Siyasi yarışta iktidar tekrar öne geçiyor
Bundan birkaç ay öncesine kadar siyasi dengeler muhalefet lehine bir tabloya işaret ediyordu.
Enflasyon ve döviz kuru son 20 yılda olmadığı kadar yükselmiş, iktidar ciddi oy kayıpları yaşamaya başlamıştı.
Buna karşılık 6 muhalefet partisi ortak bir masa etrafında birleşmiş, dışarıdan HDP oyları da hesaba katılınca açık ara seçim kazanacaklarına dair bir beklenti oluşmuştu.
Dahası siyasette söylem üstünlüğü de büyük oranda muhalefetteydi.
Meral Akşener şehir şehir dolaşıp esnaf ziyaretleri yapıyor, kamuoyu araştırmaları İYİ Parti’nin oylarının yükselişte olduğunu söylüyordu.
Yurt sorunundan KYK borçlarına, elektrik faturalarındaki TRT payından, TÜİK meselesine kadar pek çok konuda CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun gündeme getirdiği konular iktidarı adım atmaya zorluyordu.
Şimdi rüzgar tersinden esiyor ve yeniden AK Parti ve Erdoğan’ın yelkenini dolduruyor.
Ukrayna Rusya savaşında arabuluculuk rolü oynayan, Paşinyan ve Aliyev’i aynı masada buluşturan, Macron’un omzuna elini atıp “Seni Türk Birliği’ne alalım” diyen, Putin ile doğalgaz pazarlığı yapan Erdoğan’ın dışarıda kazandığı prestij içeriye misliyle yansıyor.
Enflasyon nedeniyle hayat pahalılığı ayyuka çıkmış olsa da maaş zamları ve sosyal yardımlar üzerinden hissedilen acı azaltılıyor.
Yeni sosyal konut projesine 3 haftada 7 milyon kişinin başvurması iktidar lehine hafife alınamayacak bir avantaj yarattı. Bu ilgiyi gören AK Parti 1 milyon arsa projesiyle el yükseltti.
Tabii bunlar yetmez. Durumu daha da toparlamak için iktidarın ciddi bir sıcak para akışına ihtiyacı var.
Rusya Devlet Başkanı Putin, dostu Erdoğan'ın zor zamanında yanında olmaya, sıcak para ihtiyacını karşılamaya oldukça hevesli.
Bu arada ABD ile Suudi Arabistan arasında yaşanan 'OPEC' gerginliğine de dikkatli bakmak gerekir.
OPEC+ ülkelerinin ABD'nin talebini dinlemeyerek günlük petrol üretimini 2 milyon varil düşürme kararı sonrası ABD-Suudi Arabistan ilişkileri son yılların en kötü dönemini yaşıyor. Dün CNN International'a konuşan Suudi analist Ali Shihabi'nin deyimiyle "Krallık artık tüm yumurtalarını ABD sepetine koymayı bıraktı".
Benzer bir durum OPEC+ üyesi olan Birleşik Arap Emirlikleri için de geçerli.
Bunun bizim açımızdan tercümesi şu; seçime doğru Arap sermayesinin Türkiye'ye akışını kapı arkasından engelleyecek bir ABD etkisi kalmayabilir.
Bu üç ülkeye Katar’ı da eklersek 2023’e kadar Erdoğan’ın ihtiyaç duyduğu sıcak para akışını bulması sürpriz olmaz.
Planlandığı gibi Mart ayında Karadeniz'deki doğalgaz da çıkarsa seçim öncesi moral üstünlük önemli ölçüde AK Parti'ye geçebilir.
Bütün bunlara karşın 6’lı masa hala masa başında çalışmakla meşgul.
Gelen kulislere göre muhalefet kurmayları hummalı bir biçimde proje geliştiriyormuş. Bir sonraki liderler buluşmasında herkes eteğindeki taşları dökecekmiş.
Kılıçdaroğlu Kasım ayında kapsamlı bir reform programı açıklayacağını söyledi.
Ortaya ne koyacaklarını göreceğiz.
Eğer bugüne kadar yaptıkları gibi ekonominin teorik tezlerini vurgulayıp yüksek eğitimli kesimin bile anlamakta güçlük çekeceği öneriler getirirlerse heyecan yaratamazlar.
Çıtayı koyacakları yer belli. 3 haftada 7 milyon kişinin başvuracağı, kahvedeki Ahmet Amca’dan pazardaki Ayşe Teyze'ye kadar herkesin heves edeceği somut projeler sunmak zorundalar.
Cumhur İttifakı’nın ortaya koyduğu milli beka, maneviyat ve aile değerleri karşısında alternatif bir değerler söylemi ortaya koymak zorundalar.
AK Parti “Aile kadın ve erkekten oluşur” diye bir Anayasa değişikliği önerisi getirdiğinde ne cevap vereceklerini şimdiden belirlemek zorundalar.
Dış politikada eski demode tezleri tekrarlamak yerine Türkiye merkezli güçlü bir duruş ortaya koymak zorundalar.
ABD gezisinin zamanlaması ve görüşülen isimlerin sıradanlığı Kılıçdaroğlu’nun imajına ciddi zarar verdi. Başörtüsü çıkışının devamını getiremez ve Anayasa maddesine ‘Hayır’ derse samimiyeti sorgulanacak.
İYİ Parti’den gelen “Noter değiliz” itirazı, ardından başörtüsü tartışması ve ABD gezisinin etkisi ile CHP liderinin adaylık şansı son iki haftada ciddi şekilde yara aldı.
“Kim aday olacak” sorusu artık bir merak konusu olmaktan çıkıp bezginlik meselesine dönüşüyor.
İYİ Parti de muhalefet içi tartışmalar dışında kamuoyunun ilgisini kendisine çekecek bir hamle yapamıyor.
Muhalefetteki tüm partilerin dönüp Macaristan örneğine bir kez daha bakmaları, sadece “Demokrasi, özgürlük, parlamenter sistem” vaadi ile tabanlarını genişletemeyecekleri gerçeğiyle yüzleşmeleri lazım.