Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Olay yeri, Akit TV’de Kırmızı Masa adlı program.

        Konuk, Zafer Partisi Lideri Prof. Dr. Ümit Özdağ.

        Konu Atatürk.

        Özdağ, sık sık Atatürk düşmanlığı yapan bu kanala ders olsun diye masanın altından Ulu Önder'in bir büstünü çıkarıp önüne koyuyor.

        Buna karşılık program sunucusu Atatürk’ü şu sözlerle eleştiriyor:

        “Mustafa Kemal tarihin en büyük yanıltanıdır. Cumhuriyet’i kurduktan sonra cepheye gönderdiği vatandaşın kıyafetini ve inancını tehdit görüp emperyalizmin şapkası, emperyalizmin kılık kıyafeti için millete zulmetmiştir” diyor.

        Peki bu lafları ederken kendisi şalvar giyip fes mi takmış dersiniz?

        Hayır yahu basbayağı papyon takıyor.

        Evet evet, Atatürk’ü kıyafet devrimi yaptığı için eleştiren bu cambaz ekran yüzü, dikkat çekmek uğruna ekrana papyonla çıkıyor.

        E birader madem devrimlerden şikâyetçisin, emperyalizmin papyonunu da sana zorla Atatürk mü taktırdı?

        Ekmek kuyruğu

        Ekmek kuyruğu
        0:00 / 0:00

        Dün sosyal medyada en çok paylaşılan görüntülerden biri, İBB’ye bağlı bir Halk Ekmek büfesinin önünde uzayan metrelerce kuyruktu.

        Üstelik bu görüntü, AK Parti’nin 2019 yerel seçimlerinde yüzde 58.5 oy alarak kazandığı Sultangazi’de çekilmişti.

        Fırınlarda ekmek fiyatı 3.5 TL'ye kadar yükselince dar gelirli vatandaş soğuğa aldırmadan saatlerce sıra beklemeye başlamış.

        AK Parti'nin, kendilerine oy verenlerin de dahil olduğu bu manzaralara bir çare üretemezse yalnızca sabır telkin ederek 2023’te tekrar seçim kazanması çok zor.

        Çin böyle büyümedi

        Çin böyle büyümedi
        0:00 / 0:00

        Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni ekonomi modeliyle ilgili “Çin de böyle büyümüş. Biz pazara daha yakınız, onlardan daha avantajlıyız” dediğinden beri Çin örneğine gerçekten yakın olup olmadığımız konuşuluyor. Pek çok ekonomist bu benzetmenin neden yapılamayacağını anlattı fakat onca analiz arasında bence durumu en iyi özetleyen Hayri Kozanoğlu’nun dün Birgün’de kaleme aldığı yazısıydı.

        Kozanoğlu, 10 maddede Çin’in Türkiye’den farkını anlatmış. Bunlar arasında şu satırların özellikle altını çizdim:

        Çin’de son 25 yılda enflasyon çok istikrarlı bir seyir izlemiş, 2011’de yüzde 5.4’e çıkması dışında yüzde 3’ü geçmemiş. Şu anda yüzde 1.5 civarında seyrediyor.

        Çin’de son 25 yılda döviz kurları hiçbir dönem fazla oynaklık sergilememiş, dolar 8.25 ila 6.25 yuan arasında salınmış. Çin 2009’da dünyanın bir numaralı ihracatçısı konumuna gelmişti. Yani Çin rekabet gücünü yerel paranın zayıflığına borçlu değil.

        Son 10 yılda Çin Merkez Bankası politika faizleri yüzde 6.5 ile yüzde 4.35 arasında değişmiş. Reel faiz hiç eksiye düşmemiş. Ağustos 2021 itibarıyla 3 trilyon dolar döviz rezervi bulunuyormuş.

        Çin’de kamu iktisadi girişimleri ülkenin GSYH’sinin yüzde 40’ını üretiyormuş. Borsadaki piyasa değerinin yüzde 60’ına da bu şirketler sahipmiş. 2020’de Fortune Global 500 şirket listesinde yer alan 124 Çin firmasının 91’i kamuya aitmiş.

        Çin’in ihracatında yüksek teknolojili imalat sanayiinin payı yüzde 30.8. Başta 5-G teknolojisi olmak üzere klonlama, yarı iletkenler, quantum interneti, yapay zekâ, robotik gibi sektörlerde büyük atılım yapmışlar. Önde gelen yapay zekâ araştırmacılarının yüzde 70’i bu ülkede bulunuyormuş.

        Birkaç madde de ben ekleyeyim:

        Çin bugün geldiği noktaya uzun vadeli ekonomik kalkınma planları ve sıkı devlet kontrolü ile geldi. 6 ayda mucize yaratmayı vaat etmedi.

        Milyarlık nüfusa sahip dev bir üretim fabrikası gibi çalıştı fakat ucuz iş gücüne dayalı modeli tam zamanında terk edip inovasyon ve yüksek teknolojiye dayalı modele geçti.

        Mikro ölçekte bölgesel kalkınmaya ciddi anlamda kafa yordu. En ücra dağ köylerini bile tarım ve turizm projeleriyle ayağa kaldırmaya çabaladı.

        Tek parti çatısı altında hiyerarşik bir düzen içinde çalışan yerel bürokratlara sorumlu oldukları bölgenin ekonomik koşullarını iyileştirme görevi verdi. Başarılı olanları yükseltirken, başarısızları cezalandırdı.

        Ve en başta vurguladığımız gibi tüm bunları kendi parasının değerini koruyarak yaptı.

        Üretim ve kalkınmaya dayalı bir ekonomik model elbette desteklenmeli ama izlenen yöntemin rasyonel ve uzun soluklu olması şartıyla...

        Diğer Yazılar