O kadar titizdi ki, imzasını bile bir sanatçıya çizdirmişti
Birkaç haftadan buyana devam eden malum belgenin altındaki imza ile ilgili tartışmalar, bana Atatürk'ün Latin harfleriyle olan son imzası hakkındaki söylentileri hatırlattı. İmzanın, Soyadı Kanunu'nun kabulünden sonra Vahram Çerçiyan adında güzel yazı hocalığı yapan bir Ermeni vatandaşımız tarafından dizayn edildiği söylenirdi. Ben, Vahram Çerçiyan'ın kim olduğunu ve Atatürk'ün imzasını onun dizayn ettiğini, Çerçiyan'ın Arnavutköy Kız Koleji'nde 1950'lerde öğrencisi olan hanımlardan öğrenmiştim.
TÜRKİYE'de birkaç haftadır devam eden malum "imza" tartışması var ya... İşte, bu tartışma sırasında Emniyet Genel Müdürlüğü'nün internet sitesinde ideal bir imzanın nasıl olması gerektiği konusunda gayet aydınlatıcı bir yazı yeraldı. Yazıda, doğru şekilde atılmış bir imzada ad ile soyadın bitişik şekilde yazılması gerektiği söyleniyor ama Türkler'in standart imzalar yerine şekiller kullanmayı tercih ettikleri ve bu şekillerin elyazısmm karakterini göstermediği anlatılıyordu. Emniyet Genel Müdürlüğü, daha sonra, imzası düzgün olanlara örnek vermek için Atatürk'ü göstermişti ve Atatürk'ün Soyadı Kanunu'ndan önce "Gazi M. Kemal", kanunun kabulünden sonra da "K. Atatürk" kelimelerini elyazısıyla yazmasından meydana gelen iki imzası da, kurallara her bakımdan uymaktaydı. Bu açıklamayı okurken rahmetli Sevgi Gönül'ü, yani Vehbi Koç'un 2003 Eylül'ünde vefat eden ortanca kızını hatırladım... 1990'lı senelerde bir akşam, Sevgi Hanım'ın Kandilli'deki evinde dostlarla yemekte idik. Sevgi Hanım, Arnavutköy Kız Koleji'nde okumuştu ve misafirleri arasında kolejden sınıf arkadaşı olan bazı hanımlar da vardı.
KOLEJ KIZLARI
Kolejde, özellikle de Amerikan kolejlerinde okumuş olan hanımların biraraya geldiklerinde, aradan kaç sene geçmiş olursa olsun, hemen öğrencilik günlerine dönmelerine, sınıflarda, etüd odalarında yahut yatakhanelerde geçirdikleri zamanı sanki o senelerdeymişcesine tekrar yaşamalarına hep şahit olmuşumdur. O gece de öyle oldu ve Sevgi Hanım ile arkadaşları seneler öncesinin kız koleji öğrencileri hâline döndüler. Sohbetlerinde bir ara "Vahram Bey" diye bir hocanın bahsi geçti. Hepsi, kırk küsur sene önceki bu hocalarından gayet iyi bahsediyor, elyazılarmm güzelliğini ona borçlu olduklarını söylüyorlardı. Hanımlardan biri de, "Şekerim, bizi bir yana bırak, Atatürk'ün imzasını bile o çizmişti. Unuttunuz mu?" dedi. Ben, Hagop Vahram Çerçiyan'ın ismini ilk defa o gece işittim ve 1934 Kasım'mda Soyadı Kanunu'nun çıkmasından sonra Atatürk'ün Çerçiyan'dan kendisi için birkaç imza dizayn etmesini istediğini ve Çerçiyan'ın hazırladığı imza örneklerinden birini beğenerek bu imzayı kullandığını da öğrencilerinden olan yine o gece, Sevgi Hanım ve sınıf arkadaşları sayesinde öğrendim. Arnavutköy Kız Koleji'nin "güzel yazı" hocası olan Vahram Çerçiyan, öğrencilerinin kendisinden dinlediklerine göre, Atatürk için beş ayrı imza hazırlamıştı. Sevgi Gönül, o geceden birkaç sene sonra kaleme aldığı bir yazısında hocası Vahram Çerçiyan'dan bahsedecek, Atatürk'ün imzasını Çerçiyan'ın hazırladığı söylentilerinden sonra, kendisine ve arkadaşlarına hem güzel yazmayı, hem de okunaklı imza atmayı onun öğrettiğini anlatacaktı:
2.5 LİRAYA DİPLOMA
"...Vahram Çerçiyan benim de güzel yazı hocamdı. Şimdi hatırlamıyorum ama ya hazırlık sınıfında ya orta 1. sınıfta idim. Yazı dersleri eğitim programının bir parçasıydı. Hatırladığım kadarıyla haftada bir veya iki saat süren derslerdi. Güzel yazı yazmayı müzik notası gibi kâğıtların üzerinde öğrendik. Her harf için ayrı çalıştık, el yazısı bağlantıları bizlere gösterildi. Yazılarımız okunaklıydı. Bu derslerin sonunda harçlığımın yarısı olan 2.5 lirayı ödeyerek birer diploma satın almıştık. Bir de kalem şeklinde rozet verilmişti.
AMERİKAN MODELİ
...Vahram Çerçiyan, tonton bir adamcağızdı. Öğrencilerine nazik davranırdı. Mr. Çerçiyan bizlere önemli birşey daha öğretti, imza atmayı. Daima imzamızın net ve açık olmasını önermişti. Dolayısıyla bütün kolejlilerin, Çerçiyan'dan ders alan bütün kızların imzası, yalın isimlerden ibarettir. İmzaların hepsi okunaklıdır. Bunun bir Amerikan geleneği olduğunu Amerikalılar'dan gelen mektuplardan anlıyorum." Bu sayfada yayınladığım Vahram Çerçiyan'ın karatahta önündeki fotoğrafında, Atatürk için hazırladığı diğer dört imzadan birini daha görüyorsunuz. Diğer imza örnekleri, şimdi büyük ihtimalle Çankaya Köşkü'nün müze kısmındaki arşivdedir ve araştırıcıların ilgisini beklemektedir.
Atatürk'ün, harf devrimi öncesi çift alfabeli imzası
ESKİ harfleri biliyorsanız, Atatürk'ün Harf Devrimi'nden ve Soyadı Kanunu'ndan önceki, yani "Mustafa Kemal" ismini taşıyıp Osmanlıca alfabeyi kullandığı günlerdeki imzasına dikkatle baktığınız takdirde, son derece başarılı bir grafik kompozisyonla karşılaşırsınız.
Mustafa Kemal Paşa'nın imzasmdaki bu şık kompozisyon, Arap ve Latin harflerinin usta bir uyarlamasıdır. İmzayı, Osmanlıca olarak, sağdan sola doğru okuduğunuzda "M.Kemal" ibaresini görürsünüz. Aynı imzaya Latin harflerine göre, yani soldan sağa baktığınızda da, hemen "M.K" rumuzunu farkedersiniz. Paşa, "Kemal" kelimesini eski yazıyla yazarken Latin alfabesine göre "M" okunacak şekilde yapmış, "Mustafa"nm ilk harfi olan "mim"i de "Kemal"in ilk harfi "kef' ile birleştirmiş ve Latin Alfabesi'ne göre "K" şeklini alacak biçimde çizmiş.
İstiklâl Marşı'nın orkestrasyonu, bir Ermeni müzisyenimizindir
EDGAR Manas'ı sadece bazı profesyonel müzisyenler ve musikinin aşırı derecedeki meraklıları bilirler. 1875 ile 1964 seneleri arasında yaşayan Edgar Manas, italya'da bestecilik okudu, Türkiye'ye dönüşünden sonra okullarda müzik öğretmenliği yaptı ve çoğu bugüne kadar hiç çalınmamış orkestra eserleri besteledi. Bestesi Osman Zeki Üngör'e ait olan İstiklâl Marşımızın orkestrasyonunun, yani orkestra uyarlamasının da Edgar Manas tarafından yapılmış olduğunu pek bilmeyiz.