Muhammed Mursi
Mısır’ın binlerce sene öncesine, yani tâââ Firavunlar zamanına uzanan tarihi boyunca ilk defa gerçek bir seçimle işbaşına gelen ve iktidarda daha bir senesini dolduramadan devrilen, hem de ordunun başına bizzat getirdiği kişiler tarafından alaşağı edilen meşru Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi vefat etti ama vefat sebebi hakkında üç günden buyana doğru dürüst bir açıklama yapılmadı ve herhalde daha uzun müddet yapılmayacak…
Bir günde elli kişiyi idam etmekten çekinmeyen, memleketin seçimle gelmiş cumhurbaşkanının cenazesini muhtemel gösterilerden korkarak gece karanlığında apar-topar defneden ve cumhurbaşkanının vefat haberini El Ahram Gazetesi’nin dördüncü sayfasında iki sütunluk küçük bir haber olarak yayınlatma ucuzluğuna düşen bir yönetimden doğru dürüst bir açıklama beklemek zaten hayaldir!
Devrik cumhurbaşkanının vefat ânı ile ilgili kısa bir görüntünün yahut tek bir kare fotoğrafın bile olmaması bilmem dikkatinizi çekti mi?
Bu görüntü günün birinde mutlaka ortaya çıkacaktır ama Mursi’nin mahkemede fenalaşmasının ardından salondaki bütün kameralara ve izleyicilerin de cep telefonlarına hemen el konması yüzünden tek bir fotoğrafın bile ortaya çıkabilmesi şimdilik çok zor…
Muhammed Mursi’nin vefatının ardından, Arapça ciddî haber sitelerinde bir söylenti dolaşmaya başladı:
Mursi son celselerden birinde kendisini devirip başkanlık koltuğuna oturan General Abdülfettah Sisi’nin mahkemeye davet edilmesini ve Sina Yarımadası’nda 2012’de meydana gelen bir hadiseden bahsedip Sisi’nin rolünün tartışılmasını istemiş…
Hadise, şöyle:
Sina’da görevli 12 kişilik bir polis müfrezesi kim ve nereye bağlı oldukları bilinmeyen bir grup tarafından kaçırılmış. Rehinelerin kurtarılması için güvenlik birimleri ile toplantı yapan Mursi, Savunma Bakanı Maraşal Muhammed Hüseyin Tantavin ile Genelkurmay Başkanı General Sami Anan’dan ve o sırada askerî istihbaratın başında bulunan General Abdülfettah Sisi’den polisin başlatacağı kurtarma harekâtına askerî destek vermelerini istemiş...
Maraşal Tantavi ile General Anan hemen destek sağlayacaklarını söylemişler ama Sisi, İsrail ile yapılan ve hâlen yürürlükte olan anlaşmalara göre Sina’da her ne sebeple olursa olsun askerlerin de katılacağı bir harekâta girişilmesinin İsrail’e savaş ilânı mânâsına geldiğini ileri sürüp “savaş plânı” hazırlanmadan askerlerin bu işe katılmalarının mümkün olamayacağını iddia etmiş ve operasyonun başlamasına engel olmuş!
Mursi ise hemen o gün Sisi’nin tahmin etmediği bir girişimde bulunmuş, hükümete sözkonusu plânı hazırlatmış ve derhal imzalayarak Sisi’ye göndermiş. Ama Sina’da operasyona lüzum kalmamış, zira kaçırılan polisler plânın haber alınmasının ardından hemen serbest bırakılmışlar.
Muhammed Mursi, mahkemede işte bu hadiseden bahsedip “Bilinmeyen daha çok şey var, hepsini anlatacağım” demiş, ortada içerisinde İsrail’in de yeraldığı bir teşebbüsün bulunduğuna işaret etmiş, Sisi’nin şahit olarak çağırılmasını istemiş ama mahkeme bütün taleplerini reddetmiş!
Arap haber siteleri, şimdi Mursi’nin anlatmaya hazırlandığı ama söylemeye ömrünün kifayet etmediği ve kendisine yönelik provokasyonu andıran böyle tuhaf hadiselerin artık tam bir sır hâline geldiklerini, öğrenilmelerinin bundan böyle pek mümkün olmayacağını, ancak hayata geçirildikleri takdirde farkedilebileceklerini yazıyorlar…
BUNLAR MI AYDIN VE DEMOKRAT?
Gençliğimde senelerce yaşadığım ve güzel günler geçirdiğim Mısır’ın halkı iyi, sakin ve hakikaten sevilmeye lâyık insanlardır ama maalesef şanssızdırlar; zira Cemal Abdülnasır gibi bir derdin altmış küsur sene önce sebep olduğu sıkıntılar hâlâ halledilememiş vaziyette iken üstüne üstlük bir de Sisi âfetine uğramışlardır!
Muhammed Mursi’nin liderlerinden olduğu Ihvân, yani Müslüman Kardeşler Örgütü seçimle işbaşına gelişine kadar yetmiş küsur seneden buyana hemen her iktidar tarafından daimî şekilde ezilmişti! Memleketin hâkim güçleri Ihvân’ın kurucusunu suikastle otadan kaldırmışlar, diğer liderlerin neredeyse tamamı defalarca tutuklanmış, bazısının hayatı darağacında noktalanmış, örgütün onbinlerce mensubu uzun seneler boyunca zindanlarda inim inim inletilmişti ve Ihvan’ın Mısır gibi geniş ve kalabalık bir memleketi idare edebilme konusunda aslında kâfi tecrübesi yoktu! Mursi’nin yetkileri her gün biraz daha kırpılırken iktidarı tecrübesizlik sebebiyle bazı sahalarda, özellikle de ekonomide gerçi tökezledi ama bunda Amerika’nın Suudi Arabistan ve Emirlikler gibi Mursi karşıtı Körfez ülkeleri ile müştereken kurdukları komploların hayatî tesiri vardı, neticede Mursi’yi devirdiler ve ölüme uzanan kapıları da önünde ardına kadar açtılar!
İktidara seçimle, üstelik memleketin binlerce senelik tarihinde ilk defa halkın desteği ile gelmiş bir yönetimin “ekonomi bozuldu, paranın değeri düştü, kamplaşma artıyor” gibi gerekçelerin arkasına sığınarak devrilmesinin ahlâk ve haysiyetten ne kadar uzak olduğunu söylememe lüzum bile yok, böyle bir çaba abestir. Üstelik, Mısır’da Mursi’nin iktidarı sırasında ortaya çıktığı söylenen sıkıntılar devrilmesinin ardından gittikçe katlanmış ve bugün dağ gibi olmuş vaziyettedir.
Müslüman Kardeşler fikirleri uğrunda çok şehid vermişlerdi ve kılavuzluğunu Hasan el Benna ile Seyyid Kutub’un yaptığı bu kervanın başına şimdi Muhammed Mursi geçti…
Darbenin, hele seçimle gelmiş bir iktidarı devirmenin ahlâktan ve haysiyetten ne kadar uzak olduğunu tekrar ifade edeceğim ama bizde Muhammed Mursi’nin aleyhinde sosyal medyada iki günden buyana sarfedilen bazı sözler, klavyenin başına geçtiklerinde demokrat, entel, kahraman, aydın, düşünür, filozof vesaire kesilen zevâtın nefretleri uğruna insanlığı bile terketmiş olduklarını gösteriyor…
Ölenin ardından ağız dolusu hakaretler yağdırmak ve muhalifi oldukları siyasetçinin de benzer âkıbete uğramasını istemek bir memlekette demokrat ve entellektüel olmanın gereği hâline gelmişse, o memleketin istikbalinden endişe etmek gerekir!