Safiye içerde, onu öyle yetiştirenler nargile kafede
Safiye İnci adlı genç kızın Anıtkabir’de çektiği Atatürk’e hakaret videosu hürriyetinin tahdit edilmesiyle sonuçlandı. İnci hakkında soruşturma başladı ve gözaltına alındı. Elleri kelepçelenmiş olarak ifadeye götürülen İnci’ye özür dilemek için çektiği video da, ifadesinde defalarca özür dilemesi de yardımcı olmadı. İşin hazin yanı, iktidar çevresine yakın olan bazı kişilerin de küçük yaşından beri tesettürlü olduğunu ifade eden ve aksini düşünmek için bir delilimizin olmadığı genç kız için ‘provokatör’ ifadesi kullanması, hatta ‘FETÖ’cü olarak yaftalama çabası içine girmeleriydi.
Mantık basitti: ‘Çektiği videoda tesettürüyle görünen, ülkenin yeni milliyetçi muhafazakar sosyolojisine ait olduğunu hissettiren biri Atatürk’e hakaret edemez, bunu yapıyorsa CHP’lidir, çarşafı da örtüsü de yalandır, provokasyon için takılmış/giyilmiştir, bu kişi hatta FETÖ’cü de olabilir.’ Bu tezi ispat etmek için tesettürsüz başka bir genç kızın açık fotoğraflarını paylaştılar ve ‘Safiye İnci, normal hayatında böyle, aslında laik biri’ dediler.
Peki gerçek bu mu? Mutaassıb çevreler içinde Atatürk’ü sevmeyen yok mu ki, Safiye İnci’nin yaptığının arkasında bir CHP’li ya da FETÖ’cü aranıyor?
Elbette hayır. Buna inanmak için Mars’lı olmak lazım.
Zira bu ülkenin sosyolojisini az buçuk bilen biri, Türkiye’de hatırı sayılır miktarda mutaassıbın Safiye İnci kadar hakaretamiz olmamakla beraber, aşağı yukarı onun gibi düşündüğünü de bilir. Safiye İnci’leri onlar yetiştirmiştir. Resmi tarihin derme çatma antitezini öğretirken fazlaca uçmuşlar, Atatürk’ten ‘monark’ diye bahseden kitaplar okumuşlar, anlatmışlardır. Yapmayı unuttukları şey, ‘bunun uluorta söylenmeyeceği’ uyarısı olmuş.
Peki bu durumu Safiye’yi tutuklatan savcı ya da şimdi kıza ‘provokatör’ diyenler bilmiyor mu? Bal gibi biliyorlar. Ama işte, belli ki başka bir ideolojinin, başka bir görüşün takipçisi olan, kısaca ‘muhalif’ olan kişilerin işledikleri hakaret suçlarına verilen benzer gözaltıları ya da tutuklamaları ‘dengelemek’ için, Safiye İnci’yi kurban etmek ‘kabul edilebilir’ bir bedel olarak görülüyor.
Sonuç: Safiye İnci’nin gözaltına alınması ‘kendilerinden biri’ tutuklandığında mangalda kül bırakmayan, çok ileri çok demokratmış gibi hukuk bezirganlığı yapan bazı Kemalistleri pek sevindirdi. “Bakın Türk adaleti çok bağımsız, gerektiğinde bize oy verenler de tutuklanabiliyor işte, gördünüz mü, eşitlik var” diyen AK Parti’lileri de sevindirdi. Olan nargileci abilerinden dinlediği hikayeleri gerçek zannedip, Yeni Türkiye şartlarının künhünü doğru okuyamayacak kadar sığ ve kör olan zavallı kıza oldu.
Zavallı evet. Zira fırsatçı bir değil, iki değil.
YAZAR DEĞİL, POTANSİYEL TACİZCİ
Aydınlık Gazetesi yazarı Rıza Zelyut’un, Safiye İnci mahkemeye sevkedilir sevkedilmez fırsattan istifade edip yaptığı şu paylaşım, şahsının tıynetini hatırlatması bakımından önemlidir.
Şunu yazdı:
"Bu Safiye, Atatürk'e neden hakaret etti?
Dudaklar ve gözler boyalı
Yüzünde allık; başında güneş gözlüğü.
Gözler çok çok davetkâr.
Aranıyor...
Cinsel açlığını gençlere duyurmak için böyle bir çıkış yaptı.
Atatürk'e hakaret eden kadınların hastalığı, fikirsel değil cinseldir”
Sözde çağdaş, sözde Atatürk’çü, sözde medeni adamın içinden çıkanlara bakın…
Genç kızın fotoğrafına bakıp hallenen, gözlerinde ‘çok çok davet’, güneş gözlüğünde ‘aranma’ temayülü vehmeden bu sapkınlıkta bütün kadınlara yönelmiş tehlikeli bir aşağılama var. Sapkınlara özgü bir ‘boyun eğdirme’ dürtüsü var.
Mesele Atatürk’e hakaret ise, kalkar İnci’nin zihniyetini eleştirirsin. Yaptığı hakaretin yasalara göre suç olduğunu söylersin. Kötü haber şu ki, eleştiri adı altında genç kızın gözlerine yanaklarına odaklanıp ‘cinsel açlık çektiği’ sonucuna varmak ancak potansiyel bir mütecaviz olmakla mümkün. Sözkonusu çıkışı tesettürlü bir kadına yöneltmesi ise, onu zayıf görmesiyle, aşağı görmesiyle ilgili. Bu patoloji böyledir, eşiti gördüğü kimseye ya da kendisinden daha güçlü gördüğüne bunu yapamaz. Tahkir etmesi kolay, yaptığı tacize mazeret üretmesi kolay olan sınıfa, ırka, ideolojiye ‘yürürler’. Zira ‘sözde’ itibarlarına da düşkündürler.
Nitekim Zelyut , yaptığı rezilliğe kılıf bulmak için Atatürk’ü kefil gösterdi. Tepki alınca, açığa düştüğünü anlayınca “Ölsem bile Atatürk'ü savunacağım.” Dedi.
Ah Atatürk. Sen de ne çektin be…