Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Tamam, MHP Lideri Devlet Bahçeli AK Parti’ye HDP ile görüşme üzerinden yüklenmedi ama bu meselenin unutulacağı anlamına gelmiyor.

        Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yer aldığı AK Parti heyetiyle HDP heyetinin karşılıklı oturduğu o fotoğraf bundan böyle iktidara sürekli hatırlatılacak.

        AK Partililer “6’lı masanın gizli ayağı HDP” diye muhalefeti eleştirmeye kalktığında, “E ama siz de görüştünüz” diye cevap alacaklar.

        “HDP eşittir PKK” dediklerinde “Madem terörle iltisaklılar siz neden bakan seviyesinde görüştünüz?” diye sıkıştırılacaklar.

        2023’e giderken muhalefeti HDP ile işbirliği yapma argümanı üzerinden eleştirmenin eskisi kadar etkisi olmayacak.

        Yerel seçimler sırasında Öcalan’ın mektubunun okutulması, kardeşinin TRT’ye çıkarılması nasıl eleştirildiyse bu görüşme de eleştirilecek.

        Yani AK Parti bu meseleden daha çok çekecek…

        Devlet Bahçeli AK Parti'ye kızmadı çünkü…

        Devlet Bahçeli AK Parti'ye kızmadı çünkü…
        0:00 / 0:00

        AK Parti, HDP ile görüşmeyi “Anayasa değişiklileri öncesinde Meclis’te tüm partiler ile görüşülür” teamülüne dayandırdı. Yani çerçevesini net tuttu.

        Görüşmenin içeriği başörtüsü meselesi gibi ‘soft’ bir konuydu. Kürt açılımı gibi daha tartışmalı siyasi bir başlıkta değildi.

        Mahir Ünal’ın görevden alınmasının yankıları sürerken Devlet Bey’in AK Parti’ye bir kez daha yüklenmesi ittifakta gerginlik yaratabilirdi.

        Yine de bütün bunlara rağmen tepki gösterebilirdi fakat…

        Başta Halk TV olmak üzere muhalif medya kanalları ve siyasetçiler tam 6 gün boyunca sabahtan akşama kadar “Bakalım bu işe Bahçeli ne diyecek” diye üstelediler. O kadar abandılar ki Devlet Bey bunu fitne olarak gördü ve onları mutlu etmek yerine ters köşe yapmayı tercih etti. Cumhur İttifakı’nda çatlak oluşmasını bekleyenleri boşa düşürmek istedi.

        Bahçeli siyasette sürpriz çıkışlar yapmayı seven bir siyasetçi. Akıntıya göre yüzmüyor.

        AK Parti'de kanatlar arası farklar

        AK Parti'de kanatlar arası farklar
        0:00 / 0:00

        Erdoğan’ın dominant liderliği nedeniyle AK Parti içinde çatlak sesler fazla çıkmasa da kritik anlarda parti içindeki farklı eğilimler gün yüzüne çıkabiliyor.

        HDP grubuna ziyaret de tam da bunu gösterdi.

        4 farklı ekol ortaya çıktı.

        Bölgedeki Kürt milletvekilleri durumdan memnuniyetini gizlemedi. Örneğin Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Ali Cevheri, “HDP'ye gidilmesi değil, gidilmemesi abestir. Meclis'te grubu bulunan legal bir parti. Ve Anayasa değişikliği için desteğine ihtiyacımız var" dedi. Bununla da yetinmedi, “Yeni bir çözüm süreci olur mu?” sorusuna, “HDP uzatılan bu eli değerlendirirse, bu anayasa çalışmasına müspet manada destek verirse neden olmasın” diye yanıt verdi.

        Çepere itilen eleştirel kanat çelişkili davranıldığına işaret etti. Örneğin Mehmet Metiner ve Şamil Tayyar ziyareti eleştirdi. Tayyar, “PKK’nın siyasi uzantısı ve kapatılması gereken bir partiyse, onlarla niye anayasayı konuşuyoruz? PKK ayrı HDP ayrıysa aynileştiren dil ve üsluba niye ihtiyaç duyduk? Bu muhakemeyi yapmalıyız" dedi.

        Kurmay kadro durumu idare etmek adına ziyaretin Meclis teamüllerinin bir gereği olduğunu vurguladı. Örneğin Bülent Turan, “Mesele HDP değil. Mesele, grubu olan partilerle usuli süreçleri görüşmek. HDP ile ilgili siyasi tutumumuz değişmedi” dedi.

        İçişleri Bakanı Süleyman Soylu “Yıllardır 'PKK'nın partisi' diyoruz alınmıyorlar, utanmıyorlar, itiraz da etmiyorlar. 'Hayır öyle değiliz' demiyorlar. Bilakis her platformda savunuyorlar. Hâlâ utanmadan PKK elebaşına özgürlük istiyorlar” diyerek HDP ile ilgili tutumunun değişmediğini hatırlattı.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan ise tıpkı kapatma davasında olduğu gibi konuyla ilgli bir yorum yapmamayı tercih etti. Böylelikle üst çatıyı korumuş oldu.

        Yani bakmayın siz, kamuoyu önünde tartışmıyor olsalar da AK Parti’de de en az diğer partilerdeki kadar fikir ayrılıkları var.

        Ateş İlyas Başsoy çok haklı

        Ateş İlyas Başsoy çok haklı
        0:00 / 0:00

        CHP’ye daha önce seçim kampanyaları yapan reklamcı, iletişimci Ateş İlyas Başsoy dün Birgün gazetesindeki köşe yazısında ve sonrasında katıldığı Cüneyt Özdemir’in programında Kemal Kılıçdaroğlu’nun son dönemde izlediği sert üslubun yanlışlığı üzerine son derece doğru tespitler yaptı.

        Peki ne diyor Başsoy?

        “Kürsüden çıkıp asarım keserim demek CHP’nin hiç işine yaramıyor. Aksine Erdoğan’ı biraz görmezden gelmesi lazım çünkü seçmeni Erdoğan’ı popstar gibi seviyor. 20 yıldır oy veriyor. Sen çıkıp ona ‘Hırsız’ dediğinde adama da küfretmiş gibi oluyorsun. Hiç gerek yok bunlara…

        Ayrıca o seçmen şunları da soruyor: Sen iktidara geldiğinde Putin’e ne diyeceğini biliyor musun? Bu konularda iktidarın bir tecrübesi var. Bunları Erdoğan ile hiç konuşmayacak mısın? CHP iktidara gelirse 20 yıllık iktidarın birikimini silip atacak mı? Birkaç puan oyla seçilip bütün bürokrasiyi değiştirecek mi? Bu ülke işi gücü bırakıp Erdoğan’ın mahkemeye vermekle mi uğraşacak?

        Bir milyon hafriyat kamyonu var bu ülkede. Beşli çeteyi yargılarken o kamyonlar ve kamyoncular ne yapacak? İstanbul Ankara arası ikinci bir otoban gerekli, on yıl içinde İstanbul’dan Diyarbakır’a, İzmir’den Erzurum’a Ankara merkezli süper tren hatları inşa edilmeli. Binlerce kreş, okul, yurt gerekli. Bu inşaatları nasıl yapacağız? Bunları neden hiç konuşmuyoruz?

        Bu dil CHP’ye çok büyük zarar veriyor. ‘Bu sefer de CHP’yi deneyelim’ diyecek insanların son anda yine AKP’ye dönmesine yol açıyor…”

        Başsoy’un bu tespitlerinin her cümlesine katılıyorum. Fakat Kılıçdaroğlu’nu bu rövanşist dile sürükleyen bizatihi CHP tabanı ve muhalif kanaat önderleri değil mi?

        Başsoy onlarla ilgili de şahane bir sosyolojik analiz yapmış.

        “Türkiye’de muhalif seçmenin genel ruh hali, pasif agresyon. Olumsuzluktan beslenmek, iyiliği ve sevgiyi küçümsemek, düşmanca hisleri dengesiz biçimde açığa vurmak, hiçbir çözüm önerisi getirmemek, sürekli şikayet etmek ve durmaksızın birilerini suçlamak…” diyor.

        Ne kadar da haklı…

        Kılıçdaroğlu seçmenini kendi adaylığına ikna edebilmek için en az Erdoğan kadar dişli bir siyasetçi olduğunu kanıtlama ihtiyacı hissediyor.

        Konuşmalarında eleştirinin dozunu yükselttikçe yükseltiyor.

        Bu sayede kemik tabanını koruyor belki ama yüzde 25 bandını asla aşamıyor.

        Bu çizgiyi sürdürdüğü müddetçe aday olmayı başarsa bile yüzde 50+1’i yakalaması çok zor.

        Üstelik Erdoğan’ı eleştireyim derken AK Parti’ye oy veren milyonlarca seçmeni kendisinden uzaklaştıran sadece CHP değil. 6’lı masada Saadet Partisi hariç hepsi aynı tuzağa düşüyor. AK Parti tabanından rahatlıkla oy alabilecek DEVA ve Gelecek bile “Erdoğan’ı ve iktidarı ne kadar çok eleştirirsem siyaseten kendimi o kadar ispat etmiş olacağım” zannediyor. Sonuç ortada…

        Diğer Yazılar