Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        FETÖ’ye bağlı askerin beyin takımını oluşturduğu bir cuntanın darbeye kalkışıp kan döktüğü gün Türkiye’de yaşayan Gülen örgütü mensuplarının kaderi de az çok belirlendi. Gülen’in çok da umursamadığı sıkıntılı bir süreç bekliyordu onları artık. Nitekim 15 Temmuz gecesi gelen pişmanlıktan fayda gelmedi. Gazetecilerin de dahil olduğu büyük bir gözaltı- tutuklama furyası başladı. Binlerce gözaltı var. Yüz bini aşkın görevden alma söz konusu.

        Türkiye’yi darbeye götüren sürece kendi çapı ve potansiyeli doğrultusunda az ya da çok katkı yapmış ne kadar kişi varsa elbette bunun hesabını verecekti. Bundan kaçış yoktu.

        Ancak...

        Bu arada olan daha önce “sempatizan” olup da geçtiğimiz 2 yıl içinde örgütten kopmuş, lakin koptuğunu ilan edecek imkânlara sahip olamayan garibanlara oldu.

        Bu arada olan, milyon yıl önce bir cemaat lisesinde okumuş ama Gülen Cemaati’nden ayrılmış ve bileğinin hakkıyla önemli kurumlarda iş bulmuş kişilere oldu.

        Bu arada olan, Gülen’le hiç alakası olmayan başka dini grup ve cemaatlere yakın kişilere oldu.

        Önce açığa alındılar, sonra kendilerini kapının önünde buldular. İlan edilen kriterlerin hiçbirini taşımadığı halde kapı önüne konulan bir fizikçi yüzünden günlerdir uyuyamıyorum mesela. Gülen grubunun tasallutu altına girmemek için akşamları evinin lambasını kapattığını bildiğim biri bu.

        Eşi beyninde oluşan bir hastalıktan dolayı üst üste ameliyata alınan iki çocuklu bir kadın. CERN’deki işini bırakıp Türkiye’ye gelmiş bir fizikçi. Kardeşi darbe gecesi TBMM savunmasında yaralanmış bir AK Partili. FETÖ’nün toplantılarına, sendikalarına katılımı yok, Bank Asya’da parası yok ve fakat haksız biçimde FETÖ mensubu yaftası yediği için artık bir işi de yok.

        Bu kadar emin konuşmamın nedeni, o kişinin kuzenim olması. Annesinin de, darbe gecesi yaralanan kardeşinin de Gülen karşıtı bir Risale-i Nur grubundan olduğunu adımı bildiğim gibi biliyor olmam.

        Darbenin hemen ertesinde yaşanan bu durumu bugüne kadar yazmamış olmamın da bir nedeni var. O da şahsi ve ailevi mağduriyetler yüzünden mücadeleye bir milimetre kadar dahi olsa gölge düşürmekten kaçınma isteği. “İsabetsizlik var, hata olmuş, münferit bir durum olsa gerek, rızkı Allah verir” diye bakmak. “Devlet arınsın da varsın bizim canımız yansın” diye düşünmek.

        Ancak görülüyor ki, isabetsizlikler münferit değil ve devletin bulduğu çözümün milleti müsterih kılması için ceza ve tedbirin hıyanet içinde bulunan gerçek FETÖ mensuplarına isabet etmesi gibi bir gereklilik var.

        Cumhurbaşkanı Danışmanı Mücahit Küçükyılmaz doğru söylüyor: “15 yıldır tanıdığım, o gece tankın önüne yatan, FETÖ düşmanı Oktay Kılıç’ın evi FETÖ’den aranıyorsa bu operasyon ‘bize’ dönmüş demektir! Namaz kılanı Fethullahçı sanan, Meşveretçi, Yazıcı, Okuyucu, Nakşi, Kadiri arasındaki farkı bilmeyen 28 Şubatçılarla FETÖ temizliği yapılamaz.”

        Operasyonun “bize” dönmesi demek, vatanını seven ve devletini her türden vesayetten kurtulmuş, arınmış görmek isteyen, bu milletin yerli ve hakiki insan dokusu demek. FETÖ ile mücadeleyi yürütenlerin eylem ve sonuç arasında aramakla yükümlü oldukları illiyet bağı “namaz kılmak”, “risale okumak”, “muhafazakâr olduğu halde iktidar hakkında ileri geri konuşmak” yahut yukarıda verdiğim kuzen örneğinde bulunduğu kuvvetle muhtemel “başı açık, dindar ve üstüne üstlük başarılı olmak” gibi göstergelere mi indirgendi?

        Belli ki Cumhurbaşkanı Erdoğan da gelişmelerin bu tarafından rahatsız olmuş ki “At izi it izine karıştı. FETÖ’cü diye suçlanan bazı kimselerin bu işlerle alakaları yok” diyor. Valilere “Memurları açığa alma yarışına girmeyin” talimatı veriliyor.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kamuoyunda beliren endişeleri ciddiye alması ve yetkilileri uyarması sevindirici bir gelişme. Mücadeleyi yürütenlerin çok dikkatli olması gerekiyor.

        Zira isabetsiz açığa alma, işten atma, bunu yaparken bazı haklardan mahrum etme ve yaftalanmış insanların özel sektörde de iş bulamayıp açlığa mahkûm edilmesi işinin sonu milyonlarca muhalif hatta düşman yaratır. O ihtimalde başkaca bir “ikinci dalga” beklemeye gerek yoktur.

        Diğer Yazılar