Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Her ay Türkiye Raporu adıyla kamuoyu araştırmaları yapan Can Selçuki’nin son araştırmasını inceledim dün.

        Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili enteresan bir gelişme yok zira yine Erdoğan karşısında şansı en yüksek olan aday Mansur Yavaş olarak görünüyor.

        Bana asıl dikkat çekici gelen kısım Kürt meselesi ile ilgili sorulara verilen yanıtlardı.

        "Kürt sorunu diye tabir edilen sorun sizce nedir? sorusuna; yüzde 35.6 “Kürt sorunu yoktur”, yüzde 27.6 “Kürt sorunu dış güçlerin oyunudur”, yüzde 6.4 ise “Kürt sorunu terör/ihanet sorunudur” diye yanıt vermiş.

        Yani Türkiye geneline vurduğumuzda yüzde 70’lik bir kesim ortada çözülmesi gereken bir Kürt sorunu olduğunu düşünmüyor ve dolayısıyla yeni bir açılıma destek vermiyor.

        Detaylara girdiğimizde daha enteresan veriler de çıkıyor çünkü HDP seçmeninin büyük çoğunluğu Kürt sorununu "Ayrımcılık sorunu” olarak nitelendirip bu ayrımcılığın sebebini de ırkçılık olarak görse de yüzde 27’lik bir kesimi “Kürt sorunu yoktur” veya “Kürt sorunu dış güçlerin oyunudur” diyor.

        Selahattin Demirtaş’ın “Erdoğan'ın çözüm sürecini bitirdiği için bin pişman olduğuna eminim, o günden beri bir daha toparlayamadı” dediğini duyunca yukarıdaki sonuçlara bakıp gülümsedim.

        Çözüm sürecinin bitmesi doğruydu yanlıştı o ayrı konu ama Erdoğan’ın çözüm süreci bittiği için pişman olduğunu iddia etmek için saf olmak lazım. “O günden beri toparlayamadı” dediği Erdoğan, 1 Kasım 2015’ten itibaren üst üste 3 seçim kazandı.

        Son dönemde AK Parti oylarında düşüş olduğu doğru ancak bunun sebebini çözüm sürecinin bitmesine bağlamak olsa olsa kendine fazla önem atfetmekle açıklanabilir. Zira sürecin bitmesi Erdoğan’ın bölgedeki oylarında bile dramatik bir düşüşe neden olmamıştı son 2 seçimde.

        Yüzde 50+1 denkleminde HDP kendini kilit konumda görüyor ama Türkiye sosyolojisinin yüzde 70’i farklı düşünürken iktidar değişse bile istedikleri yeni açılım sürecini başlatmaları çok zor.

        Ahmet Güneştekin fenomeni ve Beyaz Türklerin Diyarbakır seferi

        Ahmet Güneştekin fenomeni ve Beyaz Türklerin Diyarbakır seferi
        0:00 / 0:00

        Ahmet Güneştekin’in Diyarbakır’da açtığı sergi, gerek Ekrem İmamoğlu’nun açılışa katılması, gerek yüzlerce ünlü ismin Diyarbakır’a çıkarma yapması, gerekse de İsmail Saymaz ve Ertuğrul Özkök’ün halay videosu ile son günlerin en renkli politik magazin gündemini oluşturdu.

        Güneştekin’in bir sanatçı olarak performansı yıllardır güncel sanat piyasası içinde tartışılır. Seveni olduğu kadar beğenmeyeni de çoktur.

        Eleştiriler genellikle Güneştekin’in doğrudan politik mesajlar veren, dünyada başka sanatçıların daha önce yaptığı eserleri fazlasıyla andıran, ticari kaygısı öne çıkan işler yapması olarak özetlenebilir.

        Güneştekin alınmasın ama ben de kimi eserlerine baktığımda benzer bir duyguya kapılıyorum.

        Örneğin Marina Abramović’in 1997’deki Venedik Bienali’nde, Bosna Savaşı'nda hayatını kaybedenlerin anısına günlerce kanlı kemikleri kazıdığı efsanevi performansını hatırlayınca, Güneştekin’in lastik ayakkabı yığınından pek etkilenemiyorum.

        Veya Damien Hirst’in 2009 yılında, 18. Yüzyıl'dan kalma bir kafatasının üzerine 8 bin 601 adet elmas kapladığı 'For the Love of God' isimli eserinin yarattığı etkiyi bilen bir sanatsever olarak, Güneştekin’in 'Ölümsüzlük Odası' adını verdiği yerleştirmesinin veya diğer renkli kafatası heykellerinin bu kadar ilgi görmesine şaşırıyorum.

        REKLAM

        Tabii sonuç itibarıyla ben bir sanat eleştirmeni değilim. Belki de Güneştekin bu eserlerden haberdar değildir ya da daha öncesinde düşünmüştür.

        Ayrıca ne kadar eleştirilirse eleştirilsin Türkiye sanat dünyası içinde kendini kabul ettirdi. Bugün Contemporary Istanbul gibi çağdaş sanat fuarlarının baş köşelerinde yer alması, Pilevneli gibi Türkiye’nin önde gelen galerilerinden biri tarafından temsil ediliyor olması, eserlerinin ciddi fiyatlara alıcı bulması bunun açık kanıtı.

        Güneştekin’in bu kadar gündemde olmasının bir nedeni de medya ve iş dünyasında kurduğu sıkı dostluklar ile de adından söz ettirmeyi başarması...

        Şu bir gerçek ki Güneştekin ‘PR’ işini çok iyi biliyor. Tüm sergilerine kalabalık bir gazeteci grubu davet ediyor. Sağ olsun, beni de 3 sene önce Viyana’daki sergisine davet etmişti, gitmiştim. Sonraki davetlerine ise biraz yoğunluktan, biraz da riyakârlık olur diye katılmadım. Eserleriyle ilgili şüphe duyduğum halde iltifat etmemin gerçek dostluğa sığmayacağını düşündüm açıkçası, çünkü bir insan olarak seviyorum kendisini.

        Zaten yokluğumun hissedildiğini de iddia etmiyorum zira çıkan halay görüntülerine bakılırsa gayet renkli isimler Güneştekin’in yanındaymış!

        İsmail Küçükkaya çekip paylaşmasa, Ertuğrul Özkök’ün halaya bu kadar yatkın olacağını hangimiz tahmin edebilirdik?

        Ülke gündemi o kadar gergin ki sayelerinde biz de bir nebze olsun neşelendik.

        Diğer Yazılar