Eski Türkiye ile yeni Türkiye söylemini uzlaştıran iki eser: Yeni AKM ve Sinan Operası
Dün yalnızca Cumhuriyet'imizin 98. yıldönümü değil, aynı zamanda Türkiye’nin kültür tarihine geçecek önemli bir gündü.
Modernleşen Türkiye’nin sembollerinden Atatürk Kültür Merkezi (AKM) yeni binasına kavuştu.
Ayrıca Mustafa Kemal Atatürk’ün isteği üzerine 1934’te bestelenen Cumhuriyet tarihinin ilk operası 'Özsoy’dan bu yana ilk kez bir Cumhurbaşkanı tarafından sipariş edilen Sinan Operası sahnelendi.
Aslında bu gecenin AK Parti ve Erdoğan için sembolik anlamı çok büyüktü.
Düne kadar, opera ve bale gibi modernleşmenin sembolü olan sanat dalları ile AK Parti’nin muhafazakâr-gelenekçi çizgisi birbirine zıt iki kutup gibi görülüyordu.
Bu zıtlaşma Gezi olayları döneminde zirveye ulaşmış, Topçu Kışlası’nın inşasına ve AKM’nin yıkılmasına karşı çıkan muhalif kesimin protestolarına karşı Erdoğan 'barok mimariyle bütünlük arz edecek' yeni bir opera binası yapmaktan söz etmişti.
AKM binasının eskidiğini herkes kabul ediyordu ama manevi değeri o kadar büyüktü ki yıkılması adeta Cumhuriyet değerlerine saldırı gibi algılanıyordu. İtiraf edeyim, ben de barok tarzda yeni bir bina vaadine şüpheyle yaklaşanlardandım.
Sonra herkes için sürpriz ama ideal bir çözüm bulundu. Yeni projeyi AKM’nin mimari Hayati Tabanlıoğlu’nun oğlu Murat Tabanlıoğlu üstlendi. Orijinal yapının mirasına sahip çıkan, çağın ihtiyaçlarına uygun, eskisinden çok daha görkemli yeni bir AKM’ye kavuştu İstanbul.
Üstelik Atatürk Kültür Merkezi adı korundu ve dahası 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda açıldı.
Yeni AKM’nin bir opera ile açılıyor olması, Erdoğan için seküler kesimin eleştirilerine karşı yüksek sesli bir cevaptı. Onları kendi silahıyla vuruyordu adeta.
Zaten açılışta konuşurken Gezi protestolarına atıf yaptı, “Eski Türkiye’nin köhnemiş yüzünün sembolü olan Atatürk Kültür Merkezi binasının yenilenmesi projesine karşı çıkanların ortaya çıkan eser karşısında bir parça da olsa mahcubiyet duyacaklarını ümit ediyorum. Açık konuşmak gerekirse, bu eser eski Türkiye ve yeni Türkiye fotoğrafının en belirgin şekilde görüldüğü yerdir” dedi.
'Eski Türkiye-yeni Türkiye' tartışması AKM binasında olduğu kadar Sinan Operası'nda da gizliydi ama operayı anlatmadan önce çok beğendiğim AKM binasından bahsetmek istiyorum.
YENİ AKM HARİKA OLMUŞ
Yeni AKM binası gerek ortasındaki yuvarlak kubbenin dış cephesinden yansıyan görüntüsü, gerekse arkaya doğru yayılan 5 blokluk yeni yapılarıyla mimari açıdan son derece hoş bir eser olmuş.
Salgın şartlarına karşın yaklaşık 2.5 yılda tamamlanması da ciddi bir başarıdır. Murat Tabanlıoğlu büyük bir tebriki hak ediyor.
Opera binası 49 bin metrekarelik alana yayılıyor. 2 bin 40 kişi kapasiteye sahip. Son teknolojiye uygun yapılan sahne tasarımı sayesinde farklı dekorlardaki oyunlar art arda günlerde oynanabilecek. Konserler için de uygun bir akustik yapısı var.
16 bin 300 metrekarelik tiyatro salonu ise 800 kişilik izleyici kapasitesine sahip.
AKM yalnızca mimari yapısıyla değil, ev sahipliği yapacağı programlarla da şimdiden göz dolduruyor. Örneğin yarın akşam (pazar) dünyanın en önemli orkestralarından Londra Filarmoni Orkestrası’nın vereceği konseri ben de merakla bekliyorum. Ayrıca meşhur Aida Operası da 7 ve 8 Kasım tarihlerinde sahnelenecek.
AKM operadan baleye, tiyatrodan konsere şehrin kültür-sanat hayatına büyük bir canlılık kazandıracak.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, göreve geldiği dönemde turizme ağırlık verip kültür-sanatı ihmal etmekle itham ediliyordu. Geldiğimiz noktada tüm bu eleştirileri boşa çıkardı, dahası ideolojik kamplaşmaya son veren çok başarılı bir Kültür Bakanı profili ortaya koydu. Bir sanatsever olarak kendisini içtenlikle kutluyorum.
MUHAFAZAKÂRLARIN YADIRGAMAYACAĞI BİR OPERA OLARAK SİNAN
Erdoğan’ın operaya ve klasik müziğe karşı mesafeli olduğu biliniyor. Ocak 2019’da Fazıl Say’ın konserine gitmesi epeyce gündem yaratmış, Say’ın 29 Ekim Resepsiyonu için bir beste hazırlayacağı iddia edilmişti.
Fazıl Say o besteyi yapmadı. AKM’nin açılışı için Aida Operası’nın veya Atatürk’ün sipariş ettiği Özsoy Operası'nın sahnelenmesi düşünüldü. Fakat sonra Mimar Sinan’ın anısına Türkçe bir opera hazırlanması fikri ağır bastı.
Eserin bestesi Prof. Hasan Uçarsu’ya, libretto'su Halit Refiğ’in aynı adlı senaryosundan hareketle Dr. Bertan Rona’ya ait. Orkestra şefliğini Gürer Aykal, sahne yönetimini ise İtalyan yönetmen Vincenzo Grisostomi Travaglini üstlendi.
Dün akşam prömiyerini izlerken, “Eski Türkiye’nin sanatçıları tarafından sahneleniyor ama yeni Türkiye’nin kültürel kodlarıyla nasıl da örtüşüyor. Erdoğan opera sipariş ederse tam da böyle olur” diye geçirdim içimden...
AK Parti döneminde yükselen Neo-Osmanlı merakına uygun Hürrem Sultan, Sultan Süleyman, Mihrimah Sultan gibi son yıllarda Türk dizilerinde popüler olan karakterleri merkeze alan, yer yer "Allah Allah" nidalarının yükseldiği Sinan Operası, muhafazakâr kesimin yadırgamayacağı hatta ilgiyle izleyeceği bir opera olmuş.
Tesadüf mü bilemiyorum ama konusu itibarıyla da bugünkü devlet harcamaları tartışmalarını hatırlatıyor.
Sultan Süleyman, başmimarı Sinan’dan kendi adını taşıyacak büyük bir cami yapmasını istiyor. Sadrazam Rüstem Paşa fazla harcamalar nedeniyle camiye sıcak bakmıyor, Mimar Sinan’ı keyfi harcamalar yapmakla, Hazine'nin içini boşaltmakla suçluyor. Rüstem Paşa ile evli olan Mihrimah Sultan ise Sinan’ı savunarak “Asıl hazine camidir” diyor.
Büyük Çamlıca Camii'nin yapılması esnasında yaşanan tartışmaları ve “İtibardan tasarruf olmaz” sözünü anımsayınca, Sinan Operası'nda geçen diyaloglar bugüne gönderme mi yapıyor diye düşünmeden edemiyor insan…
Opera sanatı içinde nereye oturur, işin uzmanı eleştirmenler beğenir mi bilmem ama Devlet Opera ve Balesi’nin bu yapıta büyük emek verdiği bir gerçek. Şef Gürer Aykal yönetimindeki orkestra da büyük bir heyecanla icra etti besteyi.
Ben sahne, dekor ve kostüm tasarımlarını da başarılı buldum.
Ayrıca konusu nedeniyle operanın geniş halk kitleleriyle buluşması açısından etkili olabilecek bir yapıt Sinan Operası. Türkiye’nin her ilinde turne yapabilir, "elit' bir oyun olarak görülüp dışlanmaz. Özellikle AK Parti tabanının ilgi göstermesi şaşırtıcı olmaz.
Bu anlamda Bakan Mehmet Nuri Ersoy’u ve Sinan Operası'nın her aşamasını takip eden Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Fecir Alptekin’i kutlamak lazım. AK Parti’nin ideolojik duruşuna uygun ama Devlet Opera ve Balesi sanatçılarının da benimseyip sahneye koyacağı bir konu seçimi yapılması kolay iş değildi. Mimar Sinan gibi ortak bir değerin merkeze alınması akıllıca bir tercih olmuş.
AKM’nin Hayati Tabanlıoğlu’nun oğlu Murat Tabanlıoğlu tarafından inşa edilmesi, Sinan Operası'nın ise Atatürk’ün sipariş ettiği Özsoy Operası'nın bestecisi Ahmet Adnan Saygun’un talebesi olan Prof. Dr. Hasan Uçarsu tarafından hazırlanması, eski Türkiye ile yeni Türkiye arasındaki çatışmayı ya da kopuşu değil, aksine sürekliliği temsil ediyordu.
Kısacası, dün akşam Türkiye’nin kültür tarihinde iz bırakacak önemli bir olaya tanıklık ettik.
Emeği geçen herkese teşekkürler!