Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        SEÇİMLERİN yaklaşması, bakanlarla ilgili bir tartışmayı da ateşledi.

        Başkanlık Sistemi’ne geçiş hızlı olduğu için geçen seçim tam uygulama olanağı bulunamamıştı.

        Bundan dolayı da bakanlık görevine atananlardan bazıları milletvekilliğinden istifa etmek zorunda kaldı.

        Ondan önceki yapı parlamenter sisteme göre dizayn edildiği için bakanların aday olmaları halinde istifa edip etmeyeceklerine yönelik bir tartışma da yapılamadı.

        Bugün ise sistemin ilk uygulamasının bütünüyle yürürlüğe gireceği yeni bir dönemdeyiz.

        Eskiden, Adalet, İçişleri ve Ulaştırma bakanları, bulundukları görevlerin sandık bağımsızlığına etkisi olacağı gerekçesiyle istifa ederlerdi.

        Ancak yeni uygulamada bu kaldırıldı.

        Fakat seçim kanunlarının Anayasa değişikliğine uyumu yeterince sağlamadığı için bazı konular boşlukta kaldı.

        Bunun başında da milletvekili adayı olmak isteyen bakanların istifalarının zorunlu olup olmadığı geliyor…

        Bu konuda iki farklı görüş çatışıyor; akademisyen hukukçuların da arasında bulunduğu bir kesim, bakanların da atama ile göreve geldiğini, bizzat sistemi kurgulayanların ilk günlerde dile getirdiği gibi “siyasi teknisyen veya siyasi bürokrat” olduklarını belirterek istifa etmeleri gerektiğini ileri sürüyor…

        Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları ise bunun tersi görüşte; onlar da bakanların diğerlerinden farklı olduğunu belirterek istifalarına gerek olmadığını savunuyor.

        Dikkat çeken ise her iki tarafın aynı kanun maddeleri üzerinden savlarını ileri sürüyor olması…

        “KAMU GÖREVLİSİDİR, İSTİFA ETMELİDİR…”

        İstifanın gerekli olduğunu savunanların arasında yer alan Anayasa Hukuku Doçenti Dr. Ozan Ergül, bakanların da atama ile göreve gelen kamu görevlisi olduğunu belirterek istifalarının şart olduğunu söyledi.

        Doç. Dr. Ergül Anayasa ve Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 18’inci maddesini gerekçe gösterip ekledi:

        “Anayasa ve Kanun, ‘yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri’ diyerek aslında bakanları da kapsama alıyor. Bakanlar atama ile göreve gelmiş kamu görevlileridir. Aday olacaklarsa istifa etmeleri gerekir…”

        Bakanların partilerin merkez örgütlerinde görev üstlenmiş olmalarının istifa etmemelerine bir gerekçe olarak gösterilemeyeceğini de yüksek öğretim kurumlarındaki öğretim üyeleri örneği ile verdi.

        Öğretim üyelerinin siyasi partilere üye olup, yönetim dışındaki merkez organlarında görev alabildiğini anımsatıp ekledi:

        “Kanun öğretim elemanlarının da yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliğini taşımayan kamu görevlileri gibi milletvekili adaylığı halinde istifalarını zorunlu koşuyor. Nasıl ki bakan yardımcıları istifa etmek zorundaysa, bakanlar da aynı yöntemle atandığı için istifa etmelidirler…”

        “YÜRÜTMENİN YARDIMCISIDIR…”

        Cumhurbaşkanlığı ve AK Parti’deki bakış ise bunun ötesinde…

        Bakan yardımcıları gibi aday olmak için istifalarının gerekli olmadığı görüşünde.

        Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkan Vekili Mehmet Uçum dün bu yöndeki soruma, bakanların istifa etmesi zorunlu kişiler arasında bulunmadığını anımsatarak yanıtına başladı.

        Bakanların siyasi partilere üyelik ve siyasi faaliyet yasağına da tabi olmadıklarını hatırlatan Uçum, şunları söyledi:

        “Bakanlar memur ya da diğer kamu görevlisi değildir. Devlet Memurları Kanununa tabi değildir. Bakanlar seçilmiş irade tarafından Anayasa gereği ataması yapılan yürütmenin yardımcısı statüsünde siyasi kişiliklerdir. Yürütmenin çeşitli alanlardaki siyasi temsilcileridir…”

        SİYASİ TEKNİSYEN, SİYASİ BÜROKRAT

        Bakanların, “siyasi teknisyen, siyasi bürokrat” kimliğine sahip olduğunu da belirten Mehmet Uçum, devamını da şöyle getirdi:

        “Bakanların sistemde yer alışı, siyasi katılım ve siyaset yapma hakkının bir sonucudur. Bu nedenle bakanlar, hem dar anlamda hem de geniş anlamda siyaset yasağının kapsamı dışındadır.”

        Kanunlarda milletvekili adaylığı için istifa etmesi gereken kişiler arasında yüksek öğretim üyeleri sayılırken, bakanların adına yer verilmediğini de anımsattı.

        Uçum, bakanların memur ya da diğer kamu görevlisi olmadığını, oysa bakan yardımcılarının kamu görevlisi statüsünün açıkça düzenlendiğini, bundan dolayı istifa etmeleri gerektiğini söyledi.

        Burada da görüldüğü gibi bütün mesele seçim kanunlarının Anayasa’ya, daha doğrusu sisteme uyumumun sağlanamamış olmasının sancısı çekiliyor.

        Mevzuat hazretleri her seçim döneminde olduğu gibi yeni bir tartışma üretmeden yapamıyor…

        "6'lı Masa'da bu karar yok…"

        "6'lı Masa'da bu karar yok…"
        0:00 / 0:00

        GELECEK Partisi lideri Ahmet Davutoğlu’nun Cumhurbaşkanı yardımcıları ile ilgili açıklaması zaten kırılganlığı yüksek olan 6’lı Masa’da yeni bir krizi tetikledi…

        Konuyla ilgili dün 6’lı Masa’nın bütün tarafları ile konuştum…

        Baştan belirteyim, liderler zirvesinde cumhurbaşkanı yardımcılarının ne imza yetkisi, ne de görev alıp almamaları konusu karara bağlanmış.

        Bu konuda her lider fikrini söylemiş, ancak bir karara varılmayıp, 26 Ocak'taki zirvede yeniden ele alınmak üzere demlenmeye bırakılmış.

        Nitekim dün İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Cihan Paçacı başta olmak üzere, 6'lı Masa’nın diğer bileşenlerinden gelen tepkilerin temeli de buna dayanıyordu.

        Hatta Liderler Zirvesi’nde Akşener de bugünü öngören şekilde, “Burada konuşulup karara dönüşmeyen konuları sanki görüşülüp karara bağlanmış gibi dışarda konuşmayalım” diyerek net tavır koymuş.

        Toplantıda liderlerin konuşmalarının bütününde, ortak yönetimin AB veya NATO benzeri sorunlara yol açabileceği, bunun iyi düzenlemesi ve Cumhurbaşkanı’nı da iş yapamaz halde bırakmaması gerektiği yönünde kanaat oluşmuş.

        Davutoğlu da aklındaki endişeleri dile getirip, “bugün yaşandığı gibi tek kişinin yönetmesine fırsat tanımayacak ortak bir yönetim anlayışının inşa edilmesi” gerektiğini belirtip, potansiyel endişelerini vurgulamış.

        Ortaya çıkan durumdan dün 6 parti de hoşnut değildi…

        Gelecek Partisi’nin önde gelen isimleri de Davutoğlu’nun sözlerini değerlendirirken, “faraziyeler üzerinden yürüyen sohbetin iyi koordine edilememesinin yarattığı boşluk'' yaklaşımınde bulunuyordu.

        Oysa bu boşluğa düşülmemesi için 6’lı Masa İletişim Komisyonu oluşturmuştu.

        Ancak gelinen nokta, iletişim sosyolojisinin hiç de kabul etmediği iletişimsizliğin girdabına düşüldüğünü gösteriyor.

        Gelelim işin bir başka yönüne; bu konunun neden bu denli gürültü çıkardığı konusuna...

        Hedef eğer parlamenter sistem ise zaten imzaların eşit güçte dağılması yadırganmamalı; çünkü parlamenter sistemde tek parti iktidarında dahi üçlü kararname çalışır.

        Bakan, Başbakan ve Cumhurbaşkanı imzasıyla üst düzey bürokratların ataması yapılır.

        Hele bir de 1990'ların sonundaki Ecevit hükümeti gibi çoklu koalisyon ise zaten daha fazla imzaya ihtiyaç duyulur.

        Nitekim bunun örneklerini yıllarca gördük; sorun olmadığı gibi daha güçlü kamu kurumu yapılanmaları oluştu.

        Asıl anlaşılmaz olan ise olması gereken üzerinde bu denli tartışma yaratılması...

        İYİ Parti Ankara adayını belirledi

        İYİ Parti Ankara adayını belirledi
        0:00 / 0:00

        İYİ Parti Ankara'da kongreye tek aday ile gitme konusunda uzlaştı; Faruk Köylüoğlu'nun adaylığı üzerinde karar kıldı.

        Parti yönetimi Keçiören İlçe Başkanı Serdar Tunç ile Batuhan Yılmaz arasında ikiye bölünmüştü.

        Ancak Serdar Tunç'un geçmiş dönemde attığı twitlerin yarattığı kamuoyu tepkisi ortaya çıkınca, parti yönetimi dün Genel Başkan Akşener'in başkanlığında yapılan toplantıda Ankara adayının tek isme indirilmesi konusunda uzlaştı.

        Diğer adaylar da çekilme konusundaki niyetlerini parti yönetimine iletti.

        İYİ Parti lideri Akşener'in kalbindeki ritim bozukluğunun ortaya çıkması da başörtüsüne ilişkin Anayasa değişikliği ile Ankara il kongresinin konuşulduğu bu iki saatlik toplantının sonrasında geldi.

        İYİ Parti yarın Ankara İl Kongresi'nde, eski Yargıtay üyesi, Adalet Partisi eski milletvekili İsmail Hakkı Köylüoğlu'nun oğlu Faruk Köylüoğlu üzerinde uzlaşıldı ve yarınki kongreye parti yönetiminin üzerinde mutabık kaldığı tek aday ile gitme konusunda anlaştı.

        Diğer Yazılar