Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Yeşim Ustaoğlu’nun yerli ve yabancı festivallerde birçok ödül kazanan, başrollerdeki Ecem Uzun ve Funda Eryiğit’in etkili oyunculuklarıyla öne çıkan filmi “Tereddüt” kaderleri bir taşra hastanesinde kesişen iki kadının öyküsünü anlatıyor.

FİLMİN NOTU: 6.5

YEŞİM Ustaoğlu’nun bir önceki filmi “Araf”, taşrada yaşayan genç karakterlerin ruh halini mekânla birlikte görselleştirme konusunda dikkat çekiciydi. “Tereddüt” de bir taşra öyküsü. İki genç kadın, “Araf”taki karakterler gibi bir çıkmazın içindeler ve Ustaoğlu, her ikisinin de sıkıntılarını, arayışlarını yaşadıkları çevrenin görsel atmosferiyle anlatıyor. 16 yaşında evlendirilmiş Elmas (Ecem Uzun), orta sınıf apartman dairesine sıkışıp kalmış bir genç kız. Balkona çıkıp dışarıyı izlemek, sigara içmek dışında hareket alanı yok. Kayınvalidesine bakmak, onun her dediğini yapmak zorunda. Eşi anlayışlı olsa da Elmas erken evlilik travmasını aşamıyor. Onun için her sevişme yasal hale getirilmiş bir tecavüz.

BAŞKA BİR HAYATA DUYULAN ÖZLEM

Kasabadaki hastanede çalışan genç psikiyatr Şehnaz (Funda Eryiğit) ilk bakışta özgür görünüyor. Ama deniz kenarındaki yürüyüşlerinde ve denizin gelip evini kuşattığı, gerçeküstü tabloları andıran rüya sahnesinde, başka bir hayatın özlemini çektiğini hissediyoruz. Eşi Cem’le (Mehmet Kurtuluş) dışarıdan her şey yolunda görünüyor ama özellikle yatak odasında olanlar, ilişkilerinde yürümeyen şeylerin bir göstergesi...

ELMAS'IN SİNİR KRİZLERİ TEKRARA DÜŞÜYOR

Yeşim Ustaoğlu karakterleri inandırıcı kılmakta, içlerindeki sıkıntıyı ve onları çevreleyen dış dünyayı tasvir etmekte görüntü yönetmeni Michael Hammon ile birlikte yine çok iyi iş çıkarıyor. Sözgelimi sahil ve balkon, Şehnaz ve Elmas için bastırdıkları duygularının özgürleştiği ve özgürleşeceği yerler... Ecem Uzun, Elmas’ta; Funda Eryiğit Şehnaz’da yaşadıkları psikolojik baskıyı hassasiyetle yorumlayıp sahici kılıyorlar. Ne var ki, “Araf”ta olduğu gibi akla takılan bazı sorunlar var. Sözgelimi, Şehnaz gibi güçlü, kişilikli bir kadının öyle bir evliliğin içine sıkışacağına inanmak zor. Şehnaz’ı o evliliğe mahkûm eden mesele belirsiz. Bir sahnede, kocasının porno filmlerinde izlediği kadınlara dönüşmeye çalışan Şehnaz’ın finalde yaşadığı aydınlanma bana çok inandırıcı gelmedi. Karakterde bir tutarsızlık var sanki... Kaldı ki, kocasının evliliğin başından beri pek değişmediği de aşikâr. Elmas’ın cephesinde de sorunlar var. İçindeki baskıyı şiddete dönüştürmesini anlamak mümkün ama Ustaoğlu’nun o gece evde yaşananları bizden gizlemesinin nedenlerini anladığımı söyleyemem. Ayrıca Elmas’ın sinir krizleri galiba biraz tekrara düşüyor.

80’LERDEKİ KADIN FİLMLERİNİN VERSİYONU GİBİ

“Tereddüt” ya uzamayı göze alarak bütün boşlukları doldurmalı ya da iki karakterden birini seçip diğerini yan karakter haline getirmeliydi belki... Sonuçta bu haliyle, çocuk gelin Elmas’ın trajedisi ile maço kocasından kurtulmayı geç akıl eden psikiyatr Şehnaz’ın aşkla özgürleşmesinden başka bir şey kalmıyor geriye... Ustaoğlu’nun bu anlatım tecrübesiyle, 1980’ler Türk sinemasında yeterince ele alınmış meseleleri artık daha derinleştiren, daha girift öykülere yönlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Ustaoğlu’nun en iyi filmi bence hâlâ “Pandora’nın Kutusu”. Çünkü o filmde herkesin üstünde anlaşabileceği politik ya da sosyal doğrulardan yola çıkmayarak belki riske girmiş ama Türkiye sinemasında nadir görülen alternatif bir aile filmine imza atmıştı. “Tereddüt” ise 1980’lerdeki kadın filmlerinin iyi çekilmiş bir versiyonu

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar