Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

LOZAN Anlaşması ile elimizden çıkan Musul’u aslında vermememiz gerektiği halde boş yere kaybettiğimiz ve bölgenin İngilizler’in eline geçmesini önlemek için hiçbirşey yapmadığımız yolunda yaygın bir kanaat vardır.

Ama işin aslı öyle değildir, Mustafa Kemal Paşa işgalin ardından Musul’u elde tutabilmek için askerî girişimlerde bulunmuş, aşiretleri yanına çekip İngilizler ile mücadele etmesi için bölgeye başarılı bir subayı göndermiş ama çabaları bir netice vermemiştir.

HİNDİSTAN’DAN ASKER GELDİ

İşte az bilinen bu mücadelenin, yani “Özdemir Bey Harekâtı”nın kısa öyküsü:

İngiltere, taşıdığı önem o devirde artık anlaşılmış olan petrole ve petrol bölgelerine sahip olabilmek için hazırlıklarına dünya savaşı öncesinden başlamıştı ve Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşa girdiği 1914 Kasım’ından birkaç gün sonra Şattülarap’ın ağzındaki Fav Yarımadası’nı işgal etti.

Irak Operasyonu’na, İngiliz askerî çevrelerinde “Mezopotamya seferi” ismi verilmişti. Operasyona katılan askerlerin çoğu bölgeye Hindistan’dan sevkedilmişti ve Irak’ta iki sene boyunca kanlı çarpışmalar yaşandı. Türk birliklerinin 1916’da Kutülâmâre’de zafer kazanıp bazı İngiliz generalleri esir etmesinin ardından İngilizler yeniden toparlanıp saldırıya geçtiler. 1917 Mart’ında Bağdat işgal edildi, Osmanlı İmparatorluğu’nun 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’ni imzalayarak teslim olmasının ardından da 5 Kasım 1918’de Musul elden çıktı.

OLDUKÇA GÜÇ BİR GÖREV

İşgallerin ardından askerimiz Irak’ı terkederken aşiretler İngilizler ile mücadeleye giriştiler ama güçlü İngiliz birliklerine karşı pek bir başarı elde edemediler. Bunun üzerine İstanbul’dan yardım talebinde bulundular ancak Osmanlı başkenti de işgal altında olduğu için hiçbirşey yapılamadı.

Aşiretlerin talebinin iki sene sonra yerine getirilmesine çalışıldı ve bu iş Ankara’da yeni kurulmuş olan Meclis’e düştü. Mustafa Kemal ve zamanın Genelkurmay Başkanı olan Fevzi Paşalar, bölgedeki aşiretleri organize ederek İngilizler’e karşı mücadeleyi sürdürecek bir subay aradılar ve Kanunî Sultan Süleyman zamanında Habeşistan’ı fethetmiş olan Özdemir Paşa’nın soyundan gelen Şefik Bey adında bir yarbayın Irak’ın kuzeyine gönderilmesine karar verdiler.

Emir, Yarbay Şefik Bey’e 1 Şubat 1922’de tebliğ edildi. Şefik Bey beraberinde birkaç Türk subayı ve Anadolu’nun güneyini işgal eden Fransız Ordusu’ndan kaçarak Türk tarafına geçmiş olan Tunuslu ve Cezayirli askerlerden meydana gelen bir birlikle 1922 Haziran’ında Irak’a girdi. Görev oldukça güç idi, Irak’ın kuzeyindeki İngilizler’i Misak-ı Millî sınırları dışına atacaklardı!

Şefik Bey, Kürt liderlerden Şeyh Mahmud Barzenci’nin de desteği ile İngilizler’e karşı harekâtını başlattı ve işgalci birliklere ardarda darbeler indirdi. 31 Ağustos 1922 günü Derbent’te yaşanan muharebede İngilizler mağlûp olunca Musul, Kerkük ve Süleymaniye birkaç gün içerisinde Şefik Bey’in kontrolü altına girdi.

İngilizler tarafından desteklenen Simko adındaki bir başka Kürt liderin kuvvetlerinin de imha edilmesi üzerine, İngiltere, bölgeyi elinde tutabilmek için daha sert tedbirler almaya başladı.

İşgalcilerin giriştikleri harekât, Türkiye’den lojistik destek alamayan Şefik Bey’in çabalarını boşa çıkartacaktı...

İngiliz birlikleri, Türkiye’yi tutan aşiretlerden bazılarını çeşitli vaatlerle kendi taraflarına çektiler, direnen aşiretleri de uçaklarla bombardımana başladılar. Bombardıman sırasında havadan bildiriler atılıyor ve “Türkiye size yardım edemez” mesajı veriliyordu!

ANKARA’DAN DÖNÜŞ EMRİ

1923 Nisan’ından itibaren bölgede dengeler değişmeye başladı. İngilizler birliklerini takviye ederek Irak’ın kuzeyindeki askerî varlıklarını güçlendirirlerken Şefik Bey Türkiye’den hiçbir şekilde yardım alamaz hâle geldi. Irak’taki birliklerimizin vaziyeti, gün geçtikçe daha da fena bir hâle gelirken Ankara’nın Irak politikasında da değişiklik yaşandı ve Lozan’da barış görüşmelerine başlamış olan Ankara, Şefik Bey’e harekâtı durdurması talimatını gönderdi.

Ankara’nın emri, Şefik Bey’de büyük bir hayal kırıklığı yarattı ve Musul’un elden çıkmasına rağmen hiç olmazsa Revanduz bölgesinin bizde kalabilmesini sağlamak için emri almamış gibi hareket etti. Irak’ın güneyindeki Şii aşiretlerden gelen yardım tekliflerine karşılık vermeye çalıştı ama İngilizler’in gittikçe artan saldırılarına karşı koyamadı, cephanesinin azalması, kendisine önceleri destek vermiş olan Barzan ve Palik aşiretlerinin de taraf değiştirerek İngilizler’in yanına geçmesi üzerine 1923 Nisan’ının sonunda daha da zor vaziyete düştü ve çekilmeye karar verdi.

Ancak geri çekiliş yolları tutulmuştu. Türk birliği sarp dağlarda beş günlük zor bir yolculuktan sonra 29 Nisan’da İran’a geçti. Şefik Bey’in silahlarını ve teçhizatını İran makamlarına teslim ettikten sonra 10 Mayıs 1923’te Van’a ulaşması ile Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinde başlattığı harekât da artık son bulmuş oluyordu.

ALBAY ZEKERİYA BEY ÇALIŞTI

Kurtuluş Savaşı ile ilgili kitaplarda ismine rastlanmayan Şefik Bey hakkındaki ilk çalışmayı, son dönem Osmanlı Tarihi üzerinde önemli çalışmaları bulunan tarihçi albay Dr. Zekeriya Türkmen yaptı, onu daha sonra Murat Göztuklusu’nun çalışmaları takip etti. Zekeriya Türkmen önce “Ali Şefik Özdemir (1885-18 Mayıs 1951)” başlıklı bir makale olarak yayınladığı çalışmasını daha sonra Atatürk Araştırma Merkezi’nden çıkan “Musul Meselesi, Askerî Yönden Çözüm Arayışları (1922-1925)” isimli bir kitap hâline getirdi. Ben, bu yazıdaki bilgileri Dr. Türkmen’in çalışmalarından naklettim.

Habeşistan fatihinin soyundan geliyordu

KANUNÎ Sultan Süleyman zamanında Yemen ve Habeşistan’ı fetheden Özdemir Paşa ile oğlu Veziriâzam Özdemiroğlu Osman Paşa’nın soyundan gelen Şefik Bey 1885’te İngiliz işgali altında bulunan Kahire’de doğdu, Ezher Üniversitesi’nde okudu, Birinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’ye geldi ve yedek subay olarak Osmanlı ordusuna katıldı.

ÜÇ DİL BİLİYORDU

Filistin ve Suriye cephelerinde İngilizler’e karşı savaşırken Arapça, Fransızca ve İngilizce bildiği için o zamanki istihbarat örgütü olan Teşkilat-ı Mahsusa’ya alındı ve kısa zamanda teşkilâtın önemli isimlerinden biri oldu.

Halep 1918’de işgal edildiği sırada cephede yaralanmış olan Şefik Bey hastanede tedavi altında idi. Taburcu olmasının ardından işgalden cesaret bularak şımaran Ermeni ve Arap eşkiyalarla mücadele etti, takibe uğrayınca Irak’a geçti, ardından Şam’a gitti ve işgalcilerle mücadelesine devam etti.

Mustafa Kemal Paşa, İstanbul ile Anadolu’nun da işgale uğramasının ardından, Şefik Bey’e Hatay ve Gaziantep’te milis teşkilatları kurması emrini verdi. Gaziantep’te yarbay rütbesiyle Fransızlar’a karşı savaşan Şefik Bey 1922’de Irak’a, İngilizler ile mücadeleye gönderildi ama Musul’u kurtarma çabaları sonuçsuz kalınca İran üzerinden Türkiye’ye döndü.

BÜTÜN EVRAKI KAYBOLDU

Şefik Bey, Cumhuriyet’in ilânından sonra Gaziantep’e yerleşerek ticaretle uğraştı ve müteahhitlik yaptı. 14 Nisan 1939’da Siirt milletvekili olarak Meclis’e girdi. Daha sonra Gaziantep’ten milletvekili oldu, 5 Ağustos 1946’ya kadar Meclis’te bulundu ve ardından Toprak Mahsulleri Ofisi’nin yönetim kuruluna tayin edildi.

Soyadı Kanunu’nun kabulünden sonra ceddi Özdemir Paşa’nın ismini kendisine soyadı olarak alan iki çocuk babası Şefik Bey hayata 18 Mayıs 1951’de veda ederek Gaziantep Şehidliği’ne defnedilecek, vefatının hemen ardından tuhaf bir hadise yaşanacak, Şefik Bey’in içerisinde çok önemli evrakının bulunduğu ve evinde muhafaza ettiği çantası kaybolacaktı.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar