Asıl mesele orta sınıfın mutsuzluğu
Son zamanlarda siyasetçiler ve yorumcular ekonomideki sorunların toplumsal etkisinden söz ederken genellikle en alt gelir grubuna odaklanıyor.
Asgari ücrete yapılan zam ve sosyal yardımlar ile AK Parti kendi tabanının da çoğunluğunu oluşturan alt gelir grubunu kollamaya çalışıyor.
Muhalefet de politik söylemini en yoksul kesimin yaşadığı sıkıntıya odaklayarak fotoğrafı eksik bırakıyor.
Oysa AK Parti’nin ilk 10 yılında belli bir hayat seviyesini yakalayan, sayısı artan orta sınıf ciddi manada eziliyor.
Bir iktidar değişimi olacaksa hayat standardını düşürmek zorunda kalan geniş orta sınıfın mutsuzluğu nedeniyle olacak.
2014 ve öncesinde rahatça yurt dışında tatil yapan, çocuklarını iyi okullarda okutan, yurt dışına dil okuluna gönderen, iyi semtlerde ev kiralayan, yeni açılan lüks AVM’lerde hafta sonunda çoluk çocuk sinemaya giden, alışveriş yapan orta sınıf, bugün bütün bu hayat standardının düşmesiyle burun buruna…
Dün Nişantaşı’da bir spor salonunun işletmecisiyle sohbet ettik. 4 yaşındaki çocuğunu kreşe yazdırması gerekiyormuş. Eylül ayı için verilen fiyatların akıl almaz olduğunu söyledi. Çok mutsuz ve öfkeliydi. “Bir zamanlar eşimle senede 2 kez Avrupa’ya hafta sonu tatile giderdik. Şimdi çocuğun kreş parasını bile dert eder duruma geldik. Nişantaşı’nda aylık 15-20 bin TL'nin altında düzgün kiralık ev kalmadı” dedi.
“Aman canım, o da çocuğunu belediyenin kreşine versin. Nişantaşı’nda oturmasın, yurtdışına tatile de gitmeyiversin” diyebilirsiniz ama herkesin hayat standardı kendi mutluluk kriterini belirliyor.
Ayrıca bu sadece Beyaz Türklerin meselesi değil. Refah seviyesi AK Parti döneminde yükselen muhafazakâr orta sınıf da benzer kaygıları taşıyor.
Peki bu durumda kararsızların büyük çoğunluğunu oluşturduğunu tahmin ettiğimiz muhafazakâr orta sınıf AK Parti’den kopup muhalefete yönelir mi?
İşte orada mesele biraz karmaşıklaşıyor çünkü seçmen tercihini sadece ekonomi odaklı düşünmek yanlış.
AK partiye oy veren orta sınıf, milliyetçilik-muhafazakârlık karışımı dünya görüşü önümüzdeki yıllarda da prestijini korusun istiyor.
Sekülerlerin güç kazandığı bir iktidarda ikinci sınıf vatandaş pozisyonuna düşmekten korkuyor.
Ayrıca geniş sağ kitleler Türkiye’nin prestijine de önem veriyor. Ülke menfaatlerini diğer devletler karşısında koruyabilecek güçlü bir yönetim, daha doğrusu lider görmek istiyor.
Putin ile buluştuğunda masanın öteki ucuna oturtulacak birini seçmekten endişe ediyor.
Muhalefetin sorunu, bu üç alanı da tam olarak domine edemiyor olması. Demokrasi etrafında birleşmeyi başardılar ama asıl sınavları şimdi başlıyor.