Kayyum ile gidenler
Son görevden almalarla birlikte Güneydoğu’nun bazı illerinde HDP’den seçilmiş belediye başkanı neredeyse kalmadı.
Ya da bu hızla giderse kalmayacak.
Muş bunun en iyi örneği…
Kentin 6 ilçesinden Bulanık ve Varto ile 17 ilçesinden Erentepe ve Altıova’da sandıktan HDP çıkmıştı.
Önceki gün itibarıyla iki ilçe ile Erentepe belde başkanları görevden alınıp yerlerine kayyum atandı; HDP sadece Altıoava’da kaldı.
Bölgenin diğer illerinde durum farklı değil.
Şurası kesin ki terör ile bağı, ilişkisi olan birinin görevden alınması kaçınılmaz...
Ancak seçime girerken sicilinin temiz olduğuna hükmedilmiş birini 8 ay geçtikten sonra eski soruşturmaları gerekçe yaparak görevden almanın seçmen üzerinde yarattığı etkiyi de düşünmek gerekir.
Nitekim bir süredir AK Parti kadar, HDP de bunu tartışıyor.
YENİ AKTÖRLER
AK Parti’nin bölgenin sosyolojisini bilen isimlerinin meseleye bakışı şu an uygulanan politikadan oldukça farklı.
Bazılarının bölgede yıllardır PKK terörü ile kıran kırana mücadele eden isimler olduğunu da belirteyim.
Son dönem yeniden artan kayyum atamalarının seçmende, “Verdiğim oy boşa gidiyor, demek demokratik yoldan mücadele etmekle olmuyormuş” duygusuna yol açtığı inancındalar.
Bu duygunun AK Parti için sağlıklı sonuç getirmeyeceği görüşündeler.
Bundan dolayı partinin bir an önce “güvenlikçi ve milliyetçi siyasetten çıkıp, yüzde 80’in bulunduğu kapsayıcı, özgürlükçü politikaya geçmesi gerektiğini” her ortamda dile getiriyorlar…
MECLİS DE KAPANIYOR
İktidar açısından sorun bu noktada bitmiyor.
Çünkü terör gerekçesiyle görevden alınan başkanının yerine kayyum atanan belediyelerin hemen hepsinde belediye meclisleri de görev yapamaz durumda.
Yani AK Parti’den seçilmiş belediye meclisi üyeleri de işlevsiz kalmış durumda.
Bu da ister istemez az da olsa AK Parti seçmenini de sandıktan soğutuyor.
“Sandıkla hak alma süreci bitti, oy vermeyeceğim…” veya “Bu kez HDP’ye oy vermeyeceğim; AK Parti ve MHP dışında hangi parti öndeyse ona yüklenip kazanmasını sağlayacağım…” seslerinin yükseldiğine tanıklık ediliyor.
Belki HDP’nin oy kaybına uğramasında iktidar faydacı yön bulabilir.
Ancak demokratik sürece inancı kaybolup, radikalleşmeye yönelmiş kesim sorun üretir.
Ayrıca İstanbul seçiminde olduğu gibi oylarını CHP veya yeni kurulan partilerden birine boca etmiş Doğu, Güneydoğu seçmeni de can yakar…
Özellikle de muhafazakar ve liberal Kürt seçmenle arası iyi olan Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın da bu kesime yoğunlaşacağı dikkate alındığında…
Böyle bir zemin HDP ile AK Parti arasında paylaşılan sahneye yeni oyuncuların rahat girmesinin önünü açar.
HDP’NİN AÇMAZI
İşin bir de HDP cephesi var…
HDP’nin farklı isimleri ile bir haftadır sohbet ediyorum.
Politik sıkışmışlık halinde, içinde bulundukları pozisyondan çıkmanın yolunu arıyor.
Daha önemlisi, İstanbul seçimiyle sergilenen potansiyelinin farkında ama bunu HDP faydasına nasıl yönlendireceğini bilemiyor.
Kayyum olayı sonrası geçen ay geliştirdiği tepki hareketinin yarattığı enerjinin çok çabuk tükenmesinin de şaşkınlığını yaşıyor.
Mevcudiyetini korumakla, gelecek politikası belirlemek arasında patinaj yapıyor.
Elinde sihirli formülün olmadığını da görüyor.
BÜYÜK KONGRE 23 ŞUBAT’TA
Bulunduğu zeminden çıkmak için 23 Şubat’ta gerçekleşecek Büyük Kongre öncesi, HDP’nin bölge ve büyük konferans süreçlerinin yaşanması bekleniyor.
Buralardan bir formülün çıkmasını umuyor.
Eş Genel Başkanlık konusunda ise sürpriz bir durum yok.
Büyük Kongre öncesi, muhtemelen Şubat başında olması öngörülen Büyük Konferans’ı görmek gerektiğine işaret ediliyor.
Bir gözünü de eski Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş’ın cezaevinden tahliye sürecine dikmiş bekliyor.
Özetle HDP’de mevcutlar dışında yeni liderin çıkması ihtimali şu aşamada gözükmüyor.
Ancak yönetim erklerindeki değişime hemen hepsi “kaçınılmaz” diye bakıyor…