Türkiye'nin önündeki iki yeni yol
Son günlerde bunu fazla tekrar ediyoruz belki ama Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi gerçekten de 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan uluslararası düzeni ciddi anlamda sorgulamaya açıyor.
AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Nikolaus Landrut’nun da dediği gibi bu savaş tıpkı 11 Eylül sonrası gibi büyük değişimleri tetikleyecek.
Ve bu yeni dönem Türkiye için hem fırsat hem de tehditlerle dolu.
Cumhurbaşkanı’nın dün Antalya Diplomasi Forumu'ndaki konuşmasında Ukrayna’nın işgaline karşı koyduğu net tavırla bir kez daha gördük ki Türkiye bu dönemde Ukrayna yanlısı bir tarafsızlık benimsiyor.
(Kathrin Hille, 27 Şubat 2022’de Financial Times’da yayınlanan yazısında Çin’in Ukrayna savaşındaki pozisyonunu tanımlarken “Rusya yanlısı tarafsızlık” (Pro-Russian Neutrality) kavramını kullanmıştı. Bu tanımlamayı Türkiye için “Ukrayna yanlısı tarafsızlık” olarak uyarlamanın pozisyonumuzu gayet iyi açıklayacağını düşünüyorum.)
Batı ile ilişkiler konusunda yeni bir dönemecin eşiğindeyiz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya’yı açıkça kınaması, Rus gemilerinin boğazlardan geçisine diplomatik bir manevra ile engel olması ve son olarak Antalya’da arabulucu olarak Rusya ve Ukrayna dışişleri bakanlarının bir araya gelmesi Türkiye’nin Batı nezdindeki kredibilitesini ciddi oranda arttırdı.
Rusya’ya karşı NATO ve Avrupa’nın hem askeri hem de siyasi olarak safları sıklaştırdığı bir dönemde Türkiye’yi geçtiğimiz yıllardaki gibi kenara atmaları kolay değil.
Aylardır Erdoğan’a mesafe koyan ABD Başkanı Joe Biden da nihayet gelişmelere duyarsız kalmayarak Cumhurbaşkanı ile bir telefon görüşmesi yaptı.
Yakın gelecekte ABD’nin bırakın F-16 talebini karşılamayı, F-35 ve CAATSA yaptırımlarını kaldırmasını dahi konuşabiliriz.
Rusya’ya konulan petrol ambargosu nedeniyle Venezüela ile tekrar diplomatik ilişkileri tamir edip Maduro ile bile masaya oturduktan sonra Türkiye ile barışmaları pek zor olmasa gerek!
Zaten daha Ukrayna savaşı patlamadan önce bölgesel denklemde değişim başlamıştı. Doğu Akdeniz’de Türkiye karşıtı blok dağılmış, Türkiye neredeyse haftalar içinde Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, İsrail ve Ermenistan ile barışmıştı.
Tabii bütün bunlar Ankara’nın dümeni birdenbire Batı’ya kıracağı anlamına gelmiyor.
Ekonomik yaptırımlarla sıkıştırılan Rusya ile kurulacak yeni ticari bağlar da önümüze bir başka tercih seçeneği koyuyor.
Rus turistlerin bu yaz Türkiye dışında gidebilecekleri cazip bir ülke kalmadı. Uçak sorununu aşmak üzere Türkiye’den ek sefer konulursa 10 milyona yakın Rus vatandaşı bu yaz tatilini Türkiye’de geçirebilir.
Dahası Avrupa ülkelerinden kovulan kimi oligarklar için Türkiye yatırımlarını taşıyacakları yeni güvenli bölge olarak görünebilir. Dün Fatih Altaylı’nın da söylediği gibi Chelsea’nin sahibi Abramovich bu isimlerin başında geliyor örneğin…
Peki yaptırımlara katılmadığı gibi bir de Rusya’ya bu şekilde el uzatması Türkiye’nin Atlantik ittifakı ile hali hazırda problemli olan ilişkilerini daha da gergin hale taşımaz mı?
Şüphesiz taşır. Tam da bu yüzden tehdit ve fırsatlarla dolu yeni bir dönemin eşiğindeyiz diyorum.
Üstelik yapacağımız tercih yalnızca dışarıdaki ittifakları değil içerideki politik atmosferi de belirleyecek. İktidar güvenlikçi "milli beka" söylemini sürdürecek mi yoksa Batı'yla entegrasyonun etkisiyle daha özgürlükçü daha demokratik bir dönem mi başlatacak?
Kesin olan şu ki 2022 yılı yalnızca enflasyon, faturalar, muhalefetin kurduğu ittifaklar gibi siyasi tartışmaları değil dış politikadaki tutumumuzu da konuşacağımız bir yıl olacak.