CHP'nin İstanbul'da miting kararı fırsat mı yoksa risk mi?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dün İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na verilen cezaların önemli bir kısmının Yargıtay tarafından onanmasının ardından harekete geçti, tüm vekillerini toplanmaya davet etti.
Kaftancıoğlu ile arası pek barışık olmayan İmamoğlu da desteğe gidince birliktelik görüntüsü ortaya çıktı. Yani bu karar CHP’ye zarar vermekten ziyade içeride konsolidasyon sağladı.
Ayrıca ana muhalefet lideri önemli bir karar alarak 21 Mayıs'ta Bursa'da yapılacak mitingi İstanbul’a taşıyacaklarını duyurdu.
Şüphesiz bu sıradan bir miting olmayacak.
CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasının ardından Adalet Yürüyüşü başlatan Kılıçdaroğlu, şimdi de Kaftancıoğlu kararına karşı “Büyük İstanbul mitingi” düzenleyecek.
Peki böylesi bir mitingin siyaseten etkileri ne olur?
Nasıl yönetileceğine bağlı olarak muhalefet bloğu için bir avantaj olabileceği gibi büyük bir riske de dönüşebilir.
Öncelikle meselenin Canan Kaftancıoğlu ile alakalı olması durumu çetrefil hale getiriyor.
Kaftancıoğlu pek çok açıdan sembolik bir isim.
Sol kanattaki CHP’liler Kaftancıoğlu’nu beğeniyor ve destekliyor. İstanbul’daki seçim başarısının mimarı ve gelecek seçimde sandık güvenliğinin garantörü olarak görüyor.
Buna karşılık Atatürkçü veya sağ kanattaki CHP’liler Kaftancıoğlu’nun çizdiği profilden biraz rahatsız oluyor.
İktidar için ise Kaftancıoğlu CHP’ye rahatça vurabilmelerini sağlayan elverişli bir anti-kahraman, hatta nefret odağı.
Elbette bunun nedeni Kaftancıoğlu’nun geçmişte attığı tweetler nedeniyle radikal sol örgüt yanlısı bir çizgide görülüyor olması.
Kaftancıoğlu'na verilen cezalar hukukun siyasi rövanş için araçsallaştırılmasının bir başka örneği. Fakat söz konusu tweetlerin azımsanmayacak sayıda insanı irite ettiği de bir gerçek.
Hâl böyleyken cezaevinde 3 gün kaldıktan sonra denetimli serbestlikten yararlanarak tahliye edilmesi muhtemel görünen Kaftancıoğlu’nu merkeze alan bir mitingin nasıl bir etki uyandıracağını iyi hesaplamaları gerekir.
Sert sloganların atıldığı, keskin bir eyleme dönüşürse bunun muhalefete faydadan çok zararı olabilir.
Tıpkı Cumhuriyet mitingleri gibi, tıpkı Gezi eylemleri gibi, tıpkı Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanı adayı olduğu dönemde organize ettiği İstanbul mitingi gibi muhafazakar seçmeni ürkütüp konsolide edebilir.
Provokasyonların yaşanması ihtimalini saymıyorum bile…
Öte yandan diğer muhalefet partilerinin de destekleyeceği, öfkenin değil uzlaşma dilinin hakim olacağı ve büyük kalabalıkların katılacağı kontrollü bir organizasyon muhalefete moral üstünlük de kazandırabilir.
Hangisinin gerçekleşeceğini önümüzdeki Cumartesi günü izleyip göreceğiz.