Bu sefer Meclis Başkanı haklıydı
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu cumartesi akşamı Teke Tek’te Fatih Altaylı’nın sorularını yanıtlarken konu Milli Eğitim Bakanlığı önünde yaptığı açıklamaya geldi.
Bakanlık kapısına kilit vurulmasını kendi korumasının talep ettiğine dair iddia gündeme gelince “Ben zaten içeri girmeyecektim çünkü randevu verilmemişti” dedi.
Sonra CHP heyetinde milletvekilleri de olduğu için, devlet kurumlarının randevu vermemesini Meclis Başkanı’nın da eleştirmesi gerektiğini öne sürdü.
TÜİK’e alınmamasını da hatırlatarak “Bırakın ana muhalefeti, genel başkanlığı, bir milletvekili bir yere gidecek, siz kapıyı kapatıyorsunuz. Tepkiyi TBMM Başkanı'nın göstermesi lazım. Niye gösteremedi? Çünkü saraydan talimat alması lazımdı tepki göstermesi için” dedi.
Bunun üzerine Meclis Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop yayına bağlandı. Söze “Siyasi partilerin genel başkanlarıyla günlük siyasi polemiğe girmem” diyerek başladı ve “Ben TBMM Başkanı'yım ve hukukçuyum. Bir milletvekilinin Anayasa ve içtüzükten kaynaklanan haklarının neler olduğunu, haklarla ilgili sorun yaşandığında Meclis Başkanı’nın ne zaman, hangi enstrümanlarla müdahale edeceğini gayet iyi biliyorum. Ama Meclis Başkanı milletvekillerinin her türlü taleplerini karşılayacak bir makamda değildir” ifadesini kullandı.
Doğrusu Şentop’un sözleri bana da mantıklı geldi.
CHP yetkilileri çeşitli kurumlardan ani randevular istiyor, verilmediğinde de 24 saat bile beklemeden kapısında açıklama yapıyorsa bu siyasi bir eylemdir.
Randevu vermeyen kurumları siyasi kaygıyla hareket ettiği gerekçesiyle eleştirebiliriz.
Bir ülkenin ana muhalefet lideri yanında milletvekili heyetiyle bir kurumdan randevu istiyorsa o randevu verilmelidir. Bu, asgari nezaketin de gereğidir.
Fakat milletvekillerinin alınmadığı yer TBMM değilken, konunun yasama ile ilişkisi yokken, yaşam hakkına veya kürsü dokunulmazlığına müdahale eden bir durum da söz konusu değilken Meclis Başkanı niye tepki göstersin?
Geçen söylediğimi tekrar edeyim; Kılıçdaroğlu’nun Merkez Bankası’na yaptığı ziyaret yerli yerine oturmuştu. Fakat TÜİK ve MEB baskınları gündem yaratsa bile amaç üzüm yemekten ziyade bağcıyı dövmekmiş gibi bir izlenim uyandırdı.
Kemal Bey kusura bakmasın ama bu sefer Şentop haklıydı.