Karşı propagandanın yeni yöntemi
Yerel seçimin dinamiklerinden biri de adaylık sürecindeki çetrefilli işler bir yana adaylar arasındaki mücadelenin de yüksek olmasıdır.
Çünkü muhtardan, belediye başkanına kadar herkes bir üstteki makama aday olmak ister.
Ayrıca bu dönemi diğerlerinden ayıran bir başka özelliği var, başkanlık sistemine geçişle birlikte parlamentonun etkisi düştü.
İcranın uygulama alanı daraldı; kadro ve harcama yetkisi iktidarın dışında sadece belediyelerin elinde kaldı.
Bu durum, daha önce milletvekili olmak veya kalmak isteyenlerin de belediye başkanı olma arzusunu tetikledi.
O nedenle ne zaman isim ortaya atılsa bilin ki karşı tarafta bir burukluk veya heyecana yol açar...
Partiler de bunu bildikleri için, el altından karşı tarafın gücünü kırmaya dönük sürekli isim pompalar.
Her yeni aykırı isim de teşkilatla birlikte, adaylık bekleyenler arasında yeni bir tartışma başlatır.
Bununla da kalmaz, seçmene yönelik faaliyet yerine, iç mücadeleye odaklı propaganda geliştirmeye yönlendirir.
OTOYOLDA MI GÖRÜŞTÜ?
Son dönemde bunun bütün taraflarca uygulandığına sıklıkla tanıklık ettik.
Son örneği de oldukça dikkat çekiciydi…
İddiaya göre Millet İttifakı’nın oluşumunda rol almış CHP’nin eski yöneticisi Bülent Tezcan ile İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Koray Aydın’ın buluşup, bazı illeri paylaştıklarına ilişkin haberdi.
Haberi ilk gördüğümde bir anda içimde, “Eyvah atladık” hissi uyandı.
Devamını okuyup, buluştukları zamana ilişkin bilgilerin verildiği bölüme gelince de gülme tuttu.
Çünkü görüştükleri söylenen gün Koray Aydın ile otoyoldaki bir dinlenme tesisinde ailesi ile birlikte mola vermiş halde tesadüfen karşılaştım.
Ayaküstü kısa süreli sohbetimizde yanında eşi ve bir yakını vardı, “Annesini görmek için yola çıktığını” söyledi.
Yine de teyit için Bülent Tezcan’ı aradım, yurt dışında olduğunu, Koray Aydın ile herhangi bir görüşmesinin de olmadığını söyledi.
Kimse de kendisini arayıp, böyle bir görüşmenin olup olmadığını sormamıştı.
SİYASİ ÇIĞI TETİKLEMEK
Bu vaka da gösteriyor ki karşı taraf veya bir başkasını ekarte etmek isteyen iç muhalefet bir isim ortaya atıyor; tam anlamıyla siyasi çığı tetikliyor.
Hele ki bu CHP için geçerli olunca çarpanı artıyor, etkisi iki kat yüksek hissediliyor…
Oysa bugünden yarına büyük kentlerin aday isimlerinin belirlenmesi o kadar kolay gözükmüyor.
AK Parti, CHP ve İYİ Parti’nin konu hakkında bilgi sahibi olanlarına dün bir kez daha sordum, büyük kentlerde aday belirlemek için öngördükleri tarih Aralık başından önce değildi.
SEÇMEN ODAKLI MUHALEFET
Hatta son dönem gelişmeler gösteriyor ki Millet İttifakı öncesinde de yaşanan gelişmelere tekrar tanıklık edilecek.
O dönemde de anımsanırsa İYİ Parti içinden bazı isimler çıkıp “CHP ile ittifak doğru değil” açıklaması yapmıştı; bu isimlerin başında da Genel Başkan Yardımcısı Lütfü Türkkan geliyordu.
Son dönem benzer isimlerden aynı yönde açıklamalar gelince, hafızam beni o günlere götürdü.
Aslında bunu yapmaları da normal karşılamalı, çünkü partilerin belediye başkanlığı ile birlikte sandıktan çıkacak oy oranına da ihtiyaçları var.
Bunu sağlamanın yolu da seçmeni kendi cephesinde diri tutmaktan, ötekine kayışı engellemekten geçiyor.
Ancak bütün bunlara karşın yerel seçimin kendi dinamiği gereği bir başka özelliği daha var; o da yukarıdan gelen yönlendirmelerden kısıtlı etkilenmesi.
Yani yukarıdan gelen aday dayatmalarına fazla ehemmiyet göstermemesi…
Bunu anlamak için şu sorunun yanıtını vermek yeterli:
Partilerden kaçı, sosyolojik tabanına dediğini yaptıracak hakimiyete sahip?
***
Komşularla sıfır ticaret
Türkiye’nin ticaretini dışa açma süreci yıllar öncesine dayanmıyor.
Ancak 24 Ocak 1980 kararlarıyla ihracata dayalı kalkınma modeline geçilebildi.
Bunu da öncelikli olarak “sınır ticareti” adı altında komşu ülkelerle başlattı, hedef koyduğu Avrupa Birliği’ne odaklandı.
Diğer ülkelerle ticareti yükselirken, komşularla ticareti hedeflendiği gibi gitmedi…
Ya bir sebeple Ortadoğu’nun ruhuna işlemiş olan siyasi tutumlar engel oluşturdu veya bir başka faktör devreye girdi.
En belirgin örneği de Türkiye’nin ABD ve İsrail ile ticaret hacmini geliştirmek için 1990 başında başlattığı stratejik birliktelikte görüldü.
Türkiye’nin tercihine İran’ın tepkisi sert oldu; Suriye ve Yunanistan ile ittifak kurup Ankara’ya karşı ekonomik tedbirler geliştirme yoluna gitti.
‘SWİST’MAK ZOR…
Ardından da ikinci körfez savaşı geldi; ABD İran ile birlikte Irak’ı da izole ederek (ikili çerçeveleme) ekonomik ambargoya almasıyla zaten iki ülkeye yönelik ticaret neredeyse tükendi.
Nitekim 1996’da uygulamaya koyduğu D’Amato Yasası da İran’a yönelik baskıların ilk adımının atıldığı tarih oldu.
Yani, İran dün başlayan ikinci aşama yaptırımları 12 yıldır bizzat yaşıyor.
Konuyu 1996’dan bu yana takip eden Prof. Dr. Mustafa Aydın’ın dünkü sohbetimizde de vurguladığı gibi İran bunu yaşıyor olmakla birlikte, ABD de yeni tedbirlerle yeni modele geçti.
Yeni modelin içinde bankacılık ve taşımacılığa yönelik yaptırımlar da var.
Yani önceki ambargo döneminde Türk insanının aklının mucizevi çalışması sonucu uçağa altınları doldurup veya kamyonlara paraları istifleyip ticaretin yolu bir şekilde bulunuyordu.
Böylece ABD’nin kontrolünde olan bankalar arası elektronik fon transferi olan swift (Society Worldwide İnterbank Financal Telecommunication) sisteminden sıvışıyordunuz.
Ancak bu kez sıvışmanın yolu da ortadan kalktı.
UYGULANABİLİR Mİ?
Peki uygulanabilir mi?
Prof. Dr. Aydın da Avrupa, Rusya ve Çin’in tutumu nedeniyle yeni yaptırımların uygulanabilir olma ihtimalini düşük gördü, ABD’nin para üzerindeki tahakkümünü ortadan kaldırmaya dönük D-8 içindeki çalışmalara dikkat çekti.
İran üzerine çalışan TOBB ETÜ SUİ’den Dr. Gülriz Şen de yaptırımları aşabilmek için “Avrupa ülkelerinin İran’dan takasa dayalı petrol alma yolunu deneyeceklerini” anımsattı.
Ambargoya dönük İran’dan gelen, “Uzun süreli devam etmesi nedeniyle psikolojik zararlarını önceden giderdik” yaklaşımına dikkat çekti.
Yaptırımların Ruhani hükümetine etkisiyle birlikte, “içerdeki muhafazakarları güçlendirme olasılığını arttırdığını” vurguladı.
Bütün bunlar mekanizmanın nasıl işleyeceği ve diğer ülkelerin ambargoyu hangi oranda deleceğine dönük.
DEMOKLES’İN KILICI GİBİ
Ancak Türkiye açısından bir başka önemi var.
O da Türkiye’nin İran ile olan ticaretinin düşüş eğilimi göstermesinin her 6 ayda bir kontrol edilecek olması.
Yani 6 ay sonra ABD’nin tutumunun ne olacağını kestirmek zor.
Bu da özellikle bölge ülkeleri için Demokles’in kılıcının tepelerinde sallanması gibi bir anlama geliyor.
Buna dayanabilmek de olası değil…
PARA MI, İNANÇ MI?
Türkiye açısından önem arz ediyor; kışa girilen dönemde aldığı petrol ve doğalgazın en ucuzuydu…
Daha önemlisi sınırdaş olduğu ülkeler arasında en yüksek ticarete sahip olduğu ülke…
Diğerlerinin durumu zaten ortada…
Suriye malum, Irak ile yakın zamana kadar IKBY bölgesine olan ticaret yüksek oranlı seyrediyordu.
Erbil yönetiminin bağımsızlık ilanına kalkışmasıyla her şey tepe taklak oldu; şimdi bütün ticaret Bağdat üzerinden yürütülüyor.
Ermenistan ile ticaret neredeyse hiç yok gibi görünüyor; Gürcistan üzerinden dolaylı yürüyor.
Gürcistan ve Ukrayna ile Rusya nedeniyle ticaretin durumu ortada; zaten iki ülke de Moskova odaklı iç sorunları nedeniyle kendi derdine düşmüş durumda.
Bulgaristan ve Yunanistan ile de zaten AB üzerinden, Gümrük Birliği kapsamında ticaret yapılıyor; onun üzerindeki tartışmaları da ortada.
Özetle Türkiye’nin sınırdaş olduğu ülkelerden sadece İran ile petrol ve doğalgaza dayalı da olsa doğru düzgün ticaret ilişkisi vardı; o da ABD yaptırımlarına takıldı.
Bu da aşılır mı?
Her ambargoyu delmenin yolunu bir şekilde bulan insan aklı, bunu da bulacaktır.
Yaptırımların bölgedeki radikalleri engelleme gibi bir faydası olmayacak.
Tam tersine İran’daki öfkeyi yükseltip, radikalleri güçlendirecek.
Çünkü bölge rejim ihracı için yüklü paraya ihtiyaç duymuyor, insanın inanç sistemiyle oynamak yetiyor…
- Uzun menzilli füzeler yakındakileri etkiledi...25 saniye önce
- İktidar kapışması…1 gün önce
- Gülmek ve ağlamak…4 gün önce
- Kitlelerin hayal gücü…1 hafta önce
- Olayın Olacağı Oda...1 hafta önce
- Mustafa Kemal'i anmak…1 hafta önce
- Kemerlerinizi bağlayın…1 hafta önce
- Utangaç muhafazakarlar yine sol gösterdi sağ yaptı2 hafta önce
- Bu iş mahkemede mi biter?2 hafta önce
- Hangisine oy verirdiniz?2 hafta önce