2020 felaketleri arasında Ayasofya'nın açılışı sayılabilir mi?
Sesli Dinle
0:00 / 0:00
Sözcü Gazetesi elbette Ayasofya’nın müze olarak korunması gerektiğini düşünebilir, 86 yıl sonra ibadete açılmasını eleştirebilir. Nitekim ben de tartışma ilk çıktığında müze olarak korunmasını tercih edeceğimi yazmıştım. Fakat bu durumu deprem, çığ, korona, kadın cinayetleri gibi korkunç olaylarla eşdeğer tutarsanız en hafif tabiriyle saçmalamış olursunuz.
Daha da ötesi Ayasofya’nın ibadete açılmasından büyük mutluluk duyan milyonlarca dindar insanı rencide etmiş olursunuz.
Cumhurbaşkanı’na da bu haber üzerinden seçmenini konsolide edeceği gollük pas imkânı vermiş olursunuz.
Önce Fikri Sağlar’ın çağdışı 'türban' yorumu, ardından Sözcü Gazetesi’nin cami açılışına “Yılın felaketi” demesi…
Türkiye’de irtica fobisi yeniden mi patlıyor, birileri yıllarca içine attıkları paranoyaları tekrar ortaya mı döküyor diye düşünmeden edemiyor insan…
Hem Fikri Sağlar’ın türban-başörtüsü ayrımı yapan bağnaz ve ayrımcı açıklamalarına hem de Sözcü Gazetesi’nin Ayasofya’nın ibadete açılmasını yılın felaketleri arasında saymasına en çok Kemal Kılıçdaroğlu sinirlenmiştir muhtemelen.
Kemal Bey uzunca zamandır laik paranoyalardan uzak, dindar kesimle kavga etmeyen uzlaşmacı bir siyaset anlayışı sürdürmeye çalışıyor.
Geçtiğimiz yıllarda “Başörtüsü konusunda bizim de çok kabahatimiz, kusurumuz var” diyerek partisi adına samimi bir özeleştiri yapmıştı.
Sağlar’ın sözlerine de lafı dolandırmadan çok açık tepki gösterdi. “Böyle bir ayrımcılığı asla kabul etmiyor ve doğru bulmuyorum. Çağın neresindeyiz biz? Kişi başörtüsü takar takmaz. Bu onun tercihidir” dedi.
İktidarın “İşte CHP zihniyeti budur, biz iktidardan düşersek bunlar muhafazakâr kesimin bütün kazanımlarını geri alacaklar” demesinin ve Sağlar’ın sözlerinden ana muhalefeti sorumlu tutmasının da önüne geçmiş oldu.
Serdar Ortaç'ın Ahmet Kaya söylemesine kızılmaz, alkışlanır
Serdar Ortaç'ın Ahmet Kaya söylemesine kızılmaz, alkışlanır
0:00 / 0:00
Tiyatrocu Rasim Öztekin, İbo Show’un yılbaşı özel programında Seda Sayan’ın Ahmet Kaya’dan bir parça söylemesine, o sırada programa konuk olan Serdar Ortaç’ın da şarkıya eşlik etmesine tepki göstermiş.
“Ah! Balık hafızalı ülkem benim” diyerek 1999 yılında Magazin Gazetecileri Derneği’nin ödül töreninde Kaya'nın linç edilmesinde Ortaç’ın payını hatırlatmış.
Bence Serdar Ortaç’ın Ahmet Kaya şarkısına eşlik etmesine şaşırmak ya da kızmak yerine, acı bir hatıranın küllendirilmesi ve toplumsal uzlaşının sağlanması olarak bakmalı ve alkışlamalıyız.
Unutmayın Ortaç daha önce defalarca o gün için pişman olduğunu anlattı, “Ölene kadar Ahmet Kaya için özür dileyeceğim” dedi. Bu mesele üzerinden hâlâ yargılanıyor olması hakkaniyete sığmaz.
Ayrıca ben Seda Sayan’ın bir anda aklına gelince Ahmet Kaya okuduğunu zannetmiyorum, büyük ihtimalle önceden planlanmıştı.
Aslında Sayan yerine bizzat Ortaç okusa daha da samimi olurdu ama muhtemelen yeni bir linç yemekten çekinmiştir.
Neticede kimin aklına gelmişse iyi düşünmüş…
Bu arada İbo Show’un da hakkını teslim etmek lazım, bence yılbaşı gecesinin en eğlenceli programıydı. İbrahim Tatlıses sadece küllerinden yeniden doğmakla kalmıyor, konuk çıtasını asla düşürmediği bölümlerle televizyonculuk adına da önemli bir boşluğu dolduruyor.
Programın yapımcısı Polat Yağcı, Cumhurbaşkanlığı için düzenlediği dijital konserler nedeniyle epeyce eleştirilmişti ama bu programda iyi iş çıkardığını kabul etmek lazım. O kadar kaprisli sanatçıyı her hafta bir araya getirmek kolay değil.
Yılbaşı gecesi kanaldan kanala gezerken Blu TV’de Ata Demirer Gazinosu’na denk geldim. Demirer’in komedi tarzı beni çok güldürmese de sesini çok beğeniyorum. Özellikle İlhan Şeşen’in “Ellerimde çiçekler” parçasını gerçekten hakkını vererek okudu. 2014’te Alaturka adında bir albüm yapmıştı, 2021’de yenisini çıkarsa keşke…
Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.