Darbenin tarafları
Psikoloji bilimine daha fazla ihtiyaç duyacağımız dönemin evresindeyiz…
Her karşılaştığımda, arkadaşım, TOBB ETÜ Psikoloji Bölüm Başkanı Nart Bedin Atay’a aynı cümleyi tekrarlıyorum:
“Hocam yakında size çok iş çıkacak…”
İspatı da son günlerde yaşananlar…
Bu sütunda birkaç kez yineledim; haberin hızı bilginin devresini yaktı…
Böyle olunca, geriye haber yerine dedikodu, bilgi yerine duyuru kaldı…
Oysa duyuruyu yayan kişiye tellal, haberi aktarana da gazeteci denir…
Bütün bunları yazmamın nedeni, son günlerde tartışılan “Darbe olabilir…” senaryosu...
Senaryonun ilk dillendirildiği geçen haftadan bu yana AK Parti’nin önde gelen isimleriyle konuşuyorum...
Geçen hafta, senaryoya ilişkin soru yöneltince, “Bunlarla uğraşacak vaktimiz yok. Adı senaryo. Yazanların amaçları açık; niye onların niyetine hizmet edelim...” deyip konuyu kapatma cihetine gidiyorlardı.
Bir hafta içinde öyle bir noktaya geldi ki, kendilerini sonunda ilk başta tepki göstermedikleri meselenin göbeğinde buldular.
Bundan da hiç hoşnut değiller…
Hatta dünkü sohbetimizde de tanıklık ettim ki, hayıflanma aşamasından çıkıp öfke seviyesine gelmiş bulunuyorlar.
RAND CORPORATION RAPORU
Önce bu noktaya nasıl gelindiğini aktarayım…
“Derin ABD…” diye de tanımlanan ancak son dönem yayınlarındaki sığlıkla ifade edilen düşünce kuruluşu Rand Corporation, bir ay kadar önce Türkiye konulu yeni bir rapor çıkardı.
Raporu kaleme alan Amerikalı 10 isim, “Türkiye’nin Milliyetçi Rotası; ABD-Türkiye Stratejik İlişkileri ve ABD Ordusu…” başlığı üzerinden Türkiye senaryoları üretmiş.
Senaryolarını da “Zoraki de olsa NATO ile devam”, “Bir muhalif lider/koalisyon idaresinde Batıcılık”, “NATO-Avrasya Dengesi” ve “NATO’dan çıkıp tümüyle Avrasya-Ortadoğu ittifaklarına yönelme” diye 4 başlıkta ayrıştırmış.
Raporda, “PKK ile devletin demokratik açılım sürecine yeniden dönüp masaya oturacağından” tutun da “orta seviyedeki ordu mensuplarının darbe yapma olasılığına” kadar birçok “senaryo” var.
Özetle, düşünce kuruluşlarının genelde yapageldiği senaryolar ve olasılıklar üzerine kurulu bir rapor…
Senaryoların hangi amaca yönelik yazıldığı ise ayrı bir değerlendirme konusu.
Şimdi böyle deyince, “Aynı Rand Corporation 1996 raporu da olabilecekleri öngördü…” savı ileri sürülebilir.
Ancak aynı kurumun son senaryolarının hiçbirinin tutmadığı, geçmişte ortaya attıkları senaryoların Türkiye’de nasıl bir sonuç getirdiği de hatırlanmalıdır.
İKTİDARIYLA, MUHALEFETİYLE
Dikkat çeken ise iktidar ve muhalefetin raporu her zamanki gibi kendi zaviyesinden okuması…
Bir de konuya her iki kesimdeki partilerin etkin ve yetkin isimleri yerine, medya yazarı bazı kişiler tarafından coşturuluyor olması…
Muhalefet açısından bakılırsa, “iktidar yeni bir operasyon hazırlığında, onun için kendi tabanını konsolide etmenin yolunu bu tip raporlarda bulunuyor…”
İktidar tarafına bakılırsa hükümete ekonomik komplo kurmak isteyen kesimler bu tür senaryolar üretiyor.
Bu dönemde gündeme getirilmiş olmasını da “manidar” buluyorlar…
KİM KİME DARBE YAPACAK?
Karar alma mekanizmalarına yakın olan, adını iznini alamadığım için yazamadığım AK Parti’nin etkin ve yetkin ismi, öfkeli ses tonuyla dün aynen şunları söyledi:
“Faizler indi, yatırım ortamını iyileştirmek için adımlar atılmaya başlandığı dönemde bu senaryo ortaya atıldı. Darbeyi kim, kime karşı yapacakmış? Kim yapacak; Savunma Bakanı Akar’a bağlı askerler mi, İçişleri Bakanı Soylu’ya bağlı polisler mi? Başkan Erdoğan liderliğindeki hükümet de bunu engelleme becerisini gösteremeyecek öyle mi? Senaryoyu yazanlar hadsizlik ve hasetlik içinde...”
SENARYONUN İKİ NEDENİ
Senaryonun ortaya atılmasını da iki nedene bağladı:
“1- ABD, her zamanki gibi Türkiye’yi kendi hedefi doğrultusunda köşeye sıkıştırmak için senaryolar üretiyor; kendi kontrolünde olması için senaryolar üretiyor. 2- İçeride kabine değişikliğine odaklanmış bazı kişiler de kişisel hırsları, hasetlikleri uğruna bu senaryoya sarılıyor... İkisi de hayal kırıklığına uğrayacak…”
MUŞ: HANGİ MİHRAKLAR ÇIKARDI
Bu görüşün AK Parti’nin yönetim kadrolarında ağırlıkla hakim olduğunu belirtebilirim.
Nitekim AK Parti Grup Başkanvekili Mehmet Muş da dün yeni torba yasa ile açıklama yapılırken bu konuda yöneltilen soruya aynen şu karşılığı verdi:
“Bunun hangi mihraklar tarafından ne şekilde çıkarıldığını bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey var, bunu deneyenler 15 Temmuz'da gereken cevabı aldılar, şimdi de alacaklardır. Türkiye ne zaman istikametini büyümeden yana, istikrarını oluşturup ekonomide ivme kazanmaya başlarsa maalesef bu tip söylemler, bu tip girişimlerle karşılaşıyoruz.”
Muş ile açıklaması sonrası da konuştum, “bilinçli olarak senaryonun çıkarıldığı” konusundaki bakışı netti.
KİM GELMEK İSTER?
Haksız da sayılmaz…
Turizmde yeni dönem bağlantılarının yapıldığı, yabancı sermayenin yatırım yapması için uğraş verildiği bir dönemdeyiz.
Böyle bir zeminde çıkan “Türkiye’de darbe olacakmış…” söylentisi, bunların hangisini sağlıklı şekilde gerçekleşmesini sağlar; kim Türkiye’ye gelmek ister?
Şurası bilinmeli ki, Türkiye darbeler sürecini çoktan kapattı; 15 Temmuz’da halk canını ortaya koyarak bu inancını sergiledi.
Halk nezdinde şeytanlaşmış bu tarz girişimde bulunmaya cesaret edenler de psikolojinin alanına girer...