Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dün yeni asgari ücret açıklandı. Öyle bir seviyede tutuldu ki ne büyük bir hayal kırıklığı yarattı ne de büyük bir sevince neden oldu.

        Anladığımız kadarıyla iktidar bir kâr zarar hesabı yaptı.

        9-10 bin lira düzeyinde belirlenseydi seçim öncesi havayı kendi lehlerine çevirmesi muhtemeldi.

        Fakat bunun yaratacağı iki somut tehlike vardı.

        Baz etkisiyle düşme trendine giren enflasyonu tetikleyip tekrar yükseltebilirdi.

        İşverene maliyeti artacağı için işten çıkarmalar başlayabilirdi.

        Bu iki riske karşı 8500 lira tercih edildi.

        Peki yeni asgari ücret seçim yolunda iktidara avantaj sağlar mı?

        Anadolu’da yaşayan seçmen için belli bir rahatlama sağlasa da büyükşehirlerde memnuniyet yaratması zor.

        Bunu görmemeleri mümkün değil.

        Seçim öncesine dair bir B planları var.

        Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan, satır arasında kurduğu bir cümle ile bu planın işaretini verdi.

        ''Beklenmedik bir durumla karşılaşırsak asgari ücrette ara bir düzenleme yapmaktan kaçınmayız'' dedi.

        REKLAM

        Eğer ki seçim, zamanında yani mayıs sonu haziran başı gibi planlanır ve iktidar kazanma ihtimalini riskli görürse nisan ayında yeni bir zam daha yapabilir.

        Seçim öncesinde enflasyonun baz etkisiyle yüzde 50’ler seviyesine gerilemesi bekleniyor.

        “Bakın enflasyonu düşürdük, daha da düşüreceğiz” diyecekleri kesin.

        Tam da o dönemde yeni bir ara zam ile seçmeni memnun ederek sandığa gidebilirler.

        Açıkçası ben bu olasılığı çok güçlü görüyorum.

        9 bin üzerine çıksalardı, hazirana kadar psikolojik ve maddi etkisi azalacaktı.

        Şimdi orta seviye bir zam yapıp tam seçim öncesi cila atmayı tercih edebilirler.

        2 yıl 7 aylık ceza yetmedi bir de terör soruşturması

        2 yıl 7 aylık ceza yetmedi bir de terör soruşturması
        0:00 / 0:00

        İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verilen 2 yıl 7 aylık ceza ve siyasi yasak kamuoyunda iktidar aleyhine büyük bir tepki yaratacaktı ki Akşener İmamoğlu yakınlaşmasının ve adaylık tartışmalarının gölgesinde kaldı.

        Muhalif seçmen verilen cezaya öfkelendi.

        Kararsızlar ise kenara not etti ama 6’lı masanın kendi içindeki çatışmaları nedeniyle kafası karıştı.

        Kısacası muhalefet iyi değerlendiremediği için İmamoğlu’na verilen ceza, seçmen davranışını değiştirecek sertlikte bir etki yaratmadı.

        Aksine iktidarın işine gelen bir tablo oluştu.

        Daha bu tartışmanın harareti soğumadan dün yeni bir gelişme yaşandı.

        İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İçişleri Bakanlığı'nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde işe alımlarla ilgili incelemesini tamamlayarak raporu teslim ettiğini açıkladı.

        Rapor incelendikten sonra savcılıkça İmamoğlu hakkında yeni bir soruşturma başlatılabilir.

        Üstelik bu sefer konu terör olduğu için İçişleri Bakanlığı’na görevden alma yetkisi sağlayabilir.

        İçişleri Bakanlığı İBB’de terörle iltisaklı kişilerin işe alındığını iddia ediyor.

        İBB tarafı ise iddialara karşı çıkıyor, “İşe alımlarda adli sicil kaydı soruyoruz, gerçekten terörist varsa niye tutuklamıyorsunuz?” diye rest çekiyor.

        Hukuken yapılabileceklerin sınırı olmadığını son yıllarda yaşananlara bakarak gördük fakat iktidarın İmamoğlu aleyhinde yaptığı üst üste gelen bu hamleler bir noktada halkı gerçekten kızdırabilir.

        HDP’li belediyeler hakkında terör soruşturması başlatılmasını, belediye başkanlarının görevden alınıp yerlerine kayyum atanmasını kabullenen kamuoyu, söz konusu İstanbul Büyükşehir Belediyesi olduğunda iddiaları inandırıcılıktan uzak bulabilir.

        İmamoğlu'nu hukuki bahanelerle oyun dışına atmaya çalışan iktidar, sandık kurulduğunda en büyük tokadı kendi seçmeninden yiyebilir.

        Kılıçdaroğlu taktik değiştirip ters köşe yapmalı

        Kılıçdaroğlu taktik değiştirip ters köşe yapmalı
        0:00 / 0:00

        CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu Meclis’teki grup toplantısına davet ederek sahip çıkması doğru hareketti.

        Aslında o konuşmayı Saraçhane’de yapması gerekirdi ama geç de olsa durumu toparladı.

        İmamoğlu Kılıçdaroğlu çatışmasının ne bu iki isme ne de 6’lı masaya faydası yok.

        Günün sonunda hangisi aday olursa olsun diğerini desteklemek zorunda kalacak.

        Ve bu destek inandırıcı olmazsa her iki taraf için de yıpratıcı olacak.

        Kılıçdaroğlu’nun yerinde olsam derhal taktik değiştirir ve “Belediye başkanlarımız görevinde kalacak” diyerek krizi büyütmek yerine, “Ekrem Bey’in de oyuna girme olasılığı var” açıklaması yaparak iktidarın hesaplarını bozardım.

        Nasıl ki İmamoğlu bir yandan “CHP’nin doğal adayı Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu’dur” deyip öte yandan kendini taca atmıyorsa Kılıçdaroğlu da aynı stratejiyi izleyebilir.

        Merak etmesin bu kendisinin adaylık ihtimalini ortadan kaldırmaz. Aksine “Oğlu için fedakârlık yapabilecek baba” pozisyonu onu muhalif seçmen gözünde sempatikleştirir.

        İnandırıcı olursa o sempati Kılıçdaroğlu lehine tabandan gelen bir destek haline bile dönüşebilir.

        Böylece Kılıçdaroğlu’nun adaylığı bir dayatmadan çıkıp 6’lı masa için bir tercih haline dönüşebilir.

        Madem günün sonunda kimin aday olacağına 6 lider birlikte karar verecek, “İlle de ben” diye ısrar etmenin, kendi imajını yıpratmak dışında Kemal Bey’e ne faydası var?

        İmamoğlu ve Kaftancıoğlu artık barışabilir çünkü…

        İmamoğlu ve Kaftancıoğlu artık barışabilir çünkü…
        0:00 / 0:00

        CHP içinde karışıklık var izlenimi yaratan konulardan biri de Ekrem İmamoğlu ve Canan Kaftancıoğlu arasındaki gerilimdi.

        Önceki gün İmamoğlu’nun Fatih Altaylı’ya verdiği röportajı okurken Kaftancıoğlu ile ilgili bölüm dikkatimi çekti.

        İBB Başkanı belki de ilk kez lafı dolandırmadan, her şey yolundaymış numarası yapmadan bu konuya cevap verdi.

        “Elbette sorun var. Burası CHP. Biat yok. Canan Kaftancıoğlu ile bazı konularda farklı düşünüyoruz ve bunu da birbirimize söylüyoruz. Bu medeni bir tavırdır. Canan Hanım da çok net bir insandır. Fikir ayrılıklarımızın olması hedefimizin aynı olduğu gerçeğini değiştirmez" dedi.

        Bu cevabı görünce şöyle düşündüm; İmamoğlu delikanlı gibi davranıp sorun olduğunu kabul etmiş ama bunu yaparken Kaftancıoğlu’nu kötülememiş. Aksine “İkimiz de güçlü karakterleriz, arada rekabet var” demeye getirmiş.

        Açıkçası ben bu cevabın Kaftancıoğlu’nun da hoşuna gittiğini ve iki ismin artık arasının yumuşayacağını zannediyorum.

        Nitekim dün birlikte kameralar karşısına geçerek ortak basın toplantısı düzenlediler.

        Önce Kılıçdaroğlu’nun Meclis’teki grup konuşması, ardından İstanbul’da çatışan iki ismin buluşması ile CHP dosta düşmana karşı kendi içinde bir toparlanmaya gitmiş oldu.

        Partinin ortak menfaati için doğrusu da budur.

        “Seçimi kesin kazanıyoruz” yanılgısı son bir yılda CHP’de hizipler arası rekabeti artırmış, daha sandık kurulmadan iktidardan pay kapma mücadelesi başlatmıştı.

        Bakalım son düzlükte iç çekişmeyi bırakıp ortak hedefe kilitlenebilecekler mi…

        Diğer Yazılar