Ali Babacan: "Altılı masa olarak tek bir seçim beyannamesi ve tek bir hükümet programı ile sandığa gideceğiz"
28 Kasım Pazartesi 6’lı masa için önemli bir gün. Sabah 10.30’da yine Ankara Bilkent Otel İhsan Doğramacı Salonu’nda toplanacaklar ve aylardır üzerinde çalıştıkları “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği” önerilerini davetli basın mensuplarının önünde kamuoyu ile paylaşacaklar.
Bu toplantıya günler kala, dün DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan İstanbul’da bir grup gazeteciyi öğle yemeğine daveti etti. Davete katılanlar arasında ben de vardım. Üç buçuk saate yakın sürdü toplantı. Kurucular Kurulu Üyeleri kıymetli yazar Gülay Göktürk, Gülçin Avşar, partinin kurumsal iletişim ve tanıtım başkanı Sanem Oktar gibi isimler de vardı.
Önce Sayın Babacan partileri ve 6’lı masadaki çalışmalar ile ilgili bir bilgilendirme yaptı. Sonra sohbet ve soru-cevap kısmına geçildi.
DEVA Partisi onlarca konu ile ilgili çok kapsamlı eylem planları hazırlıyor. Hepsini fasikül fasikül basmış. Bunları basın ve kamuoyu ile paylaşıyor. Son derece somut ve detaylı çalışmalar yapıyorlar. Anayasa değişiklik önerilerini de 6 kişi 6’şar dakikalık sunum ile anlatacakmış mesela.
300 maddelik temel haklar ve eşit vatandaşlık eylem planı, 198 maddelik ekonomi eylem planı, 3-18 yaş arası eğitim eylem planı, sağlık, hukuk akla gelen her başlıkta buna benzer metinler var hazırladıkları.
Pazartesi günkü anayasa değişiklik önerisi toplantısı için de “2012’den beri ortaya çıkan en ciddi anayasa değişiklik paketini ortaya koyduk” dedi ve özellikle bir noktanın altını çözdü Babacan: “Bu metni tam mutabakatla oluşturduk.”
"HER KONUDA ANLAŞABİLİRİZ"
Burada bir gözlemimi paylaşayım: Ali Babacan 6’lı masada birbirinden çok farklı siyasi görüşleri temsil eden partilerin uyumuna çok inanıyor ve her konuda anlaşabileceklerini düşünüyor. Peki ya birbirleri ile çelişen yaklaşımlara sahip oldukları meseleler? Mesela özelleştirmeye DEVA ve CHP’nin bakışı arasındaki fark? Ya da Kürt meselesinin tarifi ve çözüm önerilerine DEVA ve İYİ Parti’nin bakış farkı? Veya kadın meselesine Saadet ve CHP’nin yaklaşımı arasındaki makas?
Sayın Babacan anlaştıkları konularda yol aldıklarını ve daha zorlu konularda da seçim ertesinde çok daha kolay ortak noktada buluşabileceklerini söylüyor. Ben bu yaklaşımı fazla iyimser buldum. Dilerim öyle olur ama her netameli konuyu seçim sonrasına ertelemek ne kadar gerçekçi emin olamadım.
Gelelim toplantıda Babacan’ın söylediği ve benim dikkatimi çeken kısımlara…
“Altılı masa olarak tek bir seçim beyannamesi ve tek bir hükümet programı ile sandığa gideceğiz” dedi.
Çalışmalar tamamlandıktan sonra adlarına ittifak mı diyecekler, yoksa başka bir şey mi bakacaklarmış.
Peki seçime giderken seçmenin karşısına alanları belli olarak mı çıkacaklar? Yani şu parti şu bakanlığa talip, şu isim şu mevki için aday gibi bir kabine fotoğrafı çizilecek mi?
60 BAŞLIKTA ORTAK METİN OLMADAN ORTAK ADAY AÇIKLANMAYACAK
Hayır, paylaşma değil, ortaklaşmanın altını çiziyorlar. Ortak yol haritası ve politikalar belirlenecek, 60 başlıkta metinler hazırlanıyor, bunlar tamamlandıktan sonra aday ismi netleşecek.
Babacan adayı belirleme konusundaki ısrara karşı tavizsiz bir şekilde şunu söylüyor: “Ortak politikaları netleştirmeden ortak aday belirmememiz söz konusu olamaz. O aday ortada ortak bir harita yokken gelen sorulara ne cevap verecek? Hangi partinin görüşünü yansıtacak? Aday erken belirlenirse kafa karışıklığı ve zafiyet olur.”
Ali Babacan’ın altını çizdiği diğer bir konu ise seçimlerden sonra olası bir iktidar değişikliğinde cumhurbaşkanının yetkileri meselesi. Bu yetkiler nasıl paylaşılacak? Hangi yetkileri hangi bakanlarla ortak kullanacak? Tüm bunların çalışması yapılıyor, diyor.
Kısacası Ali Babacan bunlar bitmeden ortak aday açıklanmayacak, diyerek şu hususları sıraladı:
1) Ortak politikalar metni tamamlanmadan
2) Geçiş sürecinin yol haritası tamamlanmadan ortak aday açıklanmayacak.
6’lı masaya gelen “Çok ağırdan alıyorsunuz, adayı bir türlü açıklamıyorsunuz, süreç çok yavaş ilerliyor” eleştirilerine şöyle yorum yapıyor Babacan:
“Demokrasi sabır ister, ince emek ister, eleştirileri anlıyoruz ama istişare zaman gerektiriyor. Demokrasi böyle bir şey arkadaşlar.”
KAÇ İLDE KENDİ LOGOLARI İLE GİRECEKLER?
DEVA asgari şart olan en az 41 ilde kendi logosu ve kendi adayları ile seçime girecek. Bu sayı daha fazla da olabilir. Durum il il değerlendirilecek.
BASINA YANSIMAYAN GÖRÜŞMELER YAPIYORUZ, BİRBİRİMİZİ YENİ YENİ TANIYORUZ
Yemekte sohbet ederken Ali Bey 6’lı masa görüşmelerine dair işin magazin boyutunu da verdi.
Meğer yalnızca basına yansıyan görüşmeler değil basına hiç yansımayan görüşmeler de sıklıkla oluyormuş. Evlerde buluşuluyormuş. “Biz liderler birbirimizi yeni yeni tanıyoruz” dedi.
“Ailece de görüşüyor musunuz?” diye sordum, “Görüştüklerimiz var” diye yanıtladı.
En çok da ikili görüşmeler kolaylaştırıcı oluyormuş, o toplantılarda çözüme kavuşan konular masada hızlıca geçiliyormuş.
HER SANDIKTA 5 KİŞİ, HER BİNADA EN AZ BİR AVUKAT
Sandık güvenliğine dair şunu söyledi:
“Seçim güvenliği ile ilgili bir komisyon kurduk, hedefimiz 6’lı Masa olarak her sandığa en az 5 kişi ve 50 bin binada en az birer avukat.”
"KANDİL’E OPERASYON YAPARKEN BÖLGE ÜLKELERİNİ VE MUHALEFETİ BİLGİLENDİRMİŞTİK"
İstiklal’de patlayan bomba ile ilgili konu açıldığında “Biz güvenlik bürokrasisinin muhalefete bilgi vermesini bekliyoruz. Bunu yapmaları gerekir, bu siyaset üstü bir mesele, milli güvenlik meselesi” dedi ve kendi dışişleri bakanlığı döneminden örnekler verdi.
Kandil’e ilk kapsamlı operasyon düzenlenirken gidip Mısır dahil bölgenin önemli aktörleri ile bilgi paylaşımı yapmış, hatta Irak’ın eski Cumhurbaşkanı Celal Talabani’ye gidip "Terör örgütü sizin topraklarınızı kullanıyor, buna karşı bir şey yapın" demiş. Talabani ise buna Kuran’dan bir sure ile cevap vermiş: “Allah insana taşıyamayacağı yük vermesin” “O zaman bu yükü biz taşıyalım” yanıtı verdiğini anlattı Deva Partisi Genel Başkanı. O süreçte ana muhalefet partisi lideri Deniz Baykal ile de bilgi paylaşımı yapıldığını hatırlattı.
"FİLİPİNLER’DE TERÖRÜN BİTİRİLMESİ İÇİN TÜRKİYE OLARAK ARABULUCULUK YAPTIK"
Ali Babacan’ın toplantısında çok ilginç bir tarihi gerçeklik de ortaya çıktı. Dünyadaki terör sorunlarından ve çözüm süreçlerinden bahsederken Babacan ilk kez diyerek çok çarpıcı bir şey anlattı.
Dışişleri Bakanlığı döneminde Filipinler ayrılıkçı terör ile mücadele ederken Moro Liberation Front gerillaları ile müzakerelerde arabuluculuk yapması için Türkiye’yi davet etmiş, Filipinlere Türkiye arabulucu olarak gitmiş ve hükümet ile ayrılıkçılar arasında mekik diplomasisi yaparak sorunun çözümünü sağlamış.
Bu çarpıcı anekdotu “İşte o zaman dünyada böyle itibarlıydık, arabulucu olarak Avrupa ülkelerini ya da ABD’yi değil, güvenilir ülke olarak bizi çağırıyorlardı” dedi.
ÇÖZÜM SÜRECİ: İYİ NİYETLİYDİ AMA YÖNTEM YANLIŞTI
Ali Babacan Kürt meselesine insan hakları temelinde bakıyor ve terörle mücadeleyi ayrı ele almak gerektiğinin altını çiziyor. “Ana dil evde annemizin konuştuğu dildir, bunu nasıl yok sayarsınız?” diyerek Kürtçe anadil konusundaki tavrını ortaya koyuyor.
Kürt meselesinde parti olarak 3 boyutu hatırlattı:
1) Vatandaş hukuku boyutu, Kürt vatandaşların temel hakları meselesi
2) HDP boyutu: Deva olarak HDP ile görüştüklerini, hatta sık sık görüştüklerini, bundan gocunmadıklarını ve HDP’nin kapatılmasına çok net karşı olduklarını
3) Çatışma çözümünü Kürt meselesinden ayrıştırdıklarını.
"2. DÖNEMİN SONUNDA BIRAKMAK İSTEDİM, ERDOĞAN 'BEKLE, 3. DÖNEMİN SONUNDA BERABER BIRAKALIM' DEDİ"
Son olarak Babacan’ın yemekte anlattığı şu ilginç anekdotu da ekleyeyim:
Siyasette ikinci döneminin sonunda Tayyip Erdoğan’a gitmiş ve artık bırakmak istediğini söylemiş. Erdoğan 3 dönem kuralını hatırlatarak "Kal, 3. dönemi birlikte tamamlayalım, ben de o dönemin sonunda vakıf işleri ile uğraşırım sen de kendi işine dönersin ama üç dönemi beraber tamamlayalım" demiş.