Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İYİ Parti yönetiminde, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na en yakın olan ve Cumhurbaşkanlığı adaylığına da en sıcak bakan kimdir diye sorsanız istisnasız bütün parmaklar kendisini işaret ederdi…

        Nitekim dün gündemi tayin eden ve istifasına neden olan röportajında da köşedaşım Nagehan Alçı’ya da bu durumunu ima etmiş.

        Böyle olması da normal, çünkü Kılıçdaroğlu ile yakınlıklarının eskiye dayanan öyküsü var; ikisi de “üstad” diye birbirlerine hitap eden maliye kökenli…

        Ayrıca geçen seçim döneminde Kılıçdaroğlu ile Akşener arasındaki trafiğin en önemli kriz çözücü aktörlerinden biri olup, Millet İttifakı’nın oluşmasında etkin rol üstlenmişti.

        DEMECİN GEREKÇESİ…

        Bütün bunlar ortada iken Kılıçdaroğlu'nun adaylığına direnç gösteren ve Genel Başkan Yardımcılığı görevinden istifasına neden olan demeci Cihan Paçacı neden verdi?

        Hemen belirteyim ki sözleri aslında buradan da zaman zaman aktardığım İYİ Parti’deki havanın yansımasından öte değil.

        Paçacı’nın, Alçı’ya da söylediği gibi İYİ Parti’de Kılıçdaroğlu’nun kişiliği hakkında tereddüdü olan neredeyse hiç yok; ancak konu Cumhurbaşkanı adaylığı olduğunda tepki göstereni çok.

        REKLAM

        Hepsinin birtakım farklı gerekçesi var…

        Aday gösterilmesi halinde İYİ Parti’nin oylarının %7’ler seviyesine ineceğine inanan da var; fısıltıyla da olsa bu çağda olmaması gereken kafa yapısıyla mezhepsel gerekçeye bağlayan da…

        SP’nin geçen seçim CHP ile liste ittifakı yapıp, üstelik vekil çıkarmasına karşın, liberallerin ağırlıkta olduğu İYİ Parti’den bazıları da Kılıçdaroğlu’nu muhafazakar tabanlarına kabul ettirmenin zor olacağını ileri sürüyor.

        Ancak İYİ Parti’de Kılıçdaroğlu’nun 6’lı Masa kararlarının uygulanması için iyi bir tercih olacağını söyleyenlerin sayısı da az değil.

        Son Başkanlık Divanı toplantısında Kılıçdaroğlu’na destek bir parti yöneticisinin ifadesiyle %50- 50 oranında kalmış.

        Paçacı da yakın arkadaşlarına dün belirttiği gibi "işin aslını" yansıtmış…

        ZİRVE ÖNCESİ İSTİFASINI İSTEDİ

        Eğer durum böyle ise ve partinin ruhunu yansıtıyorsa o zaman Genel Başkan Akşener, Paçacı’nın istifasını neden istedi?

        Hem de lider zirvesinin gerçekleştiği Genel Merkez girişinde, Paçacı da diğer Genel Başkan yardımcıları ile birlikte protokol görevi üstlenmişken…

        Üstelik Akşener’in ikinci kattaki odasına kadar da Kılıçdaroğlu’na refakat görevini de yerine getirmişken.

        Aktarıldığına göre Akşener liderleri karşıladığı saat 12:00’ye kadar Paçacı’nın demecinden haberdar olmamış.

        Liderleri karşılaması sonrası odasına giderken kurmaylarından biri içerde de gündeme geleceğini düşünerek Paçacı’nın demecinden söz etmiş, Akşener o an durumdan haberdar olmuş.

        REKLAM

        “Kılıçdaroğlu’nun evimize geldiği bir gün bu demeç oldu mu şimdi? Bizim aday çıkarma gibi bir kararımız yok ki, bu nereden çıktı şimdi" minvalinde tepki koymuş.

        Ardından Özel Kalem Müdürü’ne Paçacı’yı arayıp “istifasını istediğini” bildirmesini istemiş.

        Zirvenin başlangıcında da liderlere hoş geldiniz dedikten sonra doğrudan bu konuya girmiş.

        "Benim bu Masa'ya verdiğim değerin yansıması olarak Sayın Paçacı biraz önce Genel Başkan Yardımcılığı görevinden istifasını verdi..."

        Bir kat üstteki odasında oturmakta olan Paçacı da Özel Kalem'den gelen talep doğrultusunda hazırlanan istifa metnini yayınlanmak üzere imzalamış ve zirve devam ederken Genel Merkez’den ayrılmış.

        AKŞENER’İN TAKTİĞİ Mİ?

        Paçacı’nın bu demecinin partinin taktiği sonucu olduğu yorumu gün boyu yapıldı.

        Akşener’in yakın çevresi ise bu yorumlardan oldukça rahatsızdı...

        Ayrıca Paçacı da kendisini ziyarete gelen yakın arkadaşlarına, “hiç kimsenin en küçük telkinde bulunmadığını; partinin genel havasını gerçekçi yansıtmak için kişisel görüşünü aktardığını” söylemiş.

        İstifanın istenmesinin nedeni için ileri sürülen en önemli gerekçe ise Akşener’in Yavuz Ağıralioğlu’nun çıkışı sonrası kesin dille verdiği “Bu konuda konuşmayacaksınız” talimatına uymamış olması...

        En önemlisi de Kılıçdaroğlu’nun Zirve için Genel Merkezlerine geleceği gün, “Seni istemiyoruz” algısına yol açacak çıkışın yapılmış bulunması; kendilerinin aday çıkarabileceğini ifade ederek Masa'da oluşacak ortak adayın önüne geçmesi...

        REKLAM

        Bir de adaylık meselesini mezhep konusuna bağlaması…

        ŞANSINI NASIL ETKİLER?

        Altılı Masa’nın aday belirleme sürecini nasıl etkileyeceğine gelirsek…

        Genel Merkez cephesine asılan “Yeter söz milletin” pankartının görüntüsünü gün boyu sosyal medyadan yayınlayan CHP kurmayları, “Paçacı’nın çıkışının, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını güçlendirdiği” kanısında...

        Bundan böyle hiç kimsenin bu tür gerekçeleri ileri sürerek Kılıçdaroğlu'na karşı çıkma cesareti gösteremeyeceğine yönelik inançları.

        KARŞI ÇIKIŞ SÜRÜYOR

        Ancak İYİ Parti’deki bakış bunun ötesinde…

        Her ne kadar liderler Zirvesi'nde ortak aday kararlılığı sergilenmiş olsa da Akşener’in Kılıçdaroğlu adına soğuk baktığı gerçeğini değiştirmiyor.

        Yakın geçmişte Bülent Kuşoğlu olayında benzer süreci yaşayan CHP’deki tutumun aksine Akşener'in, “Ağabey” diye hitap ettiği Paçacı’nın istifasını almaktan geri durmazken, bu tutumuyla kararlılığını sergilediğine vurgu yapılıyor.

        “Seçilecek” aday ısrarından da geri adım atmasının mümkün olmadığı kayda geçiriliyor.

        İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu’nun istifadan bir süre sonra sosyal medyadan yaptığı açıklamadaki, “Sayın Paçacı kendi iradesiyle partimizdeki Kurumsal İlişkiler Başkanlığı görevinden istifa ederek saygıdeğer bir sorumluluk örneği sergilemiştir” vurgusu da bunun göstergesi.

        REKLAM

        Yani, sözlerinin içeriğinden dolayı istifasının istenmediği, Paçacı’nın, “sözlerinin maksadından çıkarılması nedeniyle” kendisinin istifa ettiğine vurgu yapılarak, partideki bakışın değişmediğini sergiledi.

        SAHAYA İNMEDEN YIPRANDI

        Her ne olursa olsun, Altılı Masa’nın son dönem yaşadığı iç gerilimler 13 Şubat'ta aday çıkmadan yıprattı.

        Bundan sonra her kim aday olursa olsun, yeterince yıpranmış, üstü başı sökülmüş olarak sahaya inecek.

        Böyle bir zeminde zaten bir tarafın beğenisini alan isim, diğerinin içine sinmeyecek.

        Altılı Masa bu konuda nasıl bir çıkış yolu bulur; bu da siyasi tecrübelerini sergileyerek gösterecek...

        Büyük olasılık da partiler arası mekik diplomasisi aday gibi çözümün de ortak üretilmesini sağlayacak...

        "Millet İttifakı" ortak adayını istişareyle belirleyecek

        "Millet İttifakı" ortak adayını istişareyle belirleyecek
        0:00 / 0:00

        TOPLANTIYA yukarıda sıraladığım nedenlerle gerilimli bir ortam içinde başlayan Altılı Masa liderleri zirve sonrası yayınladığı bildiride beş önemli nokta vardı.

        Öncelikle içeriden bir bilgi aktarayım, Masa'da bütün liderler ortak aday vurgusu yapmış, ancak hiçbir şekilde aday ismi geçmemiş...

        13 Şubat'ta Saadet Partisi'nde yapılacak toplantıya kadar partiler arası istişare ile adayın ortak çıkarılması konusunda bütün liderler hemfikir olmuş.

        Bildiride yer alan beş önemli başlığa gelirsem...

        İlki, daha önce Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu’nun çekincesi nedeniyle hiçbir şekilde diğer 10 bildirilere yansımayan “Millet İttifakı” söylemi ilk kez bildiriye girdi…

        Hem de dört yerde Millet İttifakı’na vurgu yapıldı; Altılı Masa’nın adı dün itibarıyla 2018 yılındaki adına, yani aslına döndü.

        Buna da seçimin 14 Mayıs tarihinde yapılacağının netleşmeye başlaması neden oldu.

        İkincisi bugüne kadar dikkate almayacaklarını söyledikleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir dönem daha seçilemeyeceğine ilişkin görüşün bildiriye girmesiydi.

        Üçüncüsü ki bugünkü krize de neden olan adaylık konusu…

        Geçiş Süreci Yol Haritası’nın da Cumhurbaşkanı adayını belirleme süreci ile ilgili nihai kararın, partiler arasındaki diyalog sonrası yapılacağına vurgu yapıldı.

        Bunun hangi yöntemle olacağının çerçevesi de “altı siyasi partinin istişaresi” ibaresi bildiriye konularak gösterildi.

        Aktarıldığına göre 13 Şubat’ta SP’nin ev sahipliğinde yapılacak toplantıya kadar liderler ikili temaslarla hem aday hem de yol haritasını kesinleştirecek.

        Aslında dün bu köşede aktardığım yol haritası işleyecek...

        Dördüncüsü TBMM’de görüşülmekte olan başörtüsü konusuydu ki burada da altı partinin ortak duruşu kesinleşti; Anayasa değişikliği için hazırlanan Millet İttifakı'nın ortak metnin kabul edilmemesi halinde Genel Kurul’a katılım sağlanmayacağı netleşti; ortak irade haline getirildi.

        Sonuncusu ise İsveç’teki Kuran-ı Kerim yakma aymazlığına yapılan vurguydu ki Millet İttifakı ilk günden beri bu konuda şüphe götürmez bir tutum sergiliyor.

        Şimdi gözler pazartesi açıklanacak Ortak Mutabakat Metnine, sonrasında da yol haritası ve aday adına kilitlenmiş bulunuyor.

        Bu iki haftada da liderlerin mekik diplomasisi ve kimin hangi isim üzerinde uzlaştığı konusu meşgul edecek.

        Şubat’ın 13’ünde ise adayın adı ortaya çıkacak.

        Alınan karar gereği de ortaklaşa belirlenecek isimle tek adayla seçime gidilecek.

        Tabii yeni bir kriz olmazsa...

        YSK'da seçim tecrübesi olan kalmadı…

        YSK'da seçim tecrübesi olan kalmadı…
        0:00 / 0:00

        YARGITAY’da iki hafta süren turların sonucunda üç üyenin seçiminin tamamlanmasının ardından Yüksek Seçim Kurulu dün yeni Başkanı olarak Ahmet Yener’i seçti.

        Ancak YSK’nın üçü Yargıtay, ikisi de Danıştay’dan bu hafta gelen yeni üyeleriyle ortaya çıkan yapısının ilginç bir yanı var; hiçbirinin seçim deneyimi yok…

        Çünkü son 5 üyenin dışında kalan 6 üyenin hepsi 2020 yılında seçilip gelenlerden oluşuyor.

        Başkan seçilen Ahmet Yener, Başkanvekili Ekrem Özübek, üyeler Mahmut Akgün, Orhan Usta, Ali Ürker, Battal Öğüt 2020’nin Ocak ayında seçilip geldi.

        Ali Çopur, Talip Bakır, İsmail Kalender, Fevzi Eroğlu ve Serdar Mutta ise son iki hafta içinde seçildi; altı yıl görev yapacaklar.

        Dikkat çeken bir başka durum ise Başkan seçilen Ahmet Yener’in Sayıştay Başkanı Metin Yener ile de kardeş olması; yani iki önemli kurulun başında iki kardeş yer alacak.

        TECRÜBELİLERİN OYU YOK

        Peki, YSK içinde seçim deneyimi olan hiç mi yok?

        Var ancak onların da oy kullanma hakları yok.

        Yasa gereği seçimde en yüksek oyu alan dört parti ile grubu bulunan partiler temsilci bulundurma hakkına sahip.

        AK Parti’den Isparta Milletvekili de olan Recep Özel, CHP’den Mehmet Hadimi Yakupoğlu, MHP’den Kürşat Türker Ercan, HDP’den Rüştü Tiryaki, İYİ Parti’den de Mustafa Tolga Öztürk bulunuyor.

        İçlerinde en eskisi ve tecrübelisi ise on yılı aşkın süredir bu görevi yürüten CHP temsilcisi Yakupoğlu, onu Özel ve Tiryaki takip ediyor.

        Ancak onların da kurulda görüş bildirme ve itiraz etme hakları var, ancak karara katılıp oy kullanmaları hakkı yok.

        Siyasetin süreci gibi seçimin yönetiminde de ilginç bir sürecine tanıklık edeceğiz…

        Diğer Yazılar