Sinan'ın operası da yapıldı; şimdi sıra 1935'te mezarından çıkartıp kaybettiğimiz kafatasını bulmakta!
İnşaatı tamamlanan AKM törenle ve yeni bestelenen bir Türk operası ile açıldı: Sinan Operası ile...
Mimarîmizin asırlardır yere-göğe koyamadığımız büyük ismi Sinan’ın hatırasına şimdi opera bile bestelenmesinin ardından, artık onunla ilgili yapmamız gereken tek bir iş kaldı:
Kayıp kafatasını bulmak!
Sinan’ın kafatası macerası belki kulağınıza çalınmıştır, hadiseyi belki de hiç işitmemişsinizdir, burada kısaca anlatayım:
Türkiye’de yeni bir tarih tezinin ortaya atıldığı Türklüğün en önemli şartlarından birinin “brakisefal”, yani “yuvarlak” kafatasına sahip bulunmak olduğuna inanıldığı 1930’lu senelerde İstanbul’da, Ankara’da ve Anadolu’nun muhtelif yerlerinde mezarlar açılmış, çıkartılan 1040 adet kafatası Ankara’ya götürülmüş ve antropologlar tarafından ölçülmüştü.
Açılan mezarlar arasında bazı Selçuk sultanlarının Konya’daki kabirleri de vardı ve bütün bu ölçümlerin maksadı, Anadolu’nun eski sâkinleri ile Selçuklu hükümdarlarının Türk olup olmadıklarını ortaya çıkartmaktı!
Kafatası ölçümü ile meşgul olanların aklına 1935 Temmuz’unda parlak bir fikir geldi: Mimarî tarihimizin en büyüğü kabul edilen ama o senelerde Türklüğü tartışılan ve hakkında Rum yahut Ermeni olduğu iddiaları bulunan Mimar Sinan’ın Süleymaniye’deki mezarını açıp kafatasını ölçmek!
Bu iş, o zamanki ismi “Türk Tarihi Araştırma Cemiyeti” olan Türk Tarih Kurumu’na verildi ve cemiyetin başkanı Hasan Cemil Çambel, asbaşkanı Afet İnan ile cemiyet üyelerinden Şevket Aziz Kansu, 1 Ağustos 1935’te Sinan’ın mezarını açtılar.
Mezarın başına itfaiye de getirilmişti...
Gazetelere birkaç gün sonra yapılan açıklama ile iskeletin büyük kısmının bozulmuş olduğu ama kemikler üzerinde ölçümlerin yapıldığı ilân edildi ve heyetin başkanı Şevket Aziz Bey, Sinan’ın kafatasının “brakisefal”, yani büyük mimarın “Türk olduğunun anlaşıldığını” duyurdu!
Sinan’ın kafatası kurulacak olan antropoloji müzesine konmak üzere mezardan alınmıştı ama bu müze hiçbir zaman kurulmadı ve kafatasının âkıbeti üzerindeki esrar bir türlü dağılmadı, hâlâ da devam ediyor.
Mimarî tarihimizin bu en seçkin mimarının milliyetini ve kafatasının âkıbetini merak edenler için bu konularda yapılmş iki akademik makalenin künyesini veriyorum:
Rahmetli Prof. Nejat Göyünç, Sinan’ın Ermeni değil, Karamanlı Hristiyan Türklerden olduğunu ve devşirilip Müslümanlığı kabul ettiğini Tarih ve Toplum Dergisi’nin 1985 yılının Temmuz sayısında yayınlanan “Mimar Sinan’ın Aslı Hakkında” başlıklı makalesinde belgelere dayanarak izah etmiştir. Mimarın kafatasının âkıbeti hakkındaki en ciddî araştırma da, Prof. Selçuk Mülâyim’in Türk Tarih Kurumu Belleteni’nin 2018’de çıkan 294. Sayısında yayınladığı “Mimar Sinan’ın Mezarında Tehis-i Meyyit” başlıklı çalışmasıdır.
Sinan’ın 1935’te açılan mezarından çıkartılan ve şimdi kimbilir nerede olan kafatasının bulunabilmesi için geniş bir araştırma yapılması ve bulunması hâlinde Süleymaniye’deki türbesine iade edilmesi şarttır; zira büyük sanatkârın ruhu ancak böyle huzura kavuşabilir...
Sinan’ın mezarının açılması ve kafatası ile kemiklerinin ölçüldüğü hakkındaki gazete haberlerinden bazıları: Akşam, 5 Ağustos 1935. Akşam, 4 Ağustos 1935. Akşam, 6 Ağustos 1935. Cumhuriyet, 6 Ağustos 1935.