CHP İmamoğlu stratejisini değiştirdi
Ekrem İmamoğlu’na ‘Ahmak’ davasından verilen ceza hukuken de vicdanen de kabul edilebilecek cinsten değildi.
Davaya bakan ilk hakimin görev yerinin değiştirilmesi ve sonrasında kendisine baskı yapıldığına ilişkin haberler kamuoyunda cezanın siyasi telkin ile verildiğine dair kanaati güçlendirdi.
Üstüne bir de terör soruşturması hızlandırılınca “İktidar seçime doğru olası Cumhurbaşkanlığı adaylığını engellemek ve İstanbul Belediyesinin kaynaklarını kullanmak için İmamoğlu’nun görevden mi alacak?” iddiasını gündeme getirdi.
Öte yandan, Kılıçdaroğlu’nun aday olmasını destekleyen CHP yönetimi ile iddialı bir profil çizen İmamoğlu’nun arasının uzun süredir limoni olduğu söyleniyordu.
Cezanın verildiği gün Kılıçdaroğlu’nun Almanya’da olması, Akşener’in Saraçhane desteği derken bu mesafe daha da açıldı.
Kılıçdaroğlu, İmamoğlu'nun yalnız bırakılmasının tabanda tepkiyle karşılandığını, CHP’nin içindeki karışıklığın günün sonunda tüm partiye zarar verdiğini görmüş olmalı ki strateji değiştirdi.
Geçen hafta grup toplantısına davet etti, “Ekrem Bey ile baba oğul gibiyiz, yedirmeyiz” dedi.
Dünkü grup konuşmasında da İmamoğlu’nun yakında görevden alınacağına ilişkin iddialara karşılık çok sert bir açıklama yaptı.
“Bunu yapmaya kalkarlarsa kimse daha fazla Bay Kemal’den sabır beklemesin. Açık ve net söylüyorum. Sakın bu hataya düşmesinler. Vallahi de billahi de cehennemin kapılarını açarlar. Hiç kimse için iyi olmaz” dedi.
Belli ki “CHP İmamoğlu’na sahip çıkmazsa iktidar için kolay lokma olur” düşüncesi öne çıkmış.
Dün bu anlamda dikkat çekici bir gelişme daha yaşandı.
CHP'den 3 önemli isim Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ı ziyaret etti.
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ile CHP Genel Başkan Yardımcıları Bülent Tezcan, Muharrem Erkek ve Seyit Torun’dan oluşan heyet Bakan Bozdağ’dan somut bir talepte bulundu:
“Mahkemelere müdahaleye müdahale edin. İmamoğlu davasına bakan hakimin görev yerinin değiştirilmesiyle ilgili HSK’nın soruşturma başlatmasını sağlayın”.
Sonrasında yaptıkları açıklamaya göre Bozdağ bu çağrıya karşılık soruşturma açılması için talimat verme yetkisinin kendisinde değil birinci daire başkanında olduğunu, birinci daire çalışmalarına katılmadığını söylemiş.
Ben bu görüşmeyi iki açıdan önemli buldum.
Öncelikle CHP’nin üst düzey isimlerinin siyaset gündemini sarsan bir davayla ilgili Adalet Bakanı’na gitmesi, Adalet Bakanı’nın da bu görüşmeyi yapmaktan imtina etmemesi medeni ve yapıcı bir siyaset örneğidir.
Siyasi müdahale iddialarının doğrudan bakan ile konuşulması da etkili bir muhalefet biçimidir.
Öte yandan CHP’nin üst düzey isimlerinin attığı bu adım parti yönetimin İmamoğlu’na sahip çıkması bakımından da anlamlıdır.
İmamoğlu’nun belediye başkanlığındaki performansı ile değerlendirilmesi gerekirken yargı sopası ile görevine son verilmesi hem Türkiye demokrasisi hem de AK Parti iktidarı adına son derece talihsiz olur.
HDP’li belediyeler hakkında terörle iltisak iddialarını veya kayyum atamalarını kabullenen seçmenler bile, söz konusu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda suçlamaları inandırıcı bulmaz. İktidar, halk iradesine rağmen siyasi saiklerle hareket etmekte ısrar ederse bedelini sandıkta ağır bir biçimde ödeyebilir. Tıpkı yenilenen İstanbul seçimlerinde olduğu gibi...