Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Önceki gün Kahramanmaraş Belediye Başkanı Hayrettin Güngör’ün Jeoloji Mühendisliği’nin hazırladığı iddia edilen bir rapora dair görüşlerini bu köşede aktardım.

        Sayın Güngör sosyal medyada bu yönde spekülasyonlar olunca beni arayıp böyle bir rapordan haberdar olmadığını söylemişti

        Dün TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Alan aradı.

        Kahramanmaraş Belediyesi’ne raporu gönderdiklerini, belediyeden teslim alanın kimlik numarası ve isminin kayıtlarında olduğunu, 2 Haziran 2022’de inşaat mühendisleri, mimarlar ve jeoloji mühendisleri odaları ile Kahramanmaraş Belediye Başkanı’nın bir toplantı yaptığını, o toplantıda raporun gündeme geldiğini, toplantının kayıtlarının da elinde olduğunu, orada Sayın Güngör’ün "bana her gün onlarca hoca geliyor, bu tür bir çok rapor elimize ulaşıyor" minvalinde konuşup raporu dikkate almadığı yönünde açıklamalar yaptığını söyledi.

        Keşke yalnızca Kahramanmaraş olsa…

        Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı oda olarak aktif fay hattı üzerinde bulunan 24 ilin 18’i ile ilgili raporlarını tamamlayıp, geçtiğimiz yıl içinde tüm ilgili belediyelere, bakanlıklara, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere tüm liderlere de gönderdiklerini söyledi.

        Deprem bölgesindeki öteki illeri sordum.

        REKLAM

        Mesela yıkımın en çok olduğu Hatay?

        “Evet, Nagehan Hanım” dedi. “Hatay Belediyesi’ne de gönderdik.”

        Geri dönüş oldu mu?

        “Hayır, oradan da olmadı”

        Raporla ilgili tek olumlu görüş bildiren isim…

        “Hiçbir yerden olmadı, biliyor musunuz bizim raporlarımızla ilgili yapıcı tek yorum Kahramanmaraş’ın MHP’li milletvekili Sefer Aycan’dan geldi. Odamızın il temsilcisini ziyaret edip, "raporunuz çok önemli, bu konuda çalışma yapalım" demiş Sefer Bey. Başka da bir geri dönüş yok…

        Peki, madem herkese gönderdiniz ve kimse ilgilenmedi, neden sadece Kahramanmaraş konu oldu, diye sordum.

        “Açıkçası deprem öncesinde katıldığımız bir radyo programında ve birkaç platformda bunları hep anlattık ama depremin ana üssü Kahramanmaraş olduğu için zannediyorum tartışma Kahramanmaraş Belediye Başkanı üzerine odaklandı. Maalesef Maraş da ilgilenmedi, Hatay da, Bolu da, Sakarya da, Eskişehir de, Balıkesir de Muğla da…

        Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a da gönderdik, Devlet Bahçeli’ye de; Meral Akşener’e de, Kemal Kılıçdaroğlu’na da…

        Raporlarımıza internet üzerinden ulaşmak mümkün. Biz olacak depremle ilgili çok somut uyarı yapıp, önlemleri sıraladık…”

        (İstanbul’u, İBB’ye rapor gönderip göndermediklerini de sordum, "İstanbul aktif fay hattı üzerinde yer almıyor, o nedenle hayır, göndermedik" dedi.-na)

        Hüseyin Alan’ın açıklamaları böyle…

        Ne denir, kime hesap sorulur bilmiyorum…

        Bundan sonra bir şeyler değişir mi onu da bilmiyorum…

        Şimdi ateş çok taze diye bir hassasiyet oluşmuş görünüyor ama bu hassasiyet eyleme dönüşecek mi, yoksa vicdanlarımızı rahatlatmak için bir süre daha konuya odaklanmış görünüp sonra eski atalete geri mi döneceğiz?

        En azından Jeoloji Mühendisleri Odası’nın raporlarının işaret ettiği 18 ilin ayakta kalanları bugünden sonra o çalışmaları ciddiye alacak mı?

        Göreceğiz…

        Türk'ün Türk'ten başka dostları da varmış…

        Türk'ün Türk'ten başka dostları da varmış…
        0:00 / 0:00

        Önceki gün bu köşeye demecini taşıdığım Yunan armatör Marios İliopoulos’un bizzat Türkiye’ye gelerek depremzedelere yaptığı 1 milyon Euro bağış yalnızca bir tekil örnekti.

        Dünyanın her yerinden sanatçılar, iş insanları, sivil toplum kuruluşları ve onların yanında sayısı yüzü geçen çok farklı coğrafyalardan devletler para gönderiyor, ekip gönderiyor…

        Günlerdir düşünüyorum…

        Yaşadığımız korkunç felaketin acıları hepimizi yakıyor, öte yandan ortak bir insanlık vicdanı hala ayaktaymış.

        Çok şükür…

        Bunları gördükçe içimden sürekli “Bakın Türk’ün Türk’ten başka dostları da varmış.” diyorum.

        Ben bu ülkede buna hep inanmış az sayıda insandan biriyim.

        İçe kapanmanın, dış dünyayı düşmanlaştırmanın bize kaybettirdiğini her zaman dile getirdim ama maalesef son yıllarda “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” mottosu adeta zamanın ruhunu temsil eder hale gelmişti.

        Deprem felaketi ile gördük ki bu doğru değil.

        Dünyanın her yerinde dostlarımız var.

        Sınırlarımızın dışını öcüleştirmeye, "biz" ve "onlar" ayrımı yapmaya gerek yok.

        Ortak bir insanlık bilinci hala var…

        Siyasetin konjonktürel havasına kapılıp hiçbir ülkeyi hiçbir milleti "ötekileştirmemek" "düşmanlaştırmamak" gerek.

        REKLAM

        Adeta öcüleştirdiğimiz Yunanistan da,Ermenistan da, İsrail de dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanından yaralarımızı sarmak için seferber oldular. Belçika’da kilise çanları İstiklal Marşı çaldı.

        Amerikan ve Batı karşıtlığı Türkiye’de son 40 yıldır hiç bu son dönem kadar yükselmemişti ama bakın, ABD’nin Boston şehrinde köprüler kırmızı-beyaz ışıklandırıldı, Los Angeles’tan, Fairfax’ten 200’den fazla gönüllü geldi, ABD Türkiye’ye 50 milyon dolardan fazla yardım yaptı.

        Elbette ABD’nin de, AB’nin de, Yunanistan’ın da Türkiye aleyhine güttüğü siyaset oldu, buna karşı Türkiye de kendi çizgisini koruyan, kendi faydasını gözeten bir dış politika izledi.

        Devletler arasında çıkar çatışmaları her zaman olur ama bunlar bizi kategorik olarak belli ülkeleri ve milletleri düşmanlaştırmaya götürmemeli…

        Bakın yukarıda örneklerini verdiğim ülkelerin yanı sıra Pakistan da canı gönülden üzülüp, yaralarımızı sarmaya koştu, Meksika da…

        Katar da, Rusya da…

        Demek ki "ortak vicdanın" Müslüman’ı, Hristiyan’ı yok; uzağı, yakını yok…

        Atlantik ötesi ya da Avrasya’sı da yok…

        Milleti ve ümmeti sevmek elbette önemli ama esas önemlisi onların üst şemsiyesi olan tüm insanlığı din, ırk ayrımı yapmadan sevebilmek...

        Diğer Yazılar