İstiklâl Marşı muamması
ALMANYA'daki GEMA isimli kuruluşun İstiklâl Marşı'ndan telif hakkı istediği ortaya çıkınca, Bakanlar Kurulu bundan 80 sene önce yapılması gereken işi yapmaya soyundu ve marşın kamulaştırılması kararını imzaya açtı.
Ama, bir Alman kuruluşunun İstiklâl Marşı ile ne alâkası olduğu pek sorgulanmadı...
Söyleyeyim: GEMA, bir telif hakları kuruluşu, yani bestecilerin ve müzisyenlerin haklarını koruyan bir meslek birliğidir ve bu konuda faaliyet gösteren müesseselerin en eskilerindendir. Türkiye'de gerçek anlamda bir telif hakları kanununun mevcut olmadığı senelerde birçok Türk besteci, Almanlar'ın GEMA'sı ile Fransızlar'ın SACEM'ine üye olmuşlar ve hakları bu meslek birlikleri tarafından korunmuştur.
GEMA'nın haklarının korunması için kendisine vekâlet vermeyen bestecilerin eserlerine müdahalede bulunması ve her çalınıştan sonra telif hakkı istemesi sözkonusu değildir, böyle bir hak ancak bestecinin yahut vârislerin yetkilendirmesi ile mümkündür. Dolayısı ile GEMA'nın böyle bir işe kalkışması, Osman Zeki Üngör'ün vârislerinden yetki belgesi almış olduğu anlamına gelir. Yani, İstiklâl Marşımızın bestekârının hakları, şu anda bir Alman meslek birliğinin himayesindedir!
Bu yazdıklarımdan, millî marşımızın bestecisine ait hakların bir Alman telif kuruluşuna verilmiş olduğunu eleştirdiğim mânâsını çıkartmayın! Vârisler, bana sorarsanız en doğrusunu yapmışlardır, zira Türkiye'de "telif hakkı" meselesi, özellikle de musiki alanındaki telifler konusu hâlâ karmakarışıktır. Kanuna göre oluşturulmuş meslek birlikleri arasında işbirliği falan hakgetiredir; üstelik bu meslek kuruluşlarından biri yönetiminden, harcamalarından ve ödemelerinden kaynaklanan şikâyetler sebebiyle kayyuma devredilmiştir.
UNUTULAN BİR TARTIŞMA
İstiklâl Marşı'nın bestesinin Bakanlar Kurulu kararıyla kamulaştırılması çalışmalarına başlandığını öğrendiğimde, 1940'lı senelerde uzun uzun tartışılmış olan bir iddiayı hatırladım: Marşın melodisindeki ana temanın özgün olup olmadığını...
İddiaya göre, ana tema 1845 ile 1902 seneleri arasında yaşayan ve "Tuna Dalgaları", "Çardaş", "İki Gitar" gibi meşhur olan çok sayıda eserin sahibi lon Ivanovici adındaki bir Romen besteciye aitti! Ivanovici'nin "Carmen Silva" isimli valsinden alınmış, bu iş yapılırken vals temposu bir dörtlük ilâve edilerek marşa dönüştürülmüştü!
Cemal Reşid Rey'in "Onuncu Yıl Marşı" hakkında ortaya atılan söylentiler gibi...
18. yüzyılın meşhur Fransız filozofu Jean-Jacques Rousseau, 1750'lerde "Le Devin de Village" yani "Köy Kâhini" ismini verdiği kısa bir opera bestelemişti. Eserin içerisinde, oyunun kahramanlarından Colette'in okuduğu, "Saadetimi kaybettim, hizmetkârımı kaybettim" sözleriyle başlayan bir şarkı vardı. 1950'li senelerde, bu şarkının bizde "Çıktık açık alınlaaaa!" hâlini aldığı ileri sürülmüş ve bu benzerlik yüzünden Onuncu Yıl Marşı'nın bestesinin değiştirilmesi bile teklif edilmişti...
KOLAYCA BULABİLİRSİNİZ
İstiklâl Marşı hakkında bir başka iddia daha vardı: Eserin bestecisi olan viyolonist Osman Zeki Üngör, Ankara'da o zamanki ismi "Riyâset-i Cumhur Musiki Heyeti" olan bugünün Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestra-sı'nın başına geçmeden önce, Sultan Vahi-deddin'in sarayındaki orkestranın başında idi. Hükümdara "Şeh-i âlem mâh-ı envâr ...sultânım" sözleriyle başlayan bir "medhiye" sunmasının yanısıra, padişahın tahta çıkması münasebetiyle bir de marş bestelemiş ama Sultan Vahideddin marşı çaldırmamıştı. Mehmed Akif'in şiiri daha sonra işte bu marşın üzerine yerleştirilip "İstiklâl Marşı" yapılmıştı ve prozodinin bozuk olmasının, yani güfte ile bestenin uyumsuzluğunun sebebi de buydu!
Bir zamanlar temin edilmeleri zor olan iki eser, yani Ion Ivanovici'nin "Carmen Sylva"sı ile Jean-Jacques Rousseau'nun "Le Devin de Village"ı arandıklarında artık internette bile hemen bulunabiliyorlar. Dolayısı ile bu her iki marşımız hakkında hiçbir yorum yapmayayım, Ivanovici ile Rousseau'nun eserlerini dinleyin ve kararı kendiniz verin...