Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Taksim’deki kanlı terör saldırısının ardından bombayı yerleştiren Suriye uyruklu Ahlam Albashır'ın sorgusunda PKK/PYD/YPG terör örgütü tarafından özel istihbarat elemanı olarak yetiştirildiğini ve Afrin-İdlib üzerinden Türkiye'ye eylem yapmak için kaçak yollarla giriş yaptığını söylediği açıklanmıştı.

        Bu gelişme üzerine gazetecilerin sorularını yanıtlayan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu taziye mesajı yayınlayan ABD Büyükelçiliği’ne tepki göstermiş, "Amerikan Büyükelçiliği’nin taziye dilemesini kabul etmiyoruz, reddediyoruz. Kobani gibi terör bölgelerin besleyen, oradan Türkiye'nin huzurunu bozmaya çalışan bu anlayışa kendi senatolarından para gönderen bir devletle bizim müttefikliğimiz elbette ki tartışılmalıdır” demişti.

        Bu açıklamadan bir gün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın G 20 Zirvesi için gittiği Bali’de ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmesi dikkat çekti.

        Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada, Biden’ın Taksim’de yaşanan terör saldırısından dolayı taziye dileklerini ilettiği belirtildi.

        Akla gelen ilk soru şu oldu; Cumhurbaşkanı Erdoğan da İçişleri Bakanı Soylu gibi Biden’a sitem etmiş midir? Hatta “Taziyenizi kabul etmiyoruz?” demiş midir?

        Dün görüşmenin perde arkasına dair konuştuğum kaynaklar, buluşmanın ABD Başkanı’nın talebi üzerine gerçekleştiğini, kısa bir görüşme olduğunu ve yapıcı bir havada geçtiğini söylediler.

        Peki Taksim saldırısında PYD/PKK bağlantısı gündeme geldi mi?

        Bu sorunun yanıtını vermeden önce görüşmenin genel çerçevesinden ve denk geldiği konjonktürden biraz bahsetmek lazım.

        Biden özellikle tahıl sevkiyatı konusunda Türkiye’nin oynadığı rol için Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür etmiş.

        Türkiye’nin F-16 talebiyle ilgili sürecin olumlu ilerlediğini, Kongre’den geçme ihtimalinin güçlü olduğunu söylemiş.

        Hatırlarsanız bir önceki yüz yüze görüşmede Biden’ın F-16 konusunda Cumhuriyetçilerin de ikna edilmesi gerektiğini anlatmıştı. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti’den bir heyetin Cumhuriyetçi senatörler ve kongre üyeleriyle görüşmeler yapmak üzere ABD’ye gittiğini açıklamıştı.

        Bu seferki görüşme tam da ABD’de ara seçimlerin arkasından yapıldı. Üstelik Biden, beklenin aksine bu seçimden başarıyla çıktı. En azından büyük bir hezimet yaşamadı. Dolayısıyla artık eli daha güçlü.

        Ukrayna-Rusya savaşında oynadığı arabuluculuk nedeniyle prestij kazanan Erdoğan’ın da uluslararası siyasette özgüvenli bir döneminde olduğunu söylemeye gerek yok.

        İki gün önce CIA Başkanı’nın İstanbul’da Rus mevkidaşı ile görüşmesi de Türkiye’nin stratejik önemini göstermesi bakımından kritikti. Avrupa kışa enerji kriziyle girerken ABD de açıktan olmasa bile Rusya ile bir müzakere zemini olup olmadığını yokluyor. Bu da Ukrayna ve Rusya arasında denge siyaseti yürüten Türkiye’nin elini güçlendiriyor.

        Dahası Washington’da Türkiye’deki mevcut iktidarla ilgili hava değişiyor.

        Aslında ABD Başkanı Biden göreve ilk geldiğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı mesafeliydi. İlk telefon görüşmesinin yapılması bile aylar almıştı. Fakat zamanla bu mesafe çok olmasa da bir parça daraldı.

        Çünkü hem ABD hem de Avrupa başkentlerinde “2023’te Erdoğan gidecek” algısı dağılmaya başladı. Türkiye’de siyasetin dinamiklerini yakından takip eden yabancı temsilciler kendi devletlerine 6’lı masanın aday çıkaramadığını, AK Parti aleyhine işleyen ağır havanın yavaş yavaş dağıldığını ve Erdoğan’ın siyaseten toparladığını anlatıyormuş.

        Dolayısıyla göreve gelmeden önce “Muhalefeti destekleyerek Erdoğan’ı devirmeliyiz” diyen Biden da artık Erdoğan’ın yeniden başkan seçilme ihtimalini görerek ilişkileri belli bir seviyede tutmaya çalışıyor denilebilir.

        Bu psikolojik şartları hesaba katınca dünkü Erdoğan-Biden görüşmesinin neden olumlu bir havada geçtiğini anlayabiliriz.

        Gelelim baştaki kritik soruya...

        Öğrendiğim kadarıyla Biden Taksim saldırısı için taziye dilemiş. Buna karşılık Erdoğan, ABD’nin PYD’ye verdiği destek veya saldırganın PYD bağlantısına ilişkin bir konu gündeme getirmemiş.

        Bunun sebepleri şöyle sıralanıyor:

        Öncelikle bu tür zirvelerde liderler genellikle ayak üstü kısa görüşmeler yapar ve tabiri caizse derin konulara uzun uzun yer verilmez. G 20'deki görüşme de bir nevi nezaket buluşması olarak gerçekleşmiş.

        Ayrıca saldırıyla ilgili ABD’ye yönelik böylesine ciddi bir suçlamayı lider düzeyinde yapabilmek için öncelikle Türkiye’nin tüm kanıtları içeren kapsamlı bir dosya hazırlaması gerekir.

        Daha soruşturma sürerken, deliller tam olarak toplanmamışken Erdoğan’ın bire bir görüşmede böyle bir iddiayı dile getirmesi devlet ciddiyetine uymazdı. “Saldırganın üzerinde New York yazılı t-shirt’ü vardı” diyecek hali yoktu herhalde...

        Kaldı ki kanıtlar bunu işaret etse bile bu gibi durumlarda önce istihbarat başkanları konuşur. Altını doldurmadan başkanlar seviyesine çıkmaz.

        Tabii bütün bunlar İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun tepkisinin haksız olduğu anlamına gelmez. Terörle mücadele yürüten bir mevkiinin başındaki kişi olarak PKK ve PYD’nin ABD tarafından desteklenmesine tepki göstermesi gayet doğaldır. PKK’nın sivilleri öldürme konusunda sicili de, ABD’nin Türkiye’nin itirazlarına rağmen PYD ile ittifak konusunda ısrarı da herkesin malumu...

        En azından Ankara’nın konuyla ilgili açıklaması böyle...

        Diğer Yazılar