Müttefiklerin 'sazan' oyunu
İkinci Dünya Savaşı’nda geçen ‘Operation Mincemeat’ istihbarat teşkilatlarının karşı tarafı yanıltmak için masa başında ürettiği ‘aldatma senaryoları’ üzerine bir film… İşte bu yüzden, pek alışık olmadığımız bir ‘karşı casusluk öyküsü’ anlatıyor. Hayali değil, kitaplara konu olan; daha önce filme uyarlanan gerçek bir olay üzerine kurulduğunu en baştan belirtelim.
Müttefikler 1943 yazında Nazilerin Avrupa’daki egemenliğine son vermek için Sicilya’ya çıkarma planları yapar. Ne yazık ki, Alman ordusunun uzun süredir haberdar olduğu bir plandır bu… Dolayısıyla, Sicilya’da sağlam bir savunma hattı oluşturmuşlardır.
İngiliz haberalma teşkilatının Alman istihbaratına yanlış bilgilerle yönlendirmek amacıyla kurduğu ve ‘Yirmiler Komitesi’ diye anılan birimin öncelikli görevi, Alman ordusunu şaşırtmak ve onları çıkarmanın Yunanistan’a yapılacağına ikna etmektir. Alman ordusunun henüz çok yıpranmadığı ve hâlâ güçlü olduğu bir dönemde Sicilya Çıkarması’nın başarıya ulaşması, büyük oranda bu aldatmacaya bağlıdır.
Yirmiler Komitesi’nin üstünde çalıştığı ve uygulamaya aldığı birçok plan vardır. Film ise Kıyma Operasyonu (Operation Mincemeat) diye adlandırılan plana ve onun üzerine çalışan 4 kişilik ekibe odaklanır. Birimin yöneticilerinden Amiral John Godfrey’nin (Jason Isaacs) başarıya ulaşma şansı vermediği; kötü, hatta anlamsız bulduğu bir plandır bu… İlk duyduğumuzda bize de komik ve tuhaf gelir. Ama planı öğrenmeden önce ekibi tanırız.
Eşini ve çocuklarını daha güvenli bulduğu ABD’ye gönderen Ewen Montagu (Colin Firth), varlıklı bir Yahudi avukattır. Ailesi ve yakın çevresi onun orduda satın almacı olarak çalıştığını bilir. Ama aslında İngiliz istihbaratında görevlidir. Çok güvendiği özel sekreteri Hester Leggett’i (Penelope Wilton) de yanına almıştır. Bengal’de hayatını kaybeden kardeşinin üzüntüsünü yaşayan Charles Cholmondeley’in (Matthew Macfadyen) toplantıda sunduğu öneriye bir tek Montagu ilgi gösterir. Sol görüşlü abisi nedeniyle Montagu’ya güvenmeyen Amiral, ikisini de başından savmak için, plan üzerine birlikte çalışmalarını ister. Ekibin üçüncü üyesi, filmin anlatıcısı da olan istihbarat subayı Ian Fleming’dir (Johnny Flynn). Gelecekte James Bond kitaplarının yazarı olarak tanıyacağımız Ian Fleming’in biraz geride kalan bir karakter olduğunu belirtelim. Aralarına son katılan ise Charles Cholmondeley’in hoşlandığı bir kadın olan istihbarat görevlisi Jean Leslie (Kelly Macdonald) olur.
Charles’ın dediği gibi planın ilk bakışta ‘sazan avlamak’tan farkı yoktur. Her şeyin özü dolandırıcılıkta ‘enayi yemleme’ denen iştir aslında. Ama sonuçta, oltanın ucunda bir sazan ya da enayi değil, Alman istihbaratı ve genelkurmayı vardır. Dolayısıyla, başlangıçta iki cümleyle özetlenen görev, giderek daha sofistike ve karmaşık bir hale gelir.
Planın ilk aşamasında öncelikle kimsenin sahip çıkmadığı, askerlik çağını geçmeyen bir erkeğin cesedini bulmaları gerekir. Böylece, zorluklar ve tuhaflıklar ilk andan başlar. Görev, kurmaca bir öyküyü gerçek gibi gösterme fikri üzerine kuruludur baştan sona. Dolayısıyla, bazı aşamalarda senaryo üzerine çalışan yazarlardan hiçbir farkları yoktur. Aynı zamanda yapımcıdırlar. Prodüksiyon tasarımıyla ilgilenirler. Bazen de tiyatro ve film yönetmeni olmak durumunda kalırlar. En önemlisi, her aşamasını özenle, incelikle planlamak zorundadırlar. İnandırıcı olmanın ayrıntılardan geçtiğini bilirler.
‘Operation Mincemeat’ kendinizi hemen kaptırıp gittiğiniz bir film. Olup bitenlerin büyük oranda gerçek olduğunu bilmek, filmle kurduğunuz bağı güçlendiriyor, olayların nereye varacağını, planın yürüyüp yürümeyeceğini ilgiyle takip ediyorsunuz. Bir komedi filmi değil kuşkusuz, ama planın uygulama aşamasında inkâr edilemez ince bir ironi var. Sonuçta, Churchill’in planı kabul etmesinin nedeni, Almanların sahteliğinden şüphe etmeyecek kadar tuhaf ve saçma olması aslında…
Ben Macintyre'ın kitabından uyarlanan film, Alman cephesine hiç geçmiyor. Ama planın Franco diktatörlüğündeki ‘tarafsız’ İspanya aşamasında, Alman casusların nasıl oltaya geleceği konusu kuşkusuz pas geçilmiyor. Bana sorarsanız, İspanya aşaması nerdeyse tek başına bir film olma potansiyeli taşıyor. Çünkü orada sadece Alman casusların değil, yerel otoritelerin yönlendirilmesi gibi son derece karmaşık bir oyun sahneye konuluyor. Filmde ise İspanya aşamasını seri ve hızlı sahnelerle geçmek zorunda kalıyoruz. Sonuçta, ana karakterlerimiz Londra’da ve filmin onlardan kopmaması gerekiyor. Öte yandan, Hitler’den kurtulmak isteyen Almanlar’ı da düşünürsek filmin içinde nerdeyse bir mini dizi malzemesi olduğu kesin. Ama İngiliz yönetmen John Madden geniş tarihsel malzemenin çekiciliğine kapılmadan karakterlerini ön plana çıkarmaya çalışıyor.
Oscarlı ‘Âşık Shakespare’ (Shakespeare in Love - 1998), ‘Corelli’nin Mandolini’ (Captain Corelli’s Mandolin - 2005) ve ‘The Best Exotic Marigold Hotel’ (2011) filmlerinden hatırladığımız John Madden, hikâye kurgusundaki çeşitli numaralarla merak ve gerilim öğesini sürekli ayakta tutmasının yanı sıra ‘Operation Mincemeat’i 3 kişinin merkezde olduğu bir karakter dramı olarak da geliştiriyor. İşte bu yüzden senaryo, sadece ‘görev’ üzerine kurulu değil. İşin içinde, zor aşamalardan geçen bir evlilik, aşk üçgenlerinden kaynaklanan duygusal çıkmazlar ve karakterlerin içine düştüğü ahlaki ikilemler var. Tam da burada Amiral Godfrey’nin filmde kötü adam gibi sivrildiğini söyleyelim. Tarihsel olaya eklenen bu çeşit hayali dramatik çatışmalardan kendi adıma çok etkilendiğimi söyleyemem.
Özellikle filmden sonra düşündüğümde, biraz zorlama geldiler ama merkezdeki kişilikleri canlandıran Colin Firth, Matthew Macfadyen ve Kelly Macdonald gibi oyuncular sayesinde seyrederken rahatsızlık hissetmedim. Aslına bakarsanız, yaşadığı ahlaki ikilemler ve duygusal sorunlar nedeniyle Charles Cholmondeley, öykünün tam merkezine konsa ve ana karakter olarak değerlendirilse, bence daha iyi bir film olabilirmiş. Ama burada tercih Firth’ün oynadığı Montagu’dan yana yapılmış.
Yine de baştan sona ilgi ve merakla seyrettiğim bir film oldu. John Madden görüntü yönetmeni Sebastian Blenkov ile birlikte İspanya bölümüne kadar karanlık bir gece filmi gibi tasarlamış öyküyü. İç ve dış mekânlarda parçalı ama sıcak ışıklar eşliğinde çekmişler filmi. İspanya sahneleri, sadece gün ışığı ve doğa manzaralarıyla filmi ferahlatmıyor; aynı zamanda gerilim ve ironi dozunu da yükseltiyor.
‘Operation Mincemeat’, eski usul klasik İngiliz filmlerinin yapısını günümüzün çekim teknikleriyle birleştiren bir film. İngiliz sinemasında II. Dünya Savaşı sırasında cepheden uzak İngiltere’de geçen birçok film vardır. Nerdeyse bir alt tür oldukları dahi söylenebilir. Cephe dışındaki savaşı popüler anlatılara dönüştürme konusunda İngilizlerin çok başarılı olduklarını düşünürüm. Çoğunlukla kahramanlık, sivil direnç ve savaş psikolojisiyle ilgili filmlerdir bunlar. John Madden’ın o filmlerin izinden gittiği kesin. En önemli avantajı ise büyük oranda gerçek olaylara bağlı kalması…
Birçok ülkede sinema salonlarında gösterime giren ‘Operation Mincemeat’ı Türkiye’de Netflix’te seyredebilirsiniz.
6.5/10