Bu ortamda yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı mümkün mü?
Bugün Beştepe’de aylardır tartışılan Adli Yıl açılış töreni yapılıyor. Törene katılmayacağını bildiren Baro sayısı 51. Yani davetli 79 baronun yaklaşık 3’te ikisi. Yargıtay’ın da 20 üyesi bireysel sebeplerle iştirak etmeyeceklerini açıkladılar.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu sürecin başından beri hem tüm muhalefetin hem de özellikle kendisi gibi Kemalistlerin çok sert eleştirdiği bir isim. Feyzioğlu’nu içinden çıktığı ulusalcı kanat ‘Saray’ tarafından satın alınmak gibi aşırı ağır ifadelerle suçluyor.
Törene katılıp bir konuşma yapacağını açıklayan Feyzioğlu gerçekten de yakın zaman öncesine kadar açıkça anti-Erdoğanist bir siyasal çizgiye sahipti. Çok kısa sürede bir politik dönüşüm yaşadı.
Feyzioğlu ile aynı ulusalcı dünya görüşüne sahip İstanbul Barosu eski başkanlarından Turgut Kazan, Metin Bey’in Adalet Bakanı olmayı hedeflediği için Erdoğan lehine döndüğünü ileri sürüyor. Feyzioğlu’nun menfaat ve ikbal peşinde olduğunu ima ediyor.
Buna karşılık Metin Feyzioğlu cephesi ise Turgut Kazan’ın anlı şanlı üst düzey FETÖ’cüleri tahliye ettirmek için ciddi paralar karşılığında FETÖ avukatlığı yaptığını ve kendisinin değil esas Kazan’ın Atatürkçülüğe menfaat uğruna ihanet ettiğini söylüyor. Yani karşılıklı suçlamalar bu derece ağır ve belaltına inmiş durumda.
15 TEMMUZ’DAN SONRA…
Önce hatırlatalım: 15 Temmuz’dan sonra Adli Yıl açılışı 2016’da ilk kez Beştepe’de yapıldı. O zaman neredeyse tam kadro herkes oradaydı. Ertesi yıl yani 2017’de yeniden Yargıtay’a alındı. O yıl Cumhurbaşkanı törene katılmamıştı. Ancak Başbakan Binali Yıldırım hükümetin başı olarak oradaydı.
2018’de organizasyon yeniden Beştepe’ye alındı. Bu kez de Cumhurbaşkanı bir yurtdışı seyahatinde olduğu için katılmadı. Bu yıl Beştepe’deki üçüncü, Başkan Erdoğan’ın ise iştirak ettiği ikinci tören yapılıyor.
HEDEF İDEOLOJİSİZ YARGI OLMALI
Yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı bir hukuk devleti için olmazsa olmaz bir olgudur. Bir memlekette bağımsız ve tarafsız olmayan yani egemen güçlerin kontrolünde bir yargı varsa o ülkede adalet olamaz. Bu tezlere bir özgürlükçü-demokrat yazar olarak aynen katılıyorum.
Beştepe’ye gitmeyi reddeden avukatlar, yürütmenin merkezindeki törenin yargı bağımsızlığına gölge düşüreceğini söylüyorlar. Söylediklerinde prensip olarak haklılar ancak ortada ciddi bir çelişki var. Ankara Barosu, Beştepe yerine önce Sıhhıye Adliyesi önünde basın açıklaması yapacak ardından Anıtkabir’e gidecek ve Tayyip Erdoğan’ı Ata’ya şikayet edecekmiş!
BU ÇELİŞKİ OLDUKÇA…
İnternet sitesinde şu duyuruyu yapmışlar: “Biz hukuk adına yılmadan mücadele edeceğimiz ve kutsal mesleğimizi gururla icra edeceğimiz yeni adli yılı Ankara Adalet Sarayı ve Ata’mızın huzurunda karşılıyoruz.”
Şayet hukukçular bağımsız ve gerçek anlamda tarafsız bir yargıyı hedefliyorlarsa bütün siyasal ideolojilere eşit mesafede durmak zorunda. Erdoğanizmin yargı bağımsızlığını yok ettiğini söyleyip Kemalist söylemle yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığını savunmaya kalkmak da çelişkili ve trajik bir tutum.
MEVCUT DÜZENE ESKİ İDEOLOJİK DÜZENİ SAVUNARAK KARŞI ÇIKILAMAZ!
Bu ülke tarihinde aslında hiçbir zaman yargı kurumu-derecesi değişmekle birlikte- tarafsız ve bağımsız olmadı. Önce bunu hepimizin kabul etmesi gerek. Yargı hep ideolojik bir işlev taşıdı. Hiçbir zaman hukuk devleti olamadık. Mevcut Türkiye fotoğrafına karşı çıkarken eski Türkiye’nin ideolojik yargı düzenini savunmak sadece totaliterizme hizmet eder.
ATATÜRKÇÜ YARGI DA OLAMAZ, ERDOĞANCI YARGI DA OLAMAZ
Muhalif barolar gibi “Atatürkçü bir yargı düzeni istiyoruz” diyerek Beştepe’deki töreni boykot ederseniz yargının tarafsızlığından ve bağımsızlığından bahsetmeye meşruiyetiniz kalmaz. Yargı mensupları elbette Atatürkçü olabilir ama ‘Atatürkçü yargı’ olamaz. Erdoğancı yargı da olamaz. Evrensel standartlarda özgürlükçü bir hukuk devleti kurmak istiyorsak Kemalizmin de Erdoğanizmin de ideolojik bir endoktrinasyon olarak yargı üzerinde gölge etmemesini istemeliyiz.
Üstelik yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı kriterinden bahsediyorsak şu gerçeği de hatırlatmak gerek: 1923-38 Atatürk dönemini hiçbir saygın hukukçu ve siyaset bilimci olumlu bir örnek olarak zikredemez. Evrensel literatürde de Kemalist yönetimin hukukun üstünlüğüne dayalı bir dönem olduğunu savunan tek bir itibarlı bilim adamına rastlayamazsınız.
O DÖNEM YARGISININ TARAFSIZ VE BAĞIMSIZ OLDUĞUNU KİM İDDİA EDEBİLİR?
Atatürk elbette Milli Mücadelemizin önderi ve Cumhuriyetimizin kurucusu olarak benim için de hepimiz için de çok kıymetlidir. Kemal Paşa büyük bir siyasi dehaydı fakat 1923-38 döneminde yargının tarafsız ve bağımsız olduğunu kim iddia edebilir? İstiklal Mahkemelerinde alınan kararlar hukukun üstünlüğü örneği midir?
Atatürkçü Yargıtay Başkanlarımızdan Sami Selçuk’un da ifade ettiği gibi o dönem tam bir ihtilal yargısı dönemiydi. Yani hukuk ‘devrimci’ amaçlarla istenildiği gibi eğilip bükülüyordu. Doğu Perinçek’in tabiriyle “Hukuk siyasetin köpeğidir” felsefesi geçerliydi.
ÖZGÜRLÜKÇÜ İTİRAZ GEREK
Bizim 2019 yılındaki ihtiyacımız ise ne AK Parti yargısı ne de eskisi gibi Gülenist ya da Kemalist yargı düzeni. Hukuk asla siyasetin ya da egemen güçler kimse onun oyuncağı olmamalı. 82 milyon olarak hepimizin ihtiyacı insan hakları ve hürriyetlerin tam teminat altına alındığı özgürlükçü bir hukuk devleti. Erdoğan hükümetine yapılacak itirazların ancak bu özgürlükçü düşünceden hareket ederse bir anlam ve önemi olabilir. Gerisi ise tamamen çıkar ve iktidar kavgasından ibarettir.
***
Hoşgeldin sonbahar!
Bugün yalnızca adli yıl açılmıyor, yaz mevsimi de bir nevi resmi olarak bitiyor. Tatil geride kaldı, okullar açılıyor.
Sonbahar bana hep gelgitli duygular yaşatır. Bir yandan kısalan ve serinleyen günlerle birlikte hissedilen hüzün, diğer yandan ise yaz günlerinin miskinliğinin geride kalmasıyla bir ferahlama ve şarj olma hissi.
Kısacası bugün benim için de yeni sezonun ilk günü sevgili okurlar…