Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dün fıkra gibi bir haber vardı.

        Malum PKK kampında fotoğrafları çıkan HDP'li Semra Güzel'in dokunulmazlığı Meclis’te oy çokluğu ile kaldırılmıştı.

        Güzel, ortadan kayboldu. İllegal yollardan yurtdışına kaçtığı iddia ediliyor.

        Başta HDP olmak üzere herkes sanki bu çok olağan bir durummuş gibi davranıyor.

        Ama asıl tuhaflık başka…

        Normalde bir milletvekili 5 oturum boyunca yoklamada çıkmazsa milletvekilliği düşürülüyor.

        Tabii bunun anlaşılabilmesi için önce yoklama yapılması gerekiyor.

        Fakat sıkı durun; Meclis’te 3 yıldır yoklama alınmıyormuş!

        Dahası şimdi HDP’li Güzel için yoklama alınmasına en başta AK Partililer itiraz ediyormuş.

        Gazete Duvar'ın haberine göre AK Partili vekiller, "Devamsızlık tespiti yapılırsa bu sadece AK Parti için de değil tüm partiler için sıkıntı olur. Birçok kişi zor durumda kalır” diyormuş.

        Demek ki söz konusu maaşlarına zam olunca siyaseti kenara bırakıp pek güzel anlaşan vekillerimiz mesele Meclis’e uğramadan milletvekili gibi takılmak olunca da gayet iyi anlaşmışlar.

        Meclis’te grup kararına göre sadece el kaldırıp indirerek vekillik yapanlar olduğunu biliyorduk. Meğer onu dahi yapmayanlar varmış.

        Güzel olayı patlamasa bu skandal durumdan haberimiz olmayacakmış.

        Hiç kusura bakmasınlar ama bu millet sizi dışarıdaki işlerinizi takip edin diye değil Meclis’te yasama çalışmalarına katılın diye seçti.

        “Ama geçmişte Davutoğlu ve Babacan’ın da bu nedenle milletvekilliği az daha düşüyordu” demişler.

        Yeni sistemde Başbakan yok, bakanlar milletvekili olamıyor. Sadece yasama ve denetimden sorumlular. Yani eskiyle kıyaslanması yanlış.

        Allah bilir 3 yıldır Meclis’e uğramayan vekil bile vardır.

        Bu, vatandaşın oyuna hakarettir. Mazeretsiz 5 oturum üst üste gitmeyen milletvekili o koltuğu boşuna işgal etmemeli.

        Kılıçdaroğlu'ndan halkın beklentilerine uygun aday sinyali

        Kılıçdaroğlu'ndan halkın beklentilerine uygun aday sinyali
        0:00 / 0:00

        CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dün T 24’ten Gökçer Tahincioğlu ve Tolga Şardan’a bir röportaj vermiş.

        Adaylık tartışmaları ve Ümit Özdağ’ın Mansur Yavaş’ın adaylığını öne sürmesi de sorulmuş.

        Kemal Bey’in verdiği yanıtta satır arasında bir cümle dikkatimi çekti.

        “6 liderin belirlediği aday, tüm partilerin adayı olacaktır. Beraber belirleyeceğiz. Daha da ötesini söyleyeyim; adayımız, halkın adayı olacaktır. Dolayısıyla bir çatlak olmayacaktır. 6 liderin ortaklaştığı aday niçin çatlak yaratsın?” diyor CHP Genel Başkanı.

        “Adayımız, halkın adayı olacaktır” demesi sanırım “Anketlerle kavga etmeyeceğiz, halkın istediği adayı göstereceğiz” anlamını da taşıyor.

        Oysa Kemal Bey daha önce “Biz popstar falan seçmeyeceğiz. Hem ittifakı bir arada tutacak hem de devletteki dönüşümü sağlayacak birisi olması lazım" demişti. Bu sözleri tabanın beklentilerini dikkate almayacakları gibi okunmuş ve eleştirilmişti.

        Cumhurbaşkanı yüzde 50+1 ile yani geniş halk kitlelerinin oyuyla belirlenecek. Eğer halk o koltukta bir popstarı veya popüler bir ismi görmek istiyorsa onu seçer.

        Seçmenin talepleriyle kavga ederek iktidara gelinemez. Masa başından siyaseti dizayn etme girişimleri sandıkta hüsran yaratabilir.

        Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun “Adayımız, halkın adayı olacaktır” sözlerini muhalefet adına sevindirici buldum.

        Mizah barbarlıkla mücadele edebilir mi?

        Mizah barbarlıkla mücadele edebilir mi?
        0:00 / 0:00

        İstanbul Film Festivali bu sene 41. yaşını kutluyor.

        Cuma akşamı ben de yenilenen Atlas Sineması’nın yolunu tuttum ve aynı zamanda açılış gecesi filmi de olan 'Rabiye Kurnaz George Bush’a Karşı' filmini izledim.

        Açıkçası son yıllarda seyrettiğim en iyi filmlerden biriydi.

        72. Uluslararası Berlin Film Festivali’nde yarışan film, Almanya’ya göç etmiş bir Türk ailesinin başından geçen korkunç olayı mizahi bir dille anlatıyor.

        Rabiye Kurnaz'ın oğlu Murat Kurnaz Türkiye’den bir kızla evlenmiştir. Bu kız oldukça dindardır. Murat dini değerlerini güçlendirmek için bir camiye gidip gelmeye başlar. İddiaya göre orada aklına radikal fikirler sokulur. Afganistan’da savaşmak için yola çıkar fakat daha aracılarla görüştüğü aşamada ABD tarafından yakalanır ve Küba’daki Guantanamo Hapishanesi’ne gönderilir.

        Oğlunun Guantanamo’ya yollandığını ve işkenceye maruz kaldığını öğrenen bir annenin 5 yıl boyunca verdiği hukuk mücadelesi, aynı zamanda son derece matrak bir kişilik olan Rabia Hanım'ın karakteri ön plana alınarak anlatılmış.

        Film boyunca pek çok kez kahkahalara boğuluyorsunuz; oysa gerçekler çok ağır.

        Guantanamo’ya alınıp sorgulandıktan sadece birkaç ay sonra Murat Kurnaz’ın suçsuz ve zararsız olduğu anlaşılıyor. Bunun üzerine ABD, Almanya’ya Kurnaz’ı serbest bırakıp geri göndermeyi teklif ediyor fakat Alman hükümeti geri istemediğini söylüyor.

        REKLAM

        Üstelik bu bilgi yıllarca aileden gizleniyor. Hatta geri dönemesin diye oturum iznini iptal ediyorlar.

        Murat hiçbir uluslararası hukuk normunun geçerli olmadığı bir ABD işkencehanesinde tam 5 yıl kalıyor.

        Gösterimin ardından bir izleyici, filmin yönetmeni Andreas Dresen’e “Böyle bir hukuksuzluk karşısında filmde bu kadar mizah olması beni rahatsız etti” dedi.

        Dresen’in yanıtı çarpıcıydı: “Mizah olmasaydı bu barbarlıkla mücadele edemezdik...”

        Zaten gerçek hayatta da Rabia Kurnaz tam da filmde yansıtıldığı gibi deli dolu, renkli bir kişilik. Yüksek sesle elektro müzik dinleyen, hızlı araba kullanan, şen şakrak bir kadın. Gösterimde o da vardı.

        “Ömrümün 5 yılı Murat için mücadele ederek geçti. Düşünün; oğlunuz 2 metreye 2 metre bir kafeste yaşıyor ve siz ondan hiçbir haber alamıyorsunuz. Bu gerçekle mücadele edebilmek için kendimi hayata verdim” dedi.

        Bu arada en büyük övgüyü Rabia Kurnaz’ı canlandıran oyuncu Meltem Kaptan hak ediyor.

        Alman televizyonlarında 'stand-up' ve komedi şovları ile tanınan Kaptan, başrolünde oynadığı bu ilk film ile Berlin Film Festivali'nde 'Gümüş Ayı' ödülünü aldı.

        Peki Murat Kurnaz şimdi nasıl?

        Onca işkenceye rağmen geri dönebildi, gururunu korumayı başarabildi. Evlendi ve 2 çocuğu oldu. Sosyal hizmetler görevlisi olarak çalışıyor. Annesi gibi mizah duygusu güçlü bir kişilik.

        Aradan geçen onca yıla ve ortaya çıkan utanç verici gerçeklere rağmen Alman hükümeti Murat Kurnaz’dan özür dilemedi, hiçbir tazminat ödemedi...

        Film festival boyunca çok sayıda gösterimle izleyici ile buluşacak. Vaktiniz olursa muhakkak izleyin.

        Diğer Yazılar