Tuba Torun-Aykut Erdoğdu olayına dair…
Tuba Torun'u kadın hakları ve kadın dayanışması konusunda son derece duyarlı, feminist bir avukat ve CHP'li gencecik bir siyasetçi olarak tanıyorum. Dilek Kaya İmamoğlu ile ilk detaylı görüntülü röportajı 2019'da Torun yapmıştı. Programın ismi de feminizmin felsefesine uygun bir şekilde "Bayan değil Kadın" idi. Torun'un ismini ilk kez Dilek Hanım ile yaptığı bu röportaj vesilesiyle duymuştum.
Bu ülkede hala erkek tahakkümünün egemenliğine karşı kadın dayanışmasının zerresinin olmadığını, Türkiye'de erkeklerin kadınlar üzerinde kurduğu korkunç boyunduruk düzeninin inanılmaz ölçüde güçlü olduğunu avukat Tuba Torun'un başına gelenlerden sonra bir kez daha anladım. Feminizm akımı bu ülkede hala çok zayıf, hala çok cılız. Türkiye'de en eğitimli, en yüksek sosyal sınıftan kadınlarda bile cinsiyet bilincine ve kadın dayanışması şuuruna sahip kişi çok çok az.
Torun, kendisi gibi CHP'li olan milletvekili Aykut Erdoğdu ile evlenmiş. Bilmiyordum. Dün Erdoğdu'nun eski eşinin yayınladığı ses kaydı ile tüm sosyal medya yıkıldı ve ben de öyle öğrendim. Özge Erdoğdu "Bu kaydı 3.5 ay önce aldım. Eski eşim Aykut Erdoğdu'nun Tuba Torun ile ilişkisini öğrendikten hemen sonra... Aykut Erdoğdu beni Tuba ile ilişkisi olmadığına ikna etmeye çalışırken '50 kişi ile yatmış' dedi. Daha sonra 50 kişi ile yattı dediği Tuba Torun ile evlendi" diye tweet atarak Aykut Erdoğdu'nun ses kaydını paylaştı.
Bu tweet'i görür görmez bir kadın olarak kalbim acıdı. Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi oldum. Kadınlar adına çok üzücü ve yürek bunaltıcı bir olay bu. CHP çevresi içindeki seküler kadınların bile kafasında "Benden önce kaç erkekle yattın" sopası demoklesin kılıcı gibi sallanıyor. CHP'li üstelik sosyalist ve ultra-seküler bilinen bir erkek siyasetçi bile "Kaç erkekle yattı bu kadın, ben bununla evlenmem" feodal zihniyetiyle bir kadına yaklaşıyor. Hala Türkiye'de ilk olarak kadınlar birbirini kurban ediyor. Erkeklere yine bir şey olmuyor. Kadınlar erkek tahakkümüne karşı birlikte savaşmak yerine birbirlerini acıtmak için, üzmek için, birbirilerine kalıcı yara ve hasar bırakmak için birbirine saldırıyor.
Bu ülkede hala kadınlar erkekler için birbirine kumpas kuruyor. Hep kadınlar kurban ediliyor. Erkeklerin kadınları boyunduruk altına aldığı bu lanet düzen kadınlar eliyle devam ediyor. Tüm bu çirkin tablo içinde yeni evli, kadın hakları için mücadele eden gencecik bir avukat olan Tuba Torun hastaneye kaldırıldı. İnsanın içi parçalanıyor...
BU ÜLKEDE HALA KADININ ADI YOK!
Bu hadiseyi bir politik magazin olayı gibi görmek bilinçsizlik olur. Zira bu acı olay Türkiye'de kadın mücadelesinin temeli olması gereken kadın bilincinin ve kadın dayanışmasının yerlerde süründüğünün bir göstergesi. Türkiye'de hala kadının adı yok.
Zaten o sebeple "MeToo" hareketi İslam dünyasında, bizden çok daha eğitimsiz ve "geri" gördüğümüz toplumlarda bile etkili olurken Türkiye'de hiç etkisi olmadı. "MeToo" hareketi Mısır'da Pakistan'da, Fas'ta, Bangladeş'te Senegal'de, Endonezya'da Malezya'da hatta İran'da bile yankı yarattı. Bu İslam ülkelerinde bile "MeToo" hareketinin etkisiyle kadınları dövmüş ve taciz-tecavüzde bulunmuş meşhur isimler bedel ödedi, sosyal dışlanma yaşadı ve yargılandı, kimileri mahkum oldu. Bizim ülkemizdeyse bırakın kadın dövmeyi kadınları canice öldürmüş canavarlar bile "tahrik indirimi" almaya devam ediyor.
Türkiye'de "eski tas, eski hamam" aynı erkek tahakkümü düzeni aynen devam ediyor. Hiç kendimizi kandırmayalım, bu kriter açısından yukarıda saydığım İslam ülkelerinden bile daha geri ve daha çağdışı durumdayız. Batı dünyası ile kıyaslamıyorum bile. İslam dünyası içinde bile Türkiye'nin durumu bu derece felaket.
Kadınlara şiddet uyguladığı ve kadınları taciz ettiğini herkesin bildiği meşhur erkekler "aslanlar gibi" yoluna devam ediyor ve kendine ihanet eden kimi kadınlar da bu dayakçı ve tacizci erkeklerin sırtını sıvazlıyor. Laik kesimde de İslami kesimde de durum hemen hemen aynı. Aynı şuursuzluk, aynı utanç verici fotoğraf.
Hem seküler çevre hem muhafazakar çevre hem Türkler hem Kürtler hem İslamcılar hem Atatürkçüler yeri geldiğinde kendi Harvey Weinstein'larına sahip çıkıyor. Kadınların haklarını ve haysiyetini kimsenin düşündüğü yok. Acı ama maalesef hakikat bu sevgili okurlarım.
Türkiye'nin lanet politik kutuplaşmasında kadınlar erkek-egemen ideolojilerin maşası olarak kullanılıyor. O arada kadın hakları ve kadın dayanışması heba ediliyor.
Geçenlerde İstiklal Caddesi'nde yürüyordum. Baktım köşede bir kalabalık toplanmış. Meğer Talat Bulut geçiyormuş. Erkekler kadınlar Bulut'la resim çektirmek için birbirileriyle yarışıyor. Tam bir Stockholm sendromu. Hadi erkeklerin kendi tahakküm dayanışmasına artık bir şey demiyorum da Türkiye'nin kadın bilinci bu seviyede mi olmalıydı?
Talat Bulut bu olayda takipsizlik aldı. Savcılık, erkekten yana tavır koydu. Fakat Bulut’un canlı yayında söylediği "Benim kendisini ellediğimi, okşadığımı söyleyip duran makyöz kız ileride nasıl evlenecek, bu kadar ellendiyse kocasının yüzüne nasıl bakacak?" cümlesi arşivlerde duruyor. Bu olayda takipsizlik alsa bile televizyonda canlı yayındaki bu ifadesi dolayısıyla ben Bulut’u tenkit ediyorum. Bu, Tuba Torunları mağdur eden zihniyetin ta kendisidir işte.
Ancak üzülerek itiraf etmeliyim Türkiye'de Talat Bulut zihniyeti kazandı. Biz kadınlar kaybettik. Hepimiz topluca mağlup olduk.
Mağdur sadece yaşadığı bu korkunç olay yüzünden aniden fenalaşarak hastaneye kaldırılan Tuba Torun değil aslında, hepimiziz.