Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Son dönemde ne zaman tarımdaki sorunlar konuşulsa söylenen ilk cümle şu oluyor: Tarımda ve hayvancılıkta kendine yeten bir ülke iken dışa bağımlı hale geldik.

        "Stratejik ürünlerimizde iyi noktadayız, her şeyi kendimiz üretemeyiz, bazıları ithal edilebilir" bahanesiyle her geçen gün ekip biçtiğimiz ürün azaldı.

        Peki nerede yanlış yapıldı? Dün akşam Habertürk TV'de yayına katılan yeni Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci'ye ısrarla bu soruyu sorduk.

        Bakan Kirişci sorunların kümelendiği noktaları madde madde sıraladı:

        Tarımsal destekler sayıca fazla ve karmaşık.

        Tarımsal desteklerin yönlendirme kabiliyeti yok. Bu ülkenin ne kadar buğday, ayçiçeği, şekere ihtiyacı olduğu açık. Bunun ne kadar alandan ve nerede elde edilebileceği belli. Bölgesel farklılıklar dikkate alınarak harita çıkarılabilir.

        Üretici ile ürünü almak isteyen tüccar ve sanayici arasında ilişkilendirme yok.

        Dijitalleşme ve teknoloji tarım sektöründe yeterince etkin ve verimli şekilde kullanılmıyor. 2001 yılından beri TÜİK tarım sayımı yapmıyor. O datadan hareketle stratejik yol haritası ortaya koymazsanız birtakım inişler, çıkışlar yaşanır.

        32 yıllık periyotta kaybedilen tarım arazisi miktarı 2 milyon hektar. Yani Türkiye'nin toplam tarım arazisinin yüzde 10'u. Hani biz bunu çocuklarımızdan emanet almıştık?

        Ürettiğimiz yerle tükettiğiniz yer arasında korkunç mesafe var. 1 kilo domates, Antalya'dan İstanbul'a gidene kadar 800 kilometre kat ediyor. Domates olarak yola çıkıyor, İstanbul'a vardığında salça olmaya namzet oluyor. Aynı domatesi Artvin de tüketiyor. 1400 kilometre yer kat ediyor. Bu karmaşık yapı sadeleştirilmeli.

        Bakın bu 6 temel sorunu bizzat yeni Tarım Bakanı anlatıyor.

        Bu son derece yerinde tespitler bir tarafıyla 20 yıllık AK Parti iktidarının tarımdaki yanlışlarının da özeti.

        Hem pandemi hem de Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sonrası baş gösteren hububat krizi tarımın aslında milli savunma kadar önemli bir beka meselesi olduğunu gösterdi.

        Oysa savunma sanayiindeki bağımsızlaşma çabamızın yarısını bile tarımda göstermiyoruz.

        Çünkü merkezi, statejik ve uzun vadeli bir tarım politikamız yok.

        Sezonluk ve ürün bazlı desteklerle veya bakanlar değiştikçe değişen tarım politikalarıyla mevcut sorunları çözemeyiz.

        Reklam arasında sohbet ederken Bakan Kirişci önemli bir şey söyledi. "Arsası olan üzerine istediği inşaatı yapamıyor. Kuralı kaidesi var. İnşaat izni alması gerekiyor. Oysa tarlası olan istediğini ekip biçiyor. Hiçbir yönlendirme yok" dedi.

        Çiftçilerimiz o sene hangi ürünü ekeceğine köy kahvehanesindeki sohbette karar veriyor.

        "Bu sene patates para ediyormuş" deniyor, seneye patatesler çöpe gidiyor.

        Oysa devletin bölgesel şartlara ve ülkenin ihtiyaçlarına göre, 10 yıl, 20 yıl sonrasının nüfus artışını da öngörerek planlar yapması ve çiftçileri belli ürünlere yönlendirmesi gerekir.

        Mazottan gübreye, tohumdan tarım ilacına, üretim maliyetlerini düşürecek ciddi adımlar atılması gerekir.

        Kırsal kalkınmayı bir bütün olarak ele alıp, çiftçiliği ve hayvancılığı cazip hale getirecek projelerin geliştirilmesi gerekir.

        Gençlerin yeni teknolojilerle modern tarım yapmaya heveslendirilmesi gerekir.

        Köy okullarından sosyal tesislere, tarım eğitimlerinden üretim teşviklerine kadar geniş bir bakış açısıyla yurt çapında seferberlik başlatılması gerekir.

        İyi haber, yeni Tarım Bakanı Vahit Kirişci bütün bunların farkında. Alanında yetkin bir isim. Nelerin değişmesi gerektiğini biliyor.

        Kötü haber, seçime bir yıl kala, bütçede başka öncelikler varken esaslı bir tarım devrimi yapılması zor. Çok zor...

        Diğer Yazılar