Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İtiraf edeyim, Afganistan’dan döndüğümden beri bu gözler eski gözler değil.

        Öyle büyük bir sefalet, vahşet, ayakta kalma mücadelesi gördüm ki…

        Acının o kadar tarifsiz boyutlarına şahit oldum ki…

        Her şeye başka bakıyorum şimdi.

        Güçlü ve laik bir devletin önemini Afganistan gibi bir örneği yaşadıktan sonra çok daha iyi anlıyorsunuz.

        Dindar bir Müslüman olan Tayyip Erdoğan’ın Kahire’ye gittiğinde Mısır’a ve tüm İslam dünyasına hitaben “Laik devlet modelinin benimsenmesi şart” demesi ve siyasal İslam rejimine karşı çıkmasını daha iyi kavrıyorsunuz.

        Türkiye’deki sorunlarımızın hiçbirinin çözülemez olmadığını fark ediyorsunuz.

        Sevgili okurlar, elimizdekilerin değerini bilmeliyiz…

        Elbette aksayan çok şey var, demokratik hukuk devleti olmayı hala başaramadık. Ama güçlü bir devletiz. Bir geleneğimiz var. Bir millet olmayı başarmışız. Ekonomik olarak sıkıntılar yaşıyoruz ama kendi ayaklarımızın üzerinde durabiliyoruz.

        Bunların her biri çok kıymetli…

        Birkaç gündür yolculuğun ve yaşadıklarımın etkisiyle siyasette tartışılan konuların içine girmeye zorlandım. Ama şurası kesin ki Meral Akşener’in Cumhurbaşkanı değil, Başbakan adayı olduğunu söylemesiyle önemli bir tartışma başladı.

        İYİ Parti çevreleri partisiz bir adayın ittifakın ortak adayı olacağını ve o aday kazandıktan sonra Cumhurbaşkanlığı sisteminin bırakılarak güçlendirilmiş parlamenter modele geçileceğini söylüyorlar.

        Öte yandan iktidar medyasının en büyük iki gazetesinden birinin genel yayın müdürü Ahmet Hakan Coşkun’un köşesinde dün parlamentarizme geçişle ilgili nabız yoklayan ilginç bir yazı çıktı.

        İktidar medyasında bu yazının yayınlanıp, manşetten de anons edilmesinin önemli olduğunu düşünüyorum.

        Öngörüm şu ki Türkiye önümüzdeki dönemde bu mevzuyu bol bol tartışacak. Hepimiz bu meseleyi yeniden değerlendireceğiz.

        Fakat tek bir şeyi peşinen söylemek istiyorum…

        1.5 SENE İÇİNDE OLURSA OLUR, OLMAZSA...

        Cumhurbaşkanlığı sisteminden Başbakanlık modeline bir dönüş elbette olabilir ama ne zaman? Şayet 25 Haziran 2023 tarihinde Başkanlık seçiminin birinci turu, 9 Temmuz 2023’te de ikinci turu yapılırsa kim seçilirse seçilsin bu değişim hayal olur.

        Eğer Türkiye Başbakanlık sistemine geçecekse bunu iktidar ve muhalefet kesinlikle önümüzdeki 1.5 sene içinde tartışıp kararlaştırıp beraber yapmalı.

        Önce 2023 Haziran’da Başkanlık seçimi sonra da yeni Başkan ile parlamentarizme geçiş diye bir ihtimal yok.

        2023’te yapılacak seçim her halükarda çok zorlu ve sert geçecek. Eğer bu seçim yapılırsa ben 1 Kasım 2015’e benzer bir atmosferde seçime gireceğimizi düşünüyorum.

        O halde eğer muhalefetin istediği ve iktidar medyasında da nabız yoklandığı gibi Başbakanlık modeline geçilecekse şimdiden hazırlıklar başlamalı.

        Tam yetkisiz ve tamamen sembolik Cumhurbaşkanlığı makamı anayasal olarak planlanmalı. Eski parlamentarizmden farklı olarak Cumhurbaşkanı kesinlikle tam yetkisiz ve tam güçsüz olmalı.

        Cumhurbaşkanlığı devletin ve milletin birliğini temsil etmeli ve yeniden Çankaya’ya taşınmalı.

        Yeni sistemde Cumhurbaşkanı adeta Norveç Kralı gibi sembolik ve siyaset-üstü olmalı. İç politikanın p’si bile Çankaya’ya girmemeli.

        Yeni Cumhurbaşkanı’nı yeni parlamento seçmeli.

        Devleti Başbakan yönetmeli. Başbakanlık makamı güçlü olmalı. Mevcut Beştepe külliyesinin yapımı zaten Başbakanlık merkez ofisi diye başlamıştı.

        Bu modele göre 25 Haziran 2023 seçimi yepyeni bir parlamentoyu belirler ve 301’i bulan hükümeti kurar. Hükümet kurulduktan sonra ancak bambaşka yeni hükümet kurulursa Başbakan düşer.

        Bu koşullarda Tayyip Bey de Kemal Bey de Meral Hanım da Başbakan olabilir. Ana muhalefet de kim olursa olsun bugünkünden daha güçlü olur.

        "KİM ADAY OLACAK" TARTIŞMASI VAKİT KAYBINDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİL

        Böylece muhalefetin şu an tamamen anlamsız ve işlevsiz bulduğum “2023’te kim aday olmalı” tartışması da sona erer.

        “2023’te kim aday olsun” tartışması doğmamış çocuğa don biçmekten başka bir şey değil. Çok manasız geliyor bana. Bu tartışmalar ile muhalefet boşa enerji harcıyor.

        Başka bir tuhaflık da iktidar medyasının sabah akşam muhalefetin adayı kim olacak tartışması yapması. Gerçekten komik bunlar.

        Eğer Türkiye Başbakanlık modeline geçecekse 2023’ten önce bu işin kararlaştırılıp bitmesi lazım.

        Yok eğer bir şekilde 1 Kasım 2015 atmosferiyle geçeceğini düşündüğüm 25 Haziran 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine gidilecekse, muhalefet de bu seçimi istiyorsa “Sonrasında güçlendirilmiş parlamentarizme geçeriz” lafları anlamsız.

        Yani güçlendirilmiş parlamentarizmi hedefleyenler köprüden önce son çıkışa dikkat etmeliler.

        Benden söylemesi…

        Diğer Yazılar