Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Gerçek enflasyon yüzde kaç diye merak edenler konut fiyatlarına bakabilirler.

        AB İstatistik Ofisi'nin (Eurostat) açıkladığı yeni verilere göre, Türkiye Avrupa’da konut fiyatlarının en çok arttığı ülke oldu.

        2022’nin ilk çeyreğinde Avrupa’da artış yüzde 10 iken Türkiye'de yüzde 110!

        Bizden sonra gelen Çekya’da ise yüzde 25…

        İşin bir de kira fiyatları tarafı var.

        TÜİK'in verilerine göre, Mayıs 2022 itibarıyla son 1 yılda Türkiye'de kiralar yüzde 20 yükselmiş.

        Yani konut satış fiyatları yüzde 110 artarken TÜİK’e göre ne hikmetse kiralar sadece yüzde 20 yükselmiş.

        TÜİK kusura bakmasın ama bu orana çocuklar bile inanmaz.

        Zaten bağımsız araştırma raporları bambaşka gerçeklerden söz ediyor.

        Örneğin, Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) tarafından Mayıs 2022’de emlak sitesi sahibinden.com’un verileri kullanılarak hazırlanan rapora göre; Türkiye genelinde ortalama kiralık konut ilanı metrekare fiyatındaki yıllık artış oranı nisan ayında yüzde 182.7 olarak gerçekleşmiş.

        Yıllık kira artış oranı İstanbul’da yüzde 140, Ankara’da yüzde 133, İzmir’de ise yüzde 110 olmuş.

        (Antalya ise rekor kırarak yüzde 329’luk bir artışa imza atmış fakat bu istisnai bir durum çünkü sebebi savaşın etkisiyle Ukrayna ve Rusya vatandaşlarının Antalya’ya yerleşme arzusu.)

        BETAM söz konusu araştırmayı hemen her ay tekrar ediyor. Çıkan sonuçlara karşılaştırmalı bakınca durumun her geçen gün kötüye gittiğini görüyoruz.

        İstanbul’da Şubat 2022’de yüzde 112 olan yıllık artış, Mart 2022’de yüzde 126’ya, Mayıs 2022’de yüzde 140’a çıkmış.

        Mevcut kiracıların zam oranı Haziran 2023’e kadar yüzde 25 ile sınırlandırıldı ama o kural getirilmeden önce ev sahipleri yüzde 100'e varan oranda zam istediler veya kiracılardan evi boşaltmasını talep ettiler.

        Yeni kiraya verilen evler bugün geçen yılın 2.5- 3 katından ilana çıkıyor.

        Özellikle İstanbul’da Kadıköy, Beşiktaş, Şişli, Bakırköy, Sarıyer gibi merkezi semtlerde geçen yıl 4 ila 7 bin TL arasında olan daireler bugün 12-18 bin TL bandından pazarlanıyor. Yani pek çok şeyin fiyatı gibi kiralar da uçuyor ama "Dur" diyen yok.

        Hal böyleyken “Dünyada da enflasyon yüksek” tezinin yaşadığımız ağır durumu kesinlikle açıklamadığı ortada.

        Kötü gidişatın “Ama sanayi üretimimiz artıyor, ihracatta rekor kırıyoruz” denilerek terse çevrilemediği de ortada.

        Halktan 'biraz daha sabır' isteyen iktidar, seçime yalnızca 11 ay kaldığı gerçeğini unutmamalı…

        15 Temmuz'un en kötü mirası

        15 Temmuz'un en kötü mirası
        0:00 / 0:00

        Bugün 15 Temmuz 2016’da yaşadığımız ve 251 vatandaşımızın şehit düştüğü darbe girişiminin üzerinden tam 6 yıl geçti.

        “Türkiye’de bir daha asla darbe olmaz” diye düşünürken FETÖ’cü yapılanmanın TSK’nın kılcal damarlarına kadar örgütlendiğini öğrenmenin derin şokunu yaşadık.

        Sonrasında yaşanan tasfiyeler de ülkeyi büyük bir ameliyatla tümörü temizlenen fakat yorgun düşen bir hastaya çevirdi.

        Peki o hain darbe girişimi 6 yılda nelere sebep oldu, neleri değiştirdi?

        En şaşırtıcı ve hayırlı sonucu TSK’nın kısa sürede toparlanması ve toplum nezdinde itibarını geri kazanması oldu. FETÖ’cülerden arındırıldıktan sonra Suriye ve Karabağ’da önemli başarılara imza attı. Sivil siyaset alanından tamamen çekilerek kendi alanına odaklandı. Milli savunma sanayiindeki başarılar ile moral buldu.

        Sürecin diğer boyutu FETÖ’yle mücadele ayağıydı ama o ayağın ne kadar başarılı olduğu bugün için hâlâ tartışmalı. Üst kademedekilerin tamamı yurt dışına kaçarken en alttakiler cezalandırıldı, işten atıldı, hapse girdi. KHK’lar yanlış yerlere uzandı. FETÖ mağduru büyük bir kitle rehabilite edilmedi. Topluma kazandırılmadı. Ortada bırakıldı.

        Erdoğan bu mücadeleyi dışarıda da küresel bir düzeye taşımak istedi ama beklediği desteği bulamadı. Bu konu Batı’yla temel gerilim noktalarından biri haline geldi.

        FETÖ benzeri cemaat yapıları, AK Parti’ye yakın dindar muhafazakâr kesim tarafından da sorgulandı ama kamuoyu önünde dürüst ve açık bir tartışmaya dönüşmedi. FETÖ’den açılan boşluğu doldurmaya çalışan gruplarla yeterince etkin bir mücadele yürütülmedi.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kandırıldık” söyleminin ne kadar karşılık bulduğu da bir başka tartışma konusu. Milletten af dilese de özellikle muhalif kesim “Ne istediler de vermedik” cümlesini unutmadı. İktidarın da bu günahta payı olduğunu düşündü.

        Belki bunların da ötesinde 15 Temmuz’un en kötü mirası Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın daha güvenlikçi, şüpheci ve sert bir çizgiye yönelmesi oldu.

        Cumhur İttifakı’nın kurulmasıyla AK Parti ‘muhafazakar demokrat’ çizgiden çıkıp milliyetçi, muhafazakar, güvenlikçi ve otoriter bir döneme geçti. Milli beka endişesi, yani dışarıdan gelecek saldırılara karşı tetikte olma olma psikolojisiyle özgürlüklerin alanı giderek daraltıldı.

        Siyasi rakiplere karşı “Acırsan acınacak duruma düşersin” düşüncesi egemen oldu. Kutuplaşma giderek arttı.

        Başkanlık sistemine geçilmesi yani yüzde 50+1 ile seçilme şartı iktidar ve muhalefet arasındaki çatışmayı arttırırken, demokrasiden uzaklaşma problemini de derinleştirdi.

        Özetle darbe bastırılabildi belki ama yarattığı travmanın izleri maalesef bugünkü siyasi ortama etki etmeye devam ediyor.

        Diğer Yazılar