Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bizim basında fazla yer bulmasa da geçen hafta Avrupa’yı ilgilendiren önemli bir gelişme yaşandı.

        Hollanda, Rusya’ya karşı koyduğu tam 91 farklı yaptırımı geri çektiğini duyurdu. Netherland Times’da yer alan habere göre; 25 Hollanda şirketine Gazprom ile doğal gaz ve enerji anlaşması yapmasına ve Rus bayraklı 34 geminin Hollanda limanlarına yanaşmasına izin verildi. Çeşitli Rus vatandaşlarına, sivil toplum kuruluşlarına ve şirketlerine uygulanan yaptırımlar da kaldırıldı.

        Hollanda’nın bu adımı yaklaşmakta olan bir zincirin ilk halkası olabilir. Önümüzdeki sene Türkiye gibi Rusya’ya yaptırım uygulamayan ülkelerin sayısı birer birer artarsa kimse şaşırmamalı.

        Zira kış yaklaşırken Batı basınında Rusya-Ukrayna savaşında izlenen politikaların gözden geçirilmesi ve savaşın bir an önce bitirilmesi gerektiğine dair üst üste analizler yayınlanıyor.

        Örneğin önceki gün Georgetown Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü hocası Charles A. Kupchan’ın New York Times’da yayınlanan makalesi oldukça dikkat çekiciydi.

        “Artık Rusya ve Ukrayna’yı müzakere masasına getirme zamanı geldi” başlıklı analizde, savaşın uzaması halinde ABD’nin ve müttefiklerinin karşılaşacağı ‘büyük’ riskler sıralanıyordu.

        “Ukrayna Batı’nın desteği ile bağımsızlığını korumak için kahramanca direndi tamam ama her geçen gün NATO ve Rusya arasında daha büyük bir savaşın çıkma riski artıyor. Uzayan bir savaşın yaratacağı ekonomik maliyet Batı demokrasisini yıpratabilir. Dolaysıyla artık ABD ve müttefikleri, Ukrayna’nın stratejik hedeflerini belirlemesi ve savaşın diplomatik yollarla noktalanması için doğrudan harekete geçmeli” diyor Kupchan.

        Yazıda daha dikkat çekici olan ise Ukrayna’nın son dönemde attığı kimi adımların da sorgulanıyor olması...

        Kiev yönetiminin kendi topraklarını savunmanın ötesine geçen ve savaşı büyütecek tahrik edici adımlar attığını söylüyor.

        Alexander Dugin’in kızı Daria Dugin’e düzenlenen suikast, Kerç Boğazı’nın bombalanması ve son olarak Rusya’nın Karadeniz’deki gemilerinin drone’larla vurulmasını savaşın büyümesine neden olacak eylemler olarak gösteriyor.

        NATO ve Rusya’yı karşı karşıya getirecek bu türden adımlar atmaması için Ukrayna yönetiminin uyarılması gerektiğini vurguluyor.

        Öte yandan uzayacak bir savaşın Batı demokrasilerine zarar verebileceğini anlatıyor. “Soğuk Savaş, Batı’nın refah içinde olduğu, politik birlikteliğin sağlandığı bir dönemde yaşandı. Oysa bugün hem ABD hem de Avrupa, siyasi kutuplaşma, ekonomik daralma ve illiberal popülist akımların etkisinde. Artan enflasyon ve resesyon tehlikesi durumu daha da kötüleştirebilir” diyor.

        Benzer şekilde Emma Ashford’un Foreign Affairs için kaleme aldığı ve “Ukrayna savaşı müzakerelerle bitecek” başlıklı yazısı da ABD yönetimini savaşı bitirecek adımlar atmaya davet ediyor.

        Avrupa artan enerji fiyatları, yükselen enflasyon ve derin bir resesyon tehlikesiyle boğuşurken savaşın ne zaman biteceğine dair kararın tek başına Kiev’e bırakılamayacağını söylüyor. Ukrayna yanlısı maksimalist talepler yerine kalıcı barışı getirecek uzun vadeli rasyonel bir politika izlenmesi çağrısında bulunuyor.

        Bütün bu analizler de açıkça gösteriyor ki savaşın duygusal yükü azaldıkça ülkesel çıkarlar öne geçmeye başlıyor.

        Batı kamuoyunun Ukrayna savaşıyla ilgili eğilimi ve siyasi iklimi değişiyor.

        Bu kış Avrupa için oldukça zor geçecek. Yakında savaşın maliyetinden yorgun düşecekler. Ukrayna birinci öncelikleri olmaktan çıkacak. Bunun emareleri şimdiden ortaya çıkmaya başladı.

        Geçen hafta Almanya'nın altı şehrinde bir araya gelen binlerce protestocu, artan enerji fiyatları ve yaşam maliyetlerini protesto etti.

        ABD’de 8 Kasım’da Kongre ara seçimleri yapılacak. Anketler Cumhuriyetçilerin Temsilciler Meclisi'ni alabileceğini gösteriyor.

        Cumhuriyetçiler “Biz geldiğimizde Ukrayna’ya bu kadar bütçe ayrılmayacak” diyor.

        Trump “Ben başkan olsaydım bu savaş çıkmazdı” demişti. Cumhuriyetçiler Biden’ı bu çizgi üzerinden sıkıştırmaya devam edebilir.

        Yani lafın kısası ABD’nin bundan sonra Ukrayna savaşını körüklemesi kolay değil.

        Türkiye bugüne kadar izlediği aktif tarafsızlık politikasından kârlı çıkacak hatta kimi Avrupa ülkeleri de bu çizgiye yaklaşacak gibi görünüyor.

        Tahıl krizinde Putin’i yeniden anlaşmaya dönmeye ikna etmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a uluslararası arenada bir kez daha prestij kazandırdı.

        Sadece Putin değil bu sefer ABD de Türkiye’ye teşekkür etti.

        CNN Internation haberi “Türkiye Rusya’yı anlaşma masasına geri itti” başlığıyla verdi.

        İç politikada her türlü tartışmayı yapabiliriz ama Ukrayna savaşı konusunda izlenen dış politika Türkiye’nin menfaatine görünüyor.

        Diğer Yazılar