Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bir yandan 14 Mayıs’ta ortaya çıkan tabloyu konuşurken, diğer yandan 28 Mayıs’a bakıyoruz. İlk defa yaşayacağımız bir ikinci tur tecrübesi var karşımızda.

        Öncelikle bir hatırlatma. Seçim öncesinde neredeyse mutlak gözüyle bakılan bir öngörü vardı. Yeni parlamentoda Cumhur İttifakı'nın çoğunluk sağlanmasının mümkün olmadığı kuvvetli bir tez olarak savunuluyordu.

        Hatta “Cumhurbaşkanı Erdoğan seçilebilir, ama mecliste kaybedebilir” diyenler de hatırı sayılır düzeydeydi. Sonuçlar bize tam tersini verdi. Cumhur ittifakı öyle sınırda filan değil, hayli yüksek bir rakamla mecliste yerini aldı.

        Bu sonuç şu bakımdan çok önemli. Seçmen mevcut sistemde mecliste 300’ün üzerinde bir çoğunluğun önemli olduğunun pekala farkında. Bu hem sistemin işleyişi açısından hem de bununla bağlantılı olarak istikrar denkleminde belirleyici olacak bir tablo. 28 Mayıs öngörülerinde yine belli bir kesimde “O kadar da önemli değilmiş” gibi gösterilmek istenen yeni meclis aritmetiği, bana göre seçmen tercihini doğrudan etkileyecek en önemli başlık.

        Tatsız bir konuyla devam edelim. Seçim sonuçlarının açıklanmasının hemen ardından, özellikle muhalif seçmen olarak kendisini tarif eden kimi isimlerden deprem bölgesindeki seçmenlere yönelik son derece yakışıksız tepkiler geldi. Yanı sıra seçmeni küçümseyen, aşağılayan bir dilin de yine sosyal medyaya yansıdığını gördük.

        Bu tablo, muhalefetin “Bu sözler bizi temsil etmez” yaklaşımının ötesine geçerek değerlendirmesi gereken özellikler taşıyor. Seçim sürecinde destek olarak ortaya çıkan, bir kısmı kamuoyunda hayli tanınan isimler üzerinden de benzer bir öfkenin ortaya çıkması kabul edilebilir bir manzara değil.

        BEKA VE SOĞAN

        14 Mayıs gecesi seçmen hangi vaadi satın aldı?

        Mesela söylendiği gibi beka kazandı, soğan kaybetti mi?

        Böyle bir değerlendirmeyi üniversite birinci sınıfta siyaset bilimi dersinde yapacak bir öğrencinin alacağı not herhalde pek hayırlı olmazdı.

        Seçmenin önemli bir bölümü Türkiye’nin geleceğine dair güvenlik endişelerini paylaştığını gösterirken; ekonomiyi bir kenara itmedi, değerlendirme dışı bırakmadı.

        Tam tersine güvenlik konusunda haklı bulduğu endişeleri ve yaklaşımları dille getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aynı zamanda ekonomiyle ilgili sorunlara çözüm getirebileceği beklentisini de ortaya koydu. Deprem bölgesindeki seçmenin tercihleri de bundan farklı görülemez.

        ALAN MEMNUN SATAN MEMNUN

        Saha çalışmalarının ve anket sonuçlarının oluşturduğu hayal kırıklığı, yine yanlış ve anlamsız zeminlerde tartışılmaya devam ediliyor.

        Mesele o kadar da karmaşık değil aslında. Birincisi alan memnun satan memnun. Yani siyasetin ve siyasetçilerin, sağlıklı veri alıp gerçek değerlendirmeler yapmak gibi bir yaklaşımı yok. Dolayısıyla veri üretenler, onların hoşuna gidecek olanı “araştırıyor” ve önüne getiriyor. Sonrası, kısa bir özür faslı, kendimizi gözden geçiriyoruz gibi boş sözler ve aynı arızalarla yola devam.

        Bir ülkede apaçık manipülasyon kokan bir siyasi araştırmanın, borsayı etkileyecek düzeyde sonuçlar üretmesi, siyaseti ve seçmeni kandırması kadar vahim bir sonuç değil mi?

        Bu çalışmaları yapan firmaların, kurumsal yapılarının, saha ekiplerinin, anket formlarının yahut dijital kayıtlarının denetime açık olmaması; müşterisi olan siyasetin zaten böyle bir talebinin bulunmaması, gerçekten ülkenin kaderini etkileyecek bir noktaya nasıl geldi?

        Umursamazlıkla ve aymazlıkla elbette.

        28 MAYIS STRATEJİLERİ

        28 Mayıs stratejilerine dair de birkaç not iletelim.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim gecesi itibarıyla güçlendirdiği kuşatıcı mesajlara devam edecek. Esasen yeni ve büyük değişimler içeren bir strateji yok. Eksikler gözden geçiriliyor, kayıpların olduğu alanlara bakılıyor.

        En fazla önemsenen, rehavete kapılmama yönündeki çalışmalar. Erdoğan’a verilen oyların değişme ihtimali yok. Ancak seçmenin bu oyunu korumanın yanı sıra, farkı açacak düzeyde yeni bir destek alanına ihtiyaç var. Parlamentodaki çoğunluk kuvvetle dile getirilecek. Türkiye’nin istikrarı seçtiği vurgusuyla birlikte elbette.

        Peki Sinan Oğan’la ilgili yaklaşım nasıl olacak?

        Öncelikle bu meselede pazarlık görüntüsü verecek hamlelerden uzak kalınacak. Oğan’ın seçmenden aldığı desteğin, Cumhur İttifakı’nın tezleriyle benzer bir zemine sahip olduğu ifade edilecek. Nitekim Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın dünkü değerlendirmesi bu çerçeveyi ifade ediyordu:

        “Sinan Bey'in aldığı oy kıymetli. Seçmenimizin %5.2 si Sinan Oğan'a verdi. Ortada yeni bir dinamik var. Sinan Bey'in geldiği siyasi geleneğe baktığınızda pozisyon Cumhur İttifakı'na daha yakın olduğunu biliyorum. Kendisiyle şahsi tanışıklığım da vardır. Güzel de bir kampanya yaptı. Kendi tezlerini dile getirdi. Terörle mücadele ve sığınmacılar gibi. Devletin beraberliği açısından terör gruplarına karşı tavrını açık bir şekilde gördük.”

        Sinan Oğan’la görüşme olabilir mi, evet gündemde var. Ancak nitelik olarak özellikle bir vaat ya da pazarlık zemininde olmayacak.

        Seçim sürecine dair bir notu da ekleyelim bu bölüme.

        Sürecin her anında İletişim Başkanlığı’na ulaşmak, veri ya da bilgi elde etmek, kamuoyuna yansıyan iddialara dair cevaplar almak mümkün oldu. Açıkçası seçimde ortaya çıkan tabloda bu iletişim yönetiminin de önemli bir payı var.

        CHP MERKEZLİ YENİ ARAYIŞLAR

        Millet ittifakı tarafına dair strateji konusunda, üç başlık var aktaracağım.

        Birincisi, seçmenin beka ve güvenlik konusundaki hassasiyetinin dikkate alınacağı ve yeni mesajlar verileceği dile getiriliyor. Benim merak ettiğim, mevcut siyasi diziliş ve destekler değişmedikçe bu söylemin nasıl inandırıcı olacağı.

        İkincisi, yeni bir seçmen kitlesini sandığa taşımak. Bu elbette seçimi kazanmak için mutlaka gerekli. Ancak mevcut seçmeni tekrar sandığa götürmek bile başlı başına sorunken, bunu sağlamak da haydi meşakkatli olsa gerek.

        Üçüncüsü, CHP çatısı altında seçime girip milletvekili çıkaran dört siyasi partinin, yüz yüze temaslarla 28 Mayıs sürecine katkı sağlaması öngörülüyor. Açıkçası Saadet Partisi’nin kurumsal geleneği dışında diğer partilerin zaten böyle bir tabanı ya da etkinlik zemini yok.

        28 Mayıs yaklaştıkça tabloyu biraz daha net görme imkanımız olacak.

        Diğer Yazılar