Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Kemal Bey son 2 aydır yeni bir iletişim stratejisi deniyor. Telefonla çektiği yarı amatör video mesajlarla halka sesleniyor.

        Aslında bu yöntemi dünya liderleri geçen yıldan beri uyguluyor. Özellikle Almanya Şansölyesi Angela Merkel pandemi döneminde vatandaşlarına seslenmek için sık sık videolar çekti. Hatta geçen yıl mart ayında salgın nedeniyle torunların büyükanne ve büyükbabalarını ziyaret etmemesi gerektiğini anlattığı videoyu Türkçe altyazı ile paylaşmıştı.

        Yani Kılıçdaroğlu’nun bu yeni stratejisi kendisinin keşfettiği bir şey değil ama iyi kullanıyor.

        Sosyal medya hesaplarını kontrol ettim. Bu videoların ilkini 2 Şubat 2021’de Boğaziçi Üniversitesi eylemlerinde öğrencilere destek amacıyla çekmiş ve o paylaşımı 2 milyonun üzerinde izlenmiş.

        Etki gücünü fark etmiş olmalı ki son 2 ayda bu şekilde toplam 11 video paylaşmış.

        Aralarında en çok dikkat çeken ise önceki gün gece yayınladığı video oldu çünkü mekân olarak evinin mutfağını seçmişti.

        Kurgu değilse eğer aşırı doğal ve mütevazı bir atmosferde çekilmişti. Mutfak tezgâhındaki yeşil temizlik bezi ve bulaşık deterjanı bile olduğu gibi bırakılmıştı. Arka plandaki görüntü, CHP Lideri'nin lüks değil gayet ortalama bir yaşam standardı olduğuna işaret ediyordu.

        Zaten mekân üzerine o kadar çok yorum yazıldı ki kendisi de sonunda “Mutfak dolaplarımıza dertlenen gençler olmuş :) Sağ olsunlar, var olsunlar. Sevgili gençler, o dolap kapaklarının arkasında iç huzur var. Selvi Hanım ve ben, huzuru hiçbir şeye değişmeyiz” diye bir tweet daha attı.

        REKLAM

        İletişim stratejisi açısından ben bu 'self-video'ları iki nedenle başarılı buluyorum. Birincisi, kürsüden prompter’dan yapılan konuşmaların aksine çok daha sıcak, samimi ve dikkat çekici.

        İkincisi, muhalefetin iktidarı ekonomi yönetimi ve devlet harcamaları üzerinden eleştirdiği bir dönemde halka “Ben de sizden biriyim” mesajı vermesi açısından etkili.

        Sadece aklıma takılan bir nokta var; halkımız kendi standardında yaşam süren siyasetçileri mi seviyor yoksa standardını yükseltme potansiyeli olanları mı?

        Bilemiyorum…

        Propaganda afişinde trajikomik bir hata

        Propaganda afişinde trajikomik bir hata
        0:00 / 0:00

        Sosyal medyada "Faik Öztrak kimdir?" başlıklı bir afiş dolaşıyor. CHP Sözcüsü Öztrak’ın aile geçmişi ve 2001 krizindeki rolünün anlatıldığı bilgilerle dolu bu afiş, belli ki AK Parti’ye yakın birileri tarafından eleştiri amacıyla hazırlanmış.

        Fakat içinde talihsiz, hatta trajikomik bir hata var.

        2001 krizinin anlatıldığı bölümde “21 Şubat 2021: Hazine 3.9 milyar lira ile Cumhuriyet tarihinin en büyük ödemesini yaptı. Hazine'den parayı alanlar dövize hücum etti” yazıyor.

        Belli ki 2001 yerine yanlışlıkla 2021 yazılmış; hem de bugünkü döviz tartışmalarını akla getirecek çok talihsiz bir cümlede!

        Afişi kim hazırlattıysa kaza mı komplo mu diye incelemelerinde fayda var.

        Zira bu haliyle paylaşanlar kendi ayağına sıkmış gibi duruyor!

        Erkan Oğur'un şahsiyet sorunu

        Erkan Oğur'un şahsiyet sorunu
        0:00 / 0:00

        Tahammülsüz bir azınlığın haksız linci karşısında Erkan Oğur, “Ne var bunda kardeşim? Para çalmadım, saz çaldım. İbrahim Kalın ile siyaseten farklı noktadayız ama bu birlikte müzik yapmamıza engel değil” diyebilirdi.

        Buna rağmen “İçim cız etti, zaten Saray’ın verdiği ödülü kabul etmemiştim” gibi samimiyetten uzak savunmalar yapması delikanlılığa sığmadı.

        Bu açık satış karşısında Kalın ise efendiliğini bozmayarak “Canı sağ olsun, herkes nasibine düşeni aldı” diyerek son derece olgun bir tavır sergiledi.

        Günün sonunda insanlık adına kazanan İbrahim Kalın, kaybedenlerse Erkan Oğur ve onu linç edenler oldu.

        128 meselesinde söylem üstünlüğü muhalefette

        128 meselesinde söylem üstünlüğü muhalefette
        0:00 / 0:00

        Afişleri toplatmasalardı mesele bu kadar büyümeyecekti.

        “128 milyar nerede?” diye bağıran ramazan davulcusunun peşine düşmeseler, davulcunun geçtiği sokaktakilerin dahi durumdan haberi olmayacaktı.

        Yasaklarla muhalefetin kampanyasının etki gücünü katbekat artırdılar.

        Oysa yapmaları gereken tek şey, herkesin anlayacağı şekilde kalem kalem rezervdeki hareketliliği anlatmak, hangi tarihte, hangi kur miktarından, kime, ne kadar satış yapıldığını açıklamak ve ekonomistlerin yönelttiği sorulara şeffaflıkla yanıt vermekti.

        Nurettin Canikli dışında detaylı bir açıklama yapan olmadı.

        Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun açıklaması da kamuoyunu tatmin edecek detayları içermiyordu.

        Muhalefet artık işin tadını çıkarıyor, pankartlara polis müdahalesine karşı daha etkili eylemler bulmaya çalışıyor.

        CHP Karşıyaka Gençlik Kolları üyeleri, ilçe binası tabelasının üzerine balonlara bağlı şekilde pankart asmış. Emniyet güçlerinin müdahale etmek için geldiği sırada da balonları serbest bırakarak pankartı gökyüzüne salmışlar.

        Gökyüzünde balonla salınan pankartın çok daha fazla kişinin dikkatini çekeceğini söylemeye gerek yok sanırım…

        Yani artık mesele, rezervlerin nasıl kullanıldığı değil halka kimin, neyi, nasıl anlatacağı haline geldi.

        İktidar şu dakikadan sonra krizi sakince yönetip şeffaflık temelinde açıklamalar yapmazsa kendi seçmeninin de kafasında soru işaretleri doğuracak.

        Diğer Yazılar