla kabul etmem ve doğru bulmam. Kendisine post tahsis edilmedi diye veryansın edeni samimi bulmam. Bunlardan dost da olmaz, partiye, ülkeye yarar da gelmez.”

        Aradan altı yıl geçmiş. Aktörler aynı. Konu aynı. ‘Rakı masası’ vurgusu aynı.

        Fakat bu iki konuşma arasında ciddi bir konjonktür farkı var.

        Kemal Kılıçdaroğlu ilk seferinde bağrına taş basıp Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanı adayı olmasına rıza göstermişti.

        Sonra şu oldu: Muharrem İnce, Erdoğan karşısında seçimi kaybetti. Hem de birinci turda.

        Kaybetmekle kalmadı şimdi bir de parti yönetimine karşı intifada başlattı.

        Buna karşılık Kılıçdaroğlu’nun ittifak stratejisi yerel seçimde başarı getirdi.

        En güçlü dönemini yaşayan Kılıçdaroğlu bu saatten sonra Muharrem İnce’ye göz yummaz.

        REKLAM

        Zaten ihracı sorulduğunda “Partiye zarar veren hiç kimseyi partide tutmak istemeyiz” diyerek İnce’nin CHP hikâyesinin sona yaklaştığına işaret etmiş.

        Yani Muharrem İnce’nin CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olma ihtimali kesinlikle kalmadı.

        Millet İttifakını bir arada tutan temel güç Kılıçdaroğlu iken ittifak adına ortak aday olması da mümkün değil.

        Tek ihtimal var o da 100 bin imza toplayarak bağımsız aday olması.

        Fakat o da son derece riskli bir hamle çünkü Millet İttifakı Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş gibi CHP tabanının sevdiği bir ismi aday gösterirse İnce’ye oy veren çok az olur.

        İnce için köprüden önce son çıkış Cumhurbaşkanlığı hevesinden vazgeçip çok istiyorsa ayrı bir parti kurup siyasetini sürdürmesi bence.

        Diğer Yazılar