Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP lideri Bahçeli arasındaki görüşmede bir mutabakata varıldığı kesin.

Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da görüşme sonrası topladığı AK Parti Merkez Yürütme Kurulu toplantısında görüşmenin iyi geçtiğini belirtmiş.

Yerel seçim ile birlikte başka konuları da ele aldıklarını bildirirken, “Cumhur İttifakı” konusunda her iki taraftaki hassasiyete dikkat çekmiş.

Buraya kadar her şey normal...

Ancak ittifakın yerel seçimde nasıl gerçekleşeceğine yönelik bir karara varılmamış.

Konunun etkin ve yetkin ismine, “İttifak konusunda nasıl bir adım atacaksınız?” diye sordum.

“Şurası sizin, burası bizim gibi bir bölüşüme dayalı ittifaka kesenlikle sıcak bakmıyoruz” dedi.

İki parti arasında oluşan havanın devamı için de karşılıklı bir model üretme çabası içinde olacaklarını bildirdi.

Bunun yöntemi konusunda ise henüz ellerinde bir verinin olmadığını belirtti.

“İki partinin belirlediği yetkili isimlerle bir araya gelip bir formül üzerinde çalışacağız. Ama bugünden yarına şöyle bir formülle olur deme durumunda değiliz…”

Takvimin getirdiği zorunluluk dikkate alınırsa, en geç 3 hafta içinde bir model üretmeleri gerekiyor.

Olmazsa ne olur denilirse, yerel seçimde Cumhur İttifakı'nın tarafları birbirinin ayağına basmadan yarışır…

Dolayısıyla takvim ile teşkilatın yarattığı baskı, formül konusunda da Ankara’daki karar vericilerin elini rahatlatmıyor.

AFFIN YÖNTEMİ

Cumhur İttifakı'nda takvim baskısının hissedildiği bir diğer nokta da MHP’nin af teklifi…

Erdoğan-Bahçeli arasındaki 40 dakikalık görüşmede bu konu da ele alınmış.

Cumhurbaşkanı, bu konudaki görüşünü daha önce açıklamış, devletin kendine yönelik suçları affetme yetkisine sahip olduğunu, kişiye yönelik suçları affedemeyeceğini belirtmişti.

Bununla birlikte Adalet Bakanlığı’nın konuya ilişkin bir ara formül üzerinde çalıştığını belirtmişti.

Cumhurbaşkanlığı çevrelerinden gelen bilgiye göre, üzerinde durulan MHP’nin önerdiği gibi 5 yıllık bir indirimden ziyade Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı hakkındaki kanunun da arasında yer aldığı infaz sürelerinde düzenleme yapmak.

Benzer bir düzenleme 2016 Ağustos’unda Kanun Hükmünde Kararname olarak çıkarılmış, bu tarihten önceki suçlarda üçte iki olan ceza indirimi, yarı yarıya azaltılmıştı.

Denetimli serbestlik süresi de bir yıldan iki yıla çıkarılmıştı.

Benzer bir düzenlemenin yapılabileceğine dikkat çekildi.

SANDIKTAN SONRA

Bu konuda AK Parti çok da cevval bir tutum almak istemiyor.

Zaten önümüzdeki günlerde TBMM’de bütçe görüşmeleri başlayacak.

Akabinde de Türkiye yerel seçim sathına girecek ve TBMM 31 Mart’ta yapılacak seçim sonrasına kadar tatile gidecek.

Böyle bir dönemde AK Parti af konusuna odaklanmak istemiyor…

Bu konuya bakma zamanı için takvimine sandık sonrasını işlemiş bulunuyor.

***

Kaşıkçı diplomasisi

Ortadoğu ülkelerinden birinin diplomatı sohbetimizde şu soruyu yöneltti:

“Türkiye ilk kez topraklarında yaşanan bir olayla ilgili yüksek perdeden tepki vermedi…”

Burada da durmadı, olayla ilgili olarak kamu görevlilerinin de “savcılığın soruşturmasına” işaret ederek kararlı duruş sergilediğini belirtti.

Kendisine de söyledim; sorusunda haksız değil.

Uzun süredir de bu yönde bir diplomasi gerçekleşmemişti.

Hafızamıza kazınan şekilde ilk kez bir olay karşısında “ihtiyatlı kararlılık” içinde hareket edildi.

TARİHLE MÜHÜRLEDİ

Hatta İçişleri Bakanı Soylu’nun dün yaptığı gibi vakanın adını da hafızalarda sabitledi:

“2 Ekim olayı…”

Nasıl ki 11 Eylül olayı unutulmayacak şekilde tarihle mühürlendiyse, bu olay da bundan böyle hafızalarda tarihle anılacak.

Türkiye elinde yeteri veri olmasına karşın, soğukkanlı yaklaşımı ve diplomasinin en ince yöntemleriyle süreci yönetti.

ABD BASINI ÜZERİNDEN

Örneğin olayla ilgili bilgiler ve veriler batılı basın organları tarafından duyuruldu; ağırlıklı bölümü de ABD merkezli medya kuruluşlarıydı.

Cemal Kaşıkçı’nın Washington Post yazarı olmasının yaratacağı etki iyi yönetildi.

Olaydan önce iki uçakla İstanbul Başkonsolosluğuna gelen Suudi heyetin pasaport bilgileri ve kimliklerine ilişkin önemli veriler de dünya kamuoyuna ilk olarak Washington Post tarafından duyuruldu.

Kaşıkçı’nın, kolundaki elektronik saatten buluta gönderilen ses kayıtları ve öldürülmesine ilişkin detaylar da Wall Street Journal dâhil yine ABD merkezli basın organları tarafından duyuruldu.

Böylece Beyaz Saray üzerinde baskı oluşturuldu; olaya sessiz kalmasının önüne geçildi.

Washington yönetimi de gelen tepkileri, Türkiye hakkında olumsuz görüşleri ile bilinen Veliaht Prens Muhammed Bin Salman üzerinde boca etti; üzerinde suçluluk ve mahcubiyet uyandırdı.

ABD İLE YENİ SÜREÇ

Arkası da geldi; tanınmış yazar Thomas Friedman’ın olayla ilgili “America’s Dilemma (Amerika’nın ikilemi)” başlıklı dünkü makalesi önemliydi.

Dünyanın tüm şimşekleri Suudi Arabistan üzerine yönlendirildi...

ABD Başkanı Trump, Dışişleri Bakanı Pompeo’yu Suudi Arabistan ve Türkiye’ye yollamak zorunda kaldı.

Bu Ankara- Washington arasında Rahip Brunson olayı nedeniyle gerilen ilişkilerin, serbest bırakılması sonrası yumuşama sürecine yeni bir ivme kattı.

Pompeo ile yapılan görüşme sonrası ABD’nin Türkiye’ye yönelik yaptırımlarına son verilmesi yönünde önemli adım atılırken, yeni bir sürecin de kapısı aralandı.

YUMUŞAK GÜÇ ETKİSİ

Apar topar ülkesine kaçan Başkonsolos hakkında ise Suudi yönetiminin inceleme başlattığı iddiası ortaya atıldı.

Bununla da kalmadı, şüphelerin toplandığı ve cinayetin aşamalarının gerçekleştirildiği Başkonsolosun konutuna dün Türk olay yeri inceleme timleri girdi.

Ankara cinayete ilişkin elinde ciddi veriler olmasına karşın, diplomatik süreci çok iyi yöneterek önemli bir başarıya imza koydu.

Bütün bunları yumuşak gücün etkisini iyi yönlendirip, algıyı başarıyla yöneterek gerçekleştirdi.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar