Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        ABD başta olmak üzere, ülkelerin ekonomilerini ayağa kaldırmak uğruna aşıda önceliği kendi vatandaşına verdiği yeni bir döneme tanıklık ediyoruz.

        Avrupa Birliği’nin dahi ısmarladığı aşıya zamanında ulaşmakta zorluk çektiği de göz önüne alındığında, yeterli aşıya dünyanın kısa sürede ulaşması pek de olası görülmüyor.

        Nitekim Dünya Sağlık Örgütü Başkanı Tedros Andhanom Ghebreyesus da bu duruma dikkat çekerek, 49 yüksek gelirli ülkede 39 milyon doz aşı yapılırken, en düşük gelirli ülkelerin birine düşen aşı miktarının 25 doz olduğunu belirtip eklemişti:

        “Feci bir ahlaki çöküntünün eşiğindeyiz… Böylesi bir ‘önce ben’ yaklaşımı, en yoksul ve en savunmasızları riske atıyor…”

        Nitekim aşı alımı için geçen yıl 44, bu yıl ise sadece 12 ikili anlaşma imzalanabilmiş.

        Çünkü piyasada üretilen aşıların ülkelere ortalama maliyeti 10 dolar civarında…

        Bu da ülkelerin aşıya milyonlar, hatta nüfusuna göre milyarlarca dolara ayırmaları anlamına geliyor.

        Yoksul ülkelerin aşıya ulaşması için DSÖ’nün başlattığı çaba da aslında istenildiği gibi gitmiyor.

        İLK ÜRETİM TAMAM, SIRA SERİ ÜRETİMDE

        Dünyadaki bütün bu gelişmeler, Türkiye’nin de arasında bulunduğu bazı ülkeleri kendi ürettiği aşıya ulaşma çabasına itti...

        Erciyes Üniversitesi’nde Prof. Dr. Aykut Özdağrendeli ve arkadaşları şu an yaygın uygulanan Sinovac aşısına benzer inaktif aşıyı üretmeyi başardı.

        Ardından da Faz-1 denilen ilk aşamayı başarıyla geçti; 44 kişi üzerinde yapılan denemelerde yeterli koruyucu antikor geliştiği görüldü.

        Aşının çok daha güçlü hale getirilmesi için yeni ayarlamalar yapıldı ve Faz-2 aşamasına geçilmesi için üretime dün itibarıyla başlandı.

        Bundan sonraki aşamada Prof. Dr. Aykut Özdağrendeli ve ekibi Koçak Farma şirketinde ürettikleri inaktif aşının, Faz-2 çalışmasında uygulanması için gereken şişelenme sürecinin tamamlanmasını da gözetleyecek.

        Ardından kalite kontrol amacıyla 15 gün sterilize edilmesi sürece çalıştırılacak.

        Fabrikada seri üretim sürecinin sanıldığı kadar kolay olmadığını belirttiler; çünkü üretilen aşının önce “Bio reaktör” denilen büyük tanklarda şişelenme için depolanması gerekiyormuş.

        FAZ-2 ŞUBAT’TA

        Bu süreçlerin ne kadar zaman alacağını sordum, Faz-2 çalışmasına bu hızla devam edilebilirse ve ısmarlanan tanklar zamanında gelirse Şubat ortasında Faz-2’nin başlanması hedefleniyor.

        Yani planlanandan 1,5 aylık gecikme söz konusu...

        Faz-2 çalışması sonrası yeni bir bilimsel değerlendirme yapılıp, denetim kurumlarının onayı alındıktan sonra Faz-3 aşamasına geçilecek.

        Bütün süreçlerin tamamlanması, Sinovac’ta olduğu gibi “Acil Kullanım Onayı”nın alınması halinde, bugün de yaşandığı gibi eş zamanlı aşılamanın da başlayabileceğine vurgu yapıldı.

        Yani, Nisan gibi Türkiye kendi aşısını uygulama yoluna gidebilir.

        Başta da belirttiğim gibi Faz-2 ve Faz-3 aşamalarında herhangi bir olumsuzlukla karşılanmazsa…

        Bu aşının en önemli tarafı şu an uygulanan Sinovac ile benzer olması…

        Bu durumda ilk dozu yapılanlara Faz-3 aşamasına geçilip AKO alınması durumunda Türkiye’de üretilen ise ikinci dozlarının yapılması gibi bir durum da karşımıza çıkacak; ki ikinci doz diğerinden çok daha donanımlı ve güçlü olacak.

        Hedef beraberinde gelmesi beklenen diğer iki aşıyla birlikte bu yıl içinde Türkiye’ye yetecek çeşidi bol aşı üretilmesini sağlamak.

        Ancak bunun için de çok zahmetli ve bir o denli de masraflı süreçlerin tamamlanması gerekiyor.

        İKİNCİ MÜJDE; HÜCRE HAFIZASI CANLANDI…

        Aşının önemi bugüne kadar dünyada 78 milyon kişiyi enfekte eden ve 1 milyon 700 binden fazla kişinin de ölümüne neden olan Covid-19 virüsünün etkisini azaltmak.

        Üretilen aşıların neredeyse tamamı da tam koruma sağlamazken, ağır hastalığı %100 engellediği ortaya çıktı; hatta orta şiddetteki hastalıkları engelleme oranı da %70 üzerine yükseldi.

        Üzerinde durulan da aşının etkisinin ne kadar süreceği, bazı bilim insanlarının ileri sürdüğü gibi 6 veya 7 ay sonra tekrar ihtiyaç duyulup duyulmayacağıydı.

        Aşılamanın başlamasının üzerinden bu kadar geçmediği için etkisi bilinmiyordu.

        ANTİKOR BAĞIŞIKLIĞININ EVRİMİ

        Ancak dün saygın bilim dergisi Nature’da, “Antikor Bağışıklığının Evrimi SARS- CoV-2 (Evolution Of Antibody İmmunity to SARS-CoV-2)başlığı altında 42 farklı ülkelerden katılan bilim insanlarının önemli bir makalesi yayınlandı.

        Makaleyi sabah erken bana yollayan Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Serhat Ünal’a 6 ay sonra virüs ile karşılaştığında B hücre hafızasının hemen canlanıp yeniden antikor üretmesinin ne anlama geldiğini sordum.

        Her zamanki gibi tıp bilmeyen bir kişinin anlayacağı şekilde açıkladı:

        “T hücreleri virüsün geldiği komutunu veren B hücreleri ise bu komutu hafızaya alıp antikoru yapandır. Önemli olan 6 ay sonra B hücrelerinin virüsü hatırlayıp yeniden antikor üretebildiğini bilimsel olarak ortaya konulması. Eğer böyle ise bugün iki doz yapılan aşıdan bir kez yapılması yeterli olacak; tekrar eden şekilde yapılmasına gerek kalmayacak. Kötü senaryo olarak karşımızda duran 6 -7 ayda bir aşılama yapmamıza gerek kalmayacak...”

        TEKRAR AŞIYA SON!...

        Covid-19’un gribe, yani influenzaya benzetildiğini de anımsatan Prof. Dr. Ünal, “İnfluenza için her yıl aşılama yapılması zorunludur, çünkü verdiğiniz antikor 6-7 ay korur, bir yıl sonrakinin yapısı değişir, yenisini üretip bir yıl sonra yeniden yaparsınız” anımsatmasında bulundu.

        Covid-19’da ise böyle bir mutasyona rastlanmadığını, aşıdan kaçan virüse de rastlanmadığını belirtip devam etti:

        “Bu önemli bir çalışma, çünkü tek kez aşı yapıldığında veya hastalığı geçirende hücre hafızası yeniden canlanıyor ve koruma sağlıyor. Bu da ikinci kez aşıya çok gerek kalmayacağını gösteriyor…”

        HASTALIK GEÇİRENLERDE YENİDEN CANLANMA OLDU

        Makaleyi okuyanlardan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Taner Demirer de Christian Gaebler ve arkadaşlarının çalışmasının önemli olduğunu belirtti.

        Koronavirüse yakalanan 87 hasta üzerinde yaptıkları çalışmanın, antikor bağışıklığının 1,5 ay gibi bir sürede şekillendiğini ve altıncı aya doğru B hücre hafızasında bağışıklık mekanizması geliştirdiğini ortaya koyduğunu belirtti.

        Bu bağışıklığın 6-9 ay gibi devam ettiğinin de belgelendiğini belirten Prof. Dr. Demirer, sözlerini şöyle tamamladı:

        “Bu çalışmayı okuduktan sonra mevcut aşıların insanlarda 9-12 ay gibi bir bağışıklık oluşturacağı beklentisi ve kanaatini de gündeme getiriyor…”

        Koronavirüs insanoğluna bir yıl içinde çok şey öğretti.

        Bunun yanı sıra bilim insanları da bugüne kadar rastlandığının ötesinde insanoğlunun korunabilmesi için önemli işlere imza attı.

        Biri Türkiye, diğeri de dünya açısından önemli gelişmeye umarım yenileri de eklenir.

        Sıkıldık, bunaldık, özgür günleri özler olduk…

        Diğer Yazılar