Afet bölgesine yeni konut inşasına hemen başlamak ne kadar doğru?
Günlerdir başta İstanbul Teknik Üniversitesi olmak üzere pek çok üniversiteden jeologlar ve inşaat mühendisleriyle yayınlar yapıyoruz.
Hepsi aynı önemli çağrıyı yapıyor: Bölgede artçı sarsıntılar 1 yıl daha sürecek, konut yapımına hemen başlamak doğru değil.
Dün yine İTÜ İnşaat mühendisliğinden bir hocamızla bu konuyu konuştuk. “Yeni beton dökülmüş bir bina güçlü bir artçı sarsıntıyla karşılaşırsa demirler betona tutunamaz. Yetkililer bir ay sonra inşaatların başlayacağını söylüyor, oysa iyi bir zemin etüdü bile en az iki ay sürer.” dedi.
Düşünün ya önceki gün meydana gelen 6.4’lük yeni deprem konut projeleri başladıktan sonra olsaydı ne olurdu? Benzer şiddette yeni artçıların önümüzdeki aylarda olmayacağının garantisi var mı?
Elbette milyonlarca insanın acil konuta ihtiyacı var. Kış günü çadır çözüm değil.
Peki ne yapmak lazım?
Konuştuğum tüm uzmanlar geçici prefabrik konutlara işaret ediyor. “Artçılar etkisini yitirinceye kadar yani 1 yıl kadar kalıcı konut yapılmamalı.” diyorlar.
Depremzedeler ev bekliyor. AK Parti de seçimden önce yeni konutların temeli atılsın, bir yıla kadar yani yerel seçimden önce de bitsin istiyor.
Fakat bu acele ne kadar doğru?
Mesele sadece yeni toplu konut yapmaktan ibaret de değil.
Yıkılan şehirler sıfırdan yeniden kurulacak.
Mimarisiyle, kamusal alanlarıyla, parkları ve oyun alanlarıyla, iş merkezleri ve sanayi siteleriyle çağın gereklerine uygun kalkınma temelli yeni şehirler yaratabiliriz.
Depremde işsiz kalanlara yeni istihdam alanları yaratacak, kültürü sanatı ve gastronomisiyle bölgeden uzaklaşmak isteyen gençleri cezbedecek kentler oluşturabiliriz.
Bunun için şehir planlamacılara, mimarlara ve mühendislere çağrı yaparak uluslararası yarışmalar düzenlemeliyiz.
Doğru örnekler için Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına baksak yeter.
Örneğin 1927’de Cumhuriyet’in yeni başkenti Ankara için bir şehir nazım planı yarışması düzenlenmiş, o yarışmayı Alman mimar ve şehir plancısı Hermann Jansen kazanmıştı.
Daha sonra, 1936’da İstanbul’un planlanması için de Fransız plancı Henri Prost görevlendirilmişti.
Bu listeye Almanya'nın Avusturya'yı işgali üzerine Viyana'dan ayrılarak Türkiye’ye yerleşen Clemens Holzmeister’ı da eklemek lazım.
Holzmeister, Türkiye'nin yeni biçimlenen başkentinde başta TBMM binası olmak üzere çok sayıda kamu yapısı tasarlamıştı.
Vedat Tek gibi dönemin önde gelen Türk mimarları da o süreçte önemli roller üstlenmişti.
Ne zaman ki şehirleri planlamayı bırakıp, göç karşısında işi oluruna bıraktık, her seçim dönemi imar afları çıkararak çarpık yapılaşmayı özendirdik işte o zaman ipin ucu kaçtı.
Şimdi Hatay ve Maraş başta olmak üzere pek çok şehrimizi sıfırdan inşa edeceğiz. Bunu plansız programsız acele verilmiş kararlarla, bürokratların ve siyasetçilerin göz zevkine bırakarak yaparsak çok yazık olur.
Son yılların moda ifadesiyle “Yerel mimariden esinlenen 3-4 katlı binalar yapıyoruz” demek yetmiyor.
Mesela "Toledo gibi olacak" denilen Diyarbakır Sur’da yapılan konutlar birer ruhsuzluk abidesi. Ne geçmişteki orijinaline sadık ne de çağdaş modern mimariyi temsil ediyor.
Aynı hatayı Hatay’da, Kahramanmaraş’ta tekrar etmek istemiyorsak perspektifimizi değiştirmek zorundayız.