Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Moskova’da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasındaki görüşmeyle Suriye’de yeni bir yol haritası devreye girdi.

Bunun en açık göstergesi de tarafların Adana Mutabakatı’na yaptığı atıf…

Revize edilmiş Adana Mutabakatı’nın yükümlülüklerini sonraki satırlara bırakarak şunun belirteyim ki yeni yol haritasının ana merkezi de İdlib olacak.

Nasıl ki geçen yıl tıkanan Suriye sürecini aşan unsur İdlib Mutabakatı olduysa, yeni durumun kilidini de yine İdlib oluşturuyor.

Buna neden de Rusya’nın İdlib’e operasyon konusundaki ısrarı.

Cumhurbaşkanı’nın uçağı daha Moskova’ya teker koymadan Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zaharova’nın açıklamaları da bunun açık göstergesi…

İdlib’de ateşkesin 2 binden fazla kez ihlal edildiğini, sadece son 24 saatteki ihlal sayısının 30 olduğunu bildirdi.

Provokasyonların, “siviller, Suriye askeri ve Rusya’nın Hmeymim Hava Üssü için tehdit oluşturduğunu” vurguladı.

“Cihatçılarla mücadele ve istikrarı sağlamak” için Fırat’ın doğusunun Şam güçlerine bırakılması gerektiğinin de altını çizip ekledi:

“Bu sadece Suriye için değil, komşu ülkelerin güvenliğinin sağlanmasını da sağlayacak…”

Putin’in Erdoğan ile görüşmesi sonrası sözlerinin önceden provası gibiydi…

Putin de “Kürtler” diye adlandırdığı kesim ile Şam’ın müzakeresine verdiği desteği açıktan ilan etti.

İDLİB’DE GÖÇE ÖNLEM

Bütün bunlar da gösteriyor ki Moskova, Hayat Tahrir Şam’ın kontrolüne geçen İdlib’de operasyon konusunda geri adım atmamakta kararlı.

Rusya desteğindeki Şam güçleriyle HTŞ’ye karşı güneyden savaşı başlatmak istiyor; beklentisi Türkiye’nin Kuzey’den ÖSO ile buna destek vermesi...

Burada en büyük tehlike daha önce BM Mülteciler Komiserliği’nin uyardığı 3 milyon yeni göç dalgası ile karşılaşmak…

Bu da Türkiye için yeni bir felaket demek…

Önerilen formüllerden biri Rusya’nın garantisinde, sivil halkın büyük çoğunluğunun İdlib’in doğusundaki Şam yönetimi sahasına sevkini sağlamak.

Türkiye’ye yakın bölgelerdeki az sayıdaki sivil halkı da sınır kamplarına yerleştirmek.

Eğer bu formül işlerse Türkiye’nin elini güçlendirmekle kalmaz, 3.5 milyon Suriyelinin ülkelerine dönmesine olanak sağlayacak yeni bir modelin önünü açar.

ADANA MUTABAKATI

“Bütün bunlarla Adana Mutabakatı’nın ne alakası var” denilebilir…

Ancak Adana Mutabakatı’nı ilk Putin’in dile getirmiş olması alakası için yeterli neden…

Görünen o ki Rusya, İdlib meselesini Türkiye ile kotarma karşılığı Fırat’ın doğusunda Ankara’nın elini rahatlatacak ve kaygılarından arındıracak model sunuyor.

Menbiç’in boşaltılmasına katkı vereceği sözünü de kayda geçiriyor…

Moskova İdlib karşılığı olarak Adana Mutabakatı hükümleri gereği, “Bölgedeki Kürtlerin PKK ile bağını kesmesini sağlamayı, PYD’yi kontrol altına almayı” Şam adına Ankara’ya vaat ediyor.

Çünkü dışişleri bakanları Davutoğlu ile Muallim arasında Aralık 2010’da revize edilen Adana Mutabakatı PKK ile mücadeleyi şart koşuyor.

Mutabakat Suriye yönetiminin “PKK’yı terörist örgüt olduğunu kabul ettiğini” hüküm altına alırken, “bağlantılı örgütlerle” (Kontra-gel) mücadele edeceğini de şarta bağlıyor.

Sadece terör örgütleriyle de kalmayıp, “finansman sağlayan, silah temin eden, eğitim veren tüm unsurlarıyla da mücadele şartını” da getiriyor.

Türkiye’ye de “sıcak takip şartıyla” 15 kilometreye kadar girme hakkı getiriyor.

Bu da “Türkiye Suriye’de hangi hakla bulunuyor” diyenlere karşı önemli bir gerekçe sunuyor…

RUSYA VE ABD’NİN HANDİKABI

Özetle Putin’in hedefi, “İdlib’de alacağı desteğe karşılık, Fırat’ın doğusunu Ankara’nın istediği şekle çevirmek; 2011 şartlarına dönüştürmek…”

Erdoğan’ın dünkü konuşmasında Adana Mutabakatı’na atıf yapması, dönüş yolunda “Rusya ile beraber, İdlib’in refahını, huzurunu sağlayabileceğimize inanıyoruz” sözleri de Moskova ile işbirliğinin devam edeceğinin göstergesi…

Ancak şurası da açık ki Fırat’ın doğusuna ilişkin olarak ABD’nin çekilme kararı sonrası Ankara’ya tampon bölge önerisi de masada duruyor…

Ankara açısından her ikisinin ortak handikabı PYD konusunda benzer sözleri dile getirmesi, PKK ile mücadele konusunda ise ortaklaşması.

Ancak sahada kalıcı olan, Adana Mutabakatı ile kontur garantisini de sunuyor; PYD’nin özerk yapıya dönüşmesini engelleme sözü veriyor.

Ancak önünde bir de Doğu Akdeniz’deki doğalgaz ve petrolün akacağı yön konusu duruyor; Rusya ile uzlaşamazken, müttefiki ABD ile ortaklaşıyor...

Dolayısıyla Ankara, Suriye’de Moskova’nın önerisine de ABD’nin planına şu aşamada ihtiyatlı temkinlilik içinde yaklaşıyor.

Kendisi için en doğru ve geçerli olanı arıyor…

***

Bahçeli’nin “beka” ısrarı

MHP’nin aday tanıtım toplantısı oldukça canlıydı.

Yakın farklı kentlerden gelenlerin de katılımıyla salon hareketliydi…

Zaman zaman salonda adaylarla da sohbet etme fırsatı yakaladık.

Kararlı ve azimli görünüyorlardı.

Hatta milletvekili tanıtım toplantısını da izlemiş biri olarak belirteyim ki bu toplantı çok daha dinamikti…

ÖZLÜ’NÜN KARARLILIĞI

Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Özlü sohbetimizde AK Parti ile bölgesel sorunların aşıldığını, sıkı bir işbirliği içine girdiklerini belirtti.

“Adana Milletvekili olarak AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik sizi tebrik etti mi?” diye sorduk, buruk ama bir o denli de Adanalı sertliğinde, “Etmedi… Edeceğini de sanmıyorum” dedi.

AK Parti teşkilatı ve tabanı ile uyum içinde olduğunu da bu aşamada kayda geçirdi.

Şarkılarla, türkülerle salonun coştuğu aday tanıtım toplantısında MHP lideri Bahçeli’nin konuşması ise bir o kadar önemliydi.

MHP tarihini kısaca özetledi; 27 Aralık 1992’de Yükseliş Koleji’nde Sadi Somuncuoğlu, Nevzat Köseoğlu, İhsan Kabadayı, Cengiz Gökçek, Necati Gültekin, Yılma Durak’ın MHP’nin yeniden açılması için düzenledikleri toplantıyı Türkeş’in Ülkü Ocaklı gençlerle basıp, kürsüden konuşmacıları indirip MHP adını MÇP’ye tescil ettirdiğini olayı hatırlattı.

“O zaman da aynı oyuna getirilmek istenmedik mi?” sorusunu yöneltti ve MHP’nin 50 yıllık tarihinden kesitler sundu.

İNCE’YE SERT ELEŞTİRİ

Türkeş’in 1993 kurultayındaki “Kürtler ne kadar Kürt ise Türkler de o kadar Kürt’tür” söylemine atıf yaptı, Kürt seçmene mesajını yolladı.

Ülkü Ocakları’na övgüsünü yineledi, dün “Türkeş’in karşılaştığıyla, bugün kendisinin karşılaşmakta olduğu” mesajını verdi.

Konuşmasının neredeyse her cümlesinde “beka”ya vurgu yaptı…

Hatta CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin “yerel seçimi beka diye aktarmak zeka sorunudur” cümlesine gönderme yapıp, “mankurt” ve “densiz…” suçlamasında bulundu.

İnce’ye vurarak yükselmesini sağlamak ve CHP’de yeniden konuşulur hale getirmek isteyen tutum içindeydi…

SİYASET TECRÜBESİ

Ancak her cümlede bir kez “beka” konusunu kayda geçirmeden de geçmedi.

Aslında hedefi belli…

Çünkü gördüğüm üç kamuoyu araştırmasında da “Türkiye’nin birinci sorunu ne?” diye yöneltilen soruya seçmen ilk iki sırada “ekonomi” ve “beka” yanıtını vermiş…

Şurası gerçek ki bugün Türk siyasetinin sahadaki en tecrübeli ismi Devlet Bahçeli…

Bu tecrübeyle seçmen ve saha okuması; MHP’yi içine girdiği açmazlardan kimsenin aklına gelmeyen siyasal çözümlerle çıkarması da bunun en açık göstergesi.

Bitti, olmaz denildiği bir sırada yerelde ittifakı kenardan çevirmesi, baştan koyduğu şekilde üç büyükşehir dahil ittifak modelinin şekillenmesi de bunun en iyi örneği…

Seçimin başlangıcında “beka” konusunu ilk dile getiren, dün salonun her yanını dolduran “Beka için milli karar, Cumhur için istikrar” sloganını üretenin de Bahçeli olduğu unutulmamalı.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar