Otistik çocuklar ve ikiyüzlülüğümüz
Otizm maalesef giderek oransal olarak artan sayıda çocukta baş gösteren, çok ciddi bir sorun.
Dün Aksaray’daki bir okulda yaşanan yürek burkucu hadise ile gündeme geldi ancak bu sorunu çok boyutlu bir şekilde ele almamız gerekiyor. Belki de dünkü çirkin olay ve cehalet dolu rezalet buna vesile olur…
Otizmli çocukların eğitimi bütün dünyada çok tartışılan bir konu. Batı ülkelerinde devlet okulları bu çocukları kabul ediyor. Tabii otizmin derecesine göre…
Okul kağıt üzerinde kabul etse bile normal bir eğitim kurumuna devam edemeyecek çocuklar var. ‘Ağır otistik’ ya da ‘İleri seviyede otizmli’ çocuklar.
Otizmin bir hastalık değil, bir farklılık olduğunu kabul ederek yola çıkmak gerek ve bu farklılığın toplumda kendine yer bulabilmesi için doğru eğitim en temel kriter.
Yani iyi bir eğitim ile belli bir düzeydeki otistik çocuklar gündelik hayatın içinde yaşayabiliyor hatta toplumda çok başarılı, sivrilen bireyler haline gelebiliyorlar.
Ancaaak… Madem konu Aksaray’daki bir ilköğretim okulu üzerinden açıldı o zaman gerçekleri konuşalım. Ben bu konuda hem konvansiyonel hem sosyal medyanın son derece riyakar olduğunu düşünüyorum.
Elbette o okuldaki uygulamalar korkunç! Velilerin tepkisi insanlık dışı! Hele bu çocukların sınıflarının ayrı bir bölümde ‘Otistik Sınıfları’ olarak damgalanması bir insanlık suçu! Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un açıklaması çok doğru ama bu lafta kalmamalı derhal gereğini de yapmalı.
Peki ama tüm bu sorunları sanki yalnızca bu okulda çıkmış gibi görerek ‘Bütün çocuklar birlikte olmalı’ cümlesi ile geçiştirmek doğru mu?
Hakikatler şunlar: Otizmli çocukların yalnızca küçük bir kısmı eğitim imkanına sahip. Bunların içinde maddi gücü olanlar özel eğitim alıyorlar.
HALK ARASINDA ‘ALT SINIFLAR’ DENİYOR
Yalnızca maddi gücü çok zayıf olan çocukların bir kısmı devlet okullarındaki sınıflara devam ediyorlar. O sınıflara da halk arasında ‘Alt sınıflar’ deniyor. Bu başlı başına toplumdaki zihniyetin ne kadar yanlış olduğunu gösteren bir kanıt zaten!
Alt sınıf ne demek? ‘Alt sınıf’a giden bir çocuğun okulun geri kalanı ile kaynaşması zaten beklenemez!
Üstelik devlet okullarında kaç öğretmen otizm ile ilgili bilgi sahibi? Bu çocuklara nasıl yaklaşılması gerektiğini kaçı biliyor? Neredeyse hiçbiri…
Uzun yıllardır tanıdığım bir aile var. Çocukları ileri derecede otistik. Hendek’in bir köyünde yaşıyorlar. Çocuğu Hendek devlet okuluna veremediler çünkü tuvalete gitmeyi ve yemek yemeyi beceremiyor. Ancak bu durumdaki bir çocuğa bile okul ‘Alamayız’ demedi. Aile ‘Tamam’ dese okul alacak… Peki okul bu çocuğa bakabilecek mi? Tabii ki hayır!
Kısacası sorun sadece Aksaray’daki o okul ve otizmli çocukları okulda istemeyen vicdansız veliler ile sınırlı değil. Sırf onlara yüklenerek catharsis yaşayıp vicdan kuaförlüğü yapıp rahatlamak sorunu çözmüyor.
Bu çocuklara toplumdaki genel bakış ortada. Mesele tek bir okul değil ki! Halk arasında otistik çocukların sınıflarına ‘Alt sınıf’ deniyorken bu çok boyutlu toplumsal sorunu nasıl aşacağız? Esas mesele bu.
*
Bravo Ataşehir! Sıra şimdi diğer ilçelerde…
2018 Aralık ayında 27 Mayıs askeri darbesinin ve idamların en büyük savunucularından olan Sıddık Sami Onar isminin Süleymaniye Caminin hemen yanında bir sokakta hâlâ yaşatılmasına isyan etmiş ve İstanbul’da darbecilerin isimlerine sahip cadde ve sokakları sıralamıştım.
O dönem siz okurlarımdan birçok ilçede bulunan darbeci cadde ve sokak isimleri yağmur gibi yağdı. Bunların arasında Ataşehir’de bulunan 4 cadde ve 1 sokak da vardı.
O dönem bahsi geçen belediyelerin tümünün mevcut belediye başkanları beni arayarak bu isimleri değiştirmek için önce ilce meclisinden onay çıkması daha sonra konunun İBB Meclisi’ne götürülüp onaylanması gerektiğini hatırlattılar ve bu süreci başlatacaklarını, isimlerin değişmesi için düğmeye basacaklarını söylediler.
İLÇE MECLİSİ BENİM YAZIM ÜZERİNE HAREKETE GEÇTİ
Şimdiye kadar bu konuda harekete geçen ilk belediye CHP’li Ataşehir Belediyesi oldu. Yazının hemen ertesinde, 11 Ocak 2019’da belediye meclisinden değişiklik kararını çıkardı. Ataşehir Belediye Meclisinde AK Partilisi CHP’lisi MHP’lisi tam bir bütünlük içinde davrandı. Gurur duydum.
Geçtiğimiz günlerde konuyu İBB’ye taşıdılar ve İBB Meclisi’nde oy birliği ile bu değişiklikler kabul edildi.
Hem bu girişime öncülük eden Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi’yi hem de İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyelerini kutluyorum. Değişimin oy birliği ile alınmasının çok anlamlı olduğunu düşünüyorum.
Değiştirilen cadde ve sokakların listesi şöyle:
Celasun Caddesi-Yurtsever Caddesi
Ulusu Caddesi-19 Mayıs Caddesi
Evren Caddesi-Millet Caddesi
Kenan Evren Caddesi-23 Nisan Caddesi
Kenan Paşa Sokak-Sancak Sokak
FATİH BELEDİYESİ NEDEN HÂLÂ BEKLİYOR?
İstanbul Fatih, İzmir Buca gibi darbeci cadde sokak ya da meydan ismi taşıyan belediyeler o dönem ‘Bunları değiştireceğiz’ demişlerdi. Şimdi onlardan da aksiyon bekliyorum…
Özellikle AK Partili Fatih Belediyesi’nin bu konuda bir şey yapmaması rahatsız edici. Başkan Ergün Turan ile çok sohbet ettik. Bana, seçilmeden önce bu isimleri değiştireceğini söylemişti…
*
Hem kültür hem de turizm açısından gurur verici bir örnek
2019 yılı turizm sezonu açısından mükemmele yakın geçti. Mükemmel değil ama mükemmele yakın diyorum çünkü ülkemizi ziyaret eden turist sayısı bakımından harika ama gelen turistin kişi başı harcama tutarları bakımından çok iyi durumda değiliz.
O konuda gidecek daha çok yolumuz var. Fijet yani Dünya Turizm Yazarları Derneği üyesi bir gazeteci olarak ben de Türk turizminin özellikle 2020 yılındaki grafiğini daha da dikkatle inceleyeceğim.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy iş dünyasının içinden geliyor. Turizm sektöründe herkesin de saygı duyduğu bir isim. Geride bıraktığımız 15 ay içinde bir bakan olarak performansı gayet iyi bence
Geçenlerde karşılaştık ve sohbet ettik. Ben 2019 başarısı için kendisini tebrik ettim. “İnşallah 2020 daha da iyi olacak. 2019’da 50 milyon turist hedefimizi şimdiden aştık. 2020’de 60 hatta belki 70 milyon rakamını bile geçebiliriz Nagehan Hanım” dedi.
Son günlerde turizm denince çok konuşulan bir isim de çiçeği burnunda Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı olarak atanan Beyoğlu eski Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan. Demircan sosyal yönü kuvvetli bir belediye başkanı idi. O günlerden getirdiği ilişkileri yeni görevine aktaracak gibi görünüyor.
Hem Ersoy hem de Demircan’ın bakanlığın turizm boyutu dışında kültür tarafıyla da iş alemini çok doğru projelere sevk edeceği kanısındayım. Mesela işadamı Erol Tabanca’nın kurduğu ve İdil Tabanca’nın kreatif direktörü olduğu Odunpazarı Modern Müze(OMM) gibi çok başarılı kültürel-sanatsal girişimlerin artması Türkiye için çok önemli. Bunu o sohbetimizde de belirttim. Sadece OMM sebebiyle bile Eskişehir’e yalnızca içerden değil dışarıdan da ilgi çoğaldı. Tabanca Ailesi gibi örneklerin burjuvazi içinde çoğalmasının teşvik edilmesi şart.
Bir dokunuş bütün Eskişehir’i cazibe merkezi haline getirdi ve bu durum katlanarak artacağa benziyor. Sahici ve ciddi bir emekle inşa edilmiş bir sanat müzesi ya da çok yaratıcı bir mimarlık eseri o şehir için adeta sihir etkisi yaratabiliyor. Bilbao şehri bu açıdan müthiş bir örnektir. OMM de hem yaratıcı bir mimari yapı hem de nitelikli bir çağdaş sanat müzesi olması dolayısıyla bu tür bir sihirli etki oluşturdu.