Washington'un beklediği…
PKK’nın lider kadrosunun üç isminin başına ödül koyan Washington, karşılığında Ankara’dan talepte bulundu mu?
Kararın açıklanmasının ardından 2 gündür konuştuğum diplomatik kaynaklardan aldığıma göre, kararın alınma sürecine Ankara’nın herhangi bir dahli söz konusu olmamış.
ABD yönetimi PKK’nın lider kadrosu Murat Karayılan, Cemil Bayık ve Duran Kalkan ile ilgili kararını ilk olarak önceki hafta Dışişleri Bakanlığı’ndan Washington’a giden heyetin görüşmesi sırasında dile getirmiş.
PKK’nın üç lider kadrosu konusunda kararlılıklarının olduğunun altı çizilmiş, “PKK’nın ABD’de uluslararası terör örgütü olarak kabul edildiğine” de vurgu yapılmış.
Bu kararı almalarının “ilişkilerin yeniden canlanması için bir iyi niyet göstergesi olarak kabul edilmesi” de istenmiş.
Ankara’nın da benzer şekilde “ilk adımını Rahip Brunson ile attığı iyi niyet adımlarının devamını getirmesi” talep edilmiş.
YUMUŞAMA BEKLENTİSİ
Washington’un kararını açıklaması karşısında Ankara’nın tavrı “Kararı olumlu karşılıyoruz” yönünde olmuş.
Bu adımın devamının getirilmesi, PKK’nın lider kadrosunun yanında, diğer uzantılarına yönelik olarak da aynı tutumun sergilenmesi istenmiş.
Bu kararın, Türkiye’nin PYD/YPG, hem de PKK’nın diğer uzantılarına yönelik mevcut politikasında bir yumuşamaya yol açmayacağının da altı çizilmiş.
Menbiç ve Fırat’ın doğusuna yönelik beklentiler sıralanırken, bugüne kadar verilen sözlerin yerine getirilmesine dönük talepler de tekrar masaya konulmuş.
Washington tarafı bu konuda baştan beri sürdürdüğü duruşundan geri adım atma emaresi göstermemiş; müzakerenin Ankara ayağında meselenin bir daha gözden geçirilmesine dönük duruş sergilenmiş.
ABD’nin Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Matthew Palmer’in önceki gün sonuçlanan 2 günlük Ankara temasları sırasında masaya getirilmiş.
Yine ABD tarafı PKK’nın üç lider kadrosunun başına koydukları ödülden söz ederek, terör örgütü olarak kabul ettiklerini yine kayda geçirmiş.
Ancak Suriye sahasında DAEŞ ile mücadelede birlikte hareket ettiği YPG/PYD/SDG’yi terör örgütü olarak görmediklerini belirtmiş.
Bir anlamda, “Biz PKK’nın lider kadrosu için bakın önemli bir karar almışken, siz de eş zamanlı olarak PYD konusundaki tutumunuzu biraz yumuşatın” noktasına getirilmek istenmiş.
ULUÇAY’IN TUTUKLULUĞU
Ankara’nın bu konudaki tutumu da iki gündür yapılan açıklamalara yansıdığı gibi net olmuş.
Peki, ABD ile bunun dışındaki konularda bir uzlaşı zemini yakalandı mı?
Konunun etkin ve yetkin kesimine soruyu yönelttiğimde "PKK ile ilişkileri nedeniyle Türkiye’de tutuklu olan ABD personelinden bazılarının davalarını takip etmemi" önerdi.
Küçük bir tarama yaptığımda da karşıma dün Mardin 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 15 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan ABD’nin Adana Konsolosluğu politik işler danışmanı ve tercümanı Hamza Uluçay’ın davası çıktı.
Uluçay ve avukatlarının talebi doğrultusunda Şubat 2017’den bu yana devam ettiği şekilde tutukluğun devamına karar verilmişti.
Mahkeme’nin dünkü kararı da benzer yönde oldu ve tutuklu Uluçay ile birlikte yargılaması devam edenlerin davası 9 Ocak tarihine ertelendi.
Bu gelişme bana Rahip Brunson davasını anımsattı…
O dönemde de Ankara’daki sohbetlerde hep bırakılacağının altı çizilmiş, ancak mahkeme birkaç kez davayı öteleyip, talebi reddettikten sonra kararını verip serbest kalmasını sağlamıştı.
Benzer durum Uluçay için de söz konusu olur mu; buna ancak yargı karar verir…
IKBY GİBİ OLUR SANILIYOR
Ancak şurası kesin ki ABD ile yaşanan yumuşama havasının tam anlamıyla eski şekline döndüğünü söylemek için çok erken.
Bunun en iyi göstergesi de yıllardır Ankara’da Büyükelçilik yapan, Türkiye’nin hassasiyetlerini çok yakından bilen ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’in dünkü sözleri…
Jeffrey’in şu sözü de ilişkinin geleceğinin yönü konusunda önemli veri:
“PKK'nın aksine YPG'yi terör örgütü olarak tanımlamıyoruz... Bunu hiçbir zaman yapmadık. Suriye'ye müdahale etmeden önce de yapmamıştık. Türkiye'nin güvenlik endişelerini anlıyoruz. YPG ve PKK arasındaki bağlantılara ilişkin endişeleri anlıyoruz. Bu yüzden çok çok dikkatli davranıyoruz. Öncelikle Türkiye'yi ne yaptığımız ve neden yaptığımız konusunda bilgilendiriyoruz.”
Neden böyle yaptıklarını da net dille açıkladı, DAEŞ ile mücadeleye getirip dayadı.
Türkiye’nin PYD bölgesinden gelen tehdide obüs topu atışıyla karşılık vermesine yönelik olarak da “Türkiye'ye, Suriye'nin kuzeyinden somut bir güvenlik tehdidi gelmemesi için her şeyi yapacağız” sözünü verdi.
Ama ardından ilginç bir yaklaşım gösterip, SDG/PYD’nin elindeki ağır silahları geri alıp, hafif silahların kalmasını sağladıklarını belirtti.
DAEŞ’e karşı mücadelede SDG/PYD’nin başarılı olamamasının sebebini de getirip ağır silahların elinden alınmış olmasına bağladı.
Ardından DAEŞ’in Atatürk Havalimanı saldırısını anımsatarak üstü örtülü mesajını da aktardı…
Anlaşılan o ki Washington Ankara’nın tavrını bir zamanlar Kuzey Irak Barzani yönetimine gösterdiği davranış süreciyle eş tutuyor; son tahlilde PYD’ye karşı da yumuşar diye bakıyor…
Ancak Ankara’daki hava hiç de bunu vermiyor…
- Uzun menzilli füzeler yakındakileri etkiledi...25 saniye önce
- İktidar kapışması…1 gün önce
- Gülmek ve ağlamak…4 gün önce
- Kitlelerin hayal gücü…1 hafta önce
- Olayın Olacağı Oda...1 hafta önce
- Mustafa Kemal'i anmak…1 hafta önce
- Kemerlerinizi bağlayın…1 hafta önce
- Utangaç muhafazakarlar yine sol gösterdi sağ yaptı2 hafta önce
- Bu iş mahkemede mi biter?2 hafta önce
- Hangisine oy verirdiniz?2 hafta önce