Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Birbirine bu denli zıt ve aykırı tarafların savaşırken ittifak yaptıkları başka bir saha var mıdır?

Ya da bir nedenle karşılıklı olarak restleştiğiyle, ertesi gün kol kola giren askeri ve siyasi yapılara başka nerede rastlanır?

Dün kara dediğine bugün ak; dün kötü dediğine bugün en coşku ve feragatli bir bağ ile mükemmel diyebilen toplumla başka nerede karşılaşılır?

Ya da sabah dövüştüğü ile öğleden sonra öpüşen örgütler başka nerede bulunur?

Modern dünyanın yeni düzeni anlaşılıyor ki Suriye sahasında hayat buldu.

DÜN TERÖRİSTTİ, BUGÜN YOLDAŞ

Sahadaki aktörler açısından ele alırsam…

O denli ki dün terörist diye şikâyet edip, ortadan kalkması için uğraş verdiğiyle bugün kol kola girmiş devriye atabiliyorsa, o zaman siyasi, diplomatik ve askeri çelişkinin dibine gelindi demektir.

Şam yönetimi öyle çok uzun zaman önce de değil, Eylül ayının ortasında BM Genel Sekreterine yolladığı mektupta adını SDG olarak kullanan PYD/YPG’nin “Suriye halkına karşı batılı ülkelerle ortak hareket ettiğini” belirtti.

SDG/YPG’nin insan hakları ihlallerini sürdürdüğünü ve terörist faaliyet yürüttüğünü de kaydetti.

Yetmedi, kısa süre önce de Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mikdad da “Kendisini ABD- İsrail’in kucağına atan PKK/YPG ile görüşmeyeceğiz” dedi.

Oysa bunları söyleyen Şam’ın ordusu bugün Menbiç, Kobani, Kamışlı sahasında YPG/SDG/PKK ile birlikte kol kola hareket ediyor.

Daha ilerisi kendisine bağlı yeni bir kolordunun nüveleri olmaları için ikna çabasını sürdürüyor.

Bunu da Türkiye’ye “PYD/YPG o sahada barınmayacak” sözü veren Rusya’nın arabulucu girişimiyle sürdürüyor.

ŞOYGU’NUN GÖRÜŞTÜĞÜ

Moskova ise bir yandan Türkiye ile sahadaki işbirliğini arttırma gayreti içine girerken, Savunma Bakanı Sergey Şoygu da dün beraberindeki komutanlar ile birlikte komuta masasından YPG’nin önemli ismi Mazlum Kobani ile canlı görüşmede bulundu.

Türkiye’nin terör örgütü PKK’nın komutanlarından olması nedeniyle kırmızı bültenle aradığı asıl adı Ferhat Abdi Şahin olan, Şahin Cilo kod adıyla da bilinen Mazlum Kobani’nin canlı görüşmede Rus bayrağı önünde oturuyor olması da dikkat çekiciydi.

General Şoygu’nun görüştüğü kişinin Fırat’ın doğusunda ABD himayesinde ve askeri varlığı CENTCOM ile 7 yıldır iş tutan PYD’nin en önemli ismi olması da cabası…

ABD’NİN AÇMAZI

ABD açısından da çelişkili bir durum var.

Bir taraftan PYD unsurları ile işbirliğinin devam edeceğini açıklıyor, Senato ve Temsilciler Meclisi’nin Cumhuriyetçi üyeleri de dahil Beyaz Saray şürekası, PYD yöneticileri ile görüşmek için can atıyor.

Ülkelerinde ağırlamak için vize işlemlerini hızlandırması konusunda Dışişleri Bakanlığı’na haklarında mektuplar yazdıkları ise sahada Rusya ile iş çeviriyor…

Bunun önümüzdeki süreçte Deyrizor ve Rakka sahasında nasıl devam edeceği ise şu aşamada soru işareti…

Çünkü ABD Başkanı Trump, Suriye’nin güneydoğusundaki petrol sahalarına vurgu yapıp, bu alanı PYD ile koruyacağını açıkladı.

Bu durumda, Şam’ın kolordusu şekline dönüşmüş, Rusya ile işbirliği yapmakta olan örgüt ile petrol sahasını nasıl koruyacak?

Her ne olursa olsun, bu süreç YPG’yi küresel kimlik haline getirdi, iki süper güçle görüşür kıldı...

ÇELİŞKİLER YUMAĞI

Bunlar Suriye sahası ile ilgili sorunlar.

İlave olarak alan dışındaki çelişkili gelişmeleri de eklememiz gerekir.

En güzel örneklerinden birini de dün bu konuda sohbet ederken TOBB ETÜ SUİ Bölüm Başkanım Prof. Dr. Haldun Yalçınkaya verdi:

“Osaka’daki zirve öncesi S-400 meselesinde en ağır yaptırım uygulayacağını belirten Washington yönetimi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Eylül’de operasyon yapacağını açıklaması ve Ekim’de de hayata geçirmesiyle daha da ayağa kalktı, bazı yaptırımları açıkladı. Ama günün sonunda Ankara ile Moskova anlaştı, Washington ise yaptırımlarını kaldırdı. Ne S-400 ne de operasyona son verme girişimi kaldı…”

Beyaz Saray’da Kasım’ın 13’ünde Erdoğan-Trump görüşmesine kadar daha ne gibi gelişmelerle karşılaşacağımızı da buna eklemek lazım.

HAPİSTEKİ DAEŞ’LİLER KİME KALDI?

Çünkü henüz sahanın bilinmezleri oldukça fazla…

Örneğin, ABD ile varılan mutabakat metninde DAEŞ konusunun birlikte ele alınıp çözüleceği belirtiliyordu.

Trump önceki günkü tweet metninde DAEŞ meselesinin güvenceye alındığını ve sorun kalmadığını bildirdi.

Bu durumda ne olacak, Ankara ve Washington bu konuyu olduğu gibi Rusya ve Şam’a mı devretti?

Avrupa ülkelerinden gelen yabancı terörist savaşçı mahkum DAEŞ’lilerin sayısının 500 civarında olduğundan söz ediliyordu; bunların ülkelerine yollanması konusunu kim çözecek?

İdlib sahasındaki sıkışmışlık nasıl hal yoluna konulacak; Şam ile Suriye Milli Ordusu adını alan Özgür Suriye Ordusu arasındaki ilişki nasıl dizayn edilecek?

Onlar da PYD gibi İdlib, Azez, Afrin, Al Bab, Talabyad ve Resulayn bölgelerinde kantonel yapıya mı kavuşacak?

Bütün bu sorulara yanıt verebilmek için öncelikle 29-31 Ekim tarihlerinde Cenevre’de yapılacak Anayasa Komisyonu görüşmelerini görmek gerekiyor.

Bugün dövüştüğüyle yarın öpüşen zıtların birliği coğrafyasında neyin ne olacağını kestirmek de zorlaşıyor…

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar