Sandığa güveni sarsmayın
İstanbul oyları yeniden sayılıyor. İtirazların biri bitiyor biri başlıyor. Süreç uzadıkça sinirler de geriliyor haliyle. İstanbul’u Cumhur İttifakı’nın kazandığını iddia eden tarafın -onlara “bizimkiler” desem yanlış olmaz- kurduğu dil yer yer o kadar kışkırtıcı oluyor ki, “Destuuur, edep var” diye tivitlememek için kendimi zor tutuyorum. Öte yandan Ekrem İmamoğlu da seçim gecesi gösterdiği olgun demokratik duruştan taviz verme olarak görülebilecek bazı çıkışlar yaptı. “İBB’den dosya kaçırılıyor” şeklindeki ithamı yakışıksızdı. Yok, herhalde kimse “İBB’de hiç yolsuzluk olmamıştır” diyecek kadar naif olamaz. Ama dakika bir gol bir, böyle belgesiz delilsiz ithamlarda bulunursanız “Bunların derdi şehri yönetmek değil bağcı dövmek” izlenimi verebilir ve şehri kaybetmekten acı duyanların kırılganlığını öfkeye dönüştürebilirsiniz. Aynı şekilde Anıtkabir’e gidip İBB başkanı sıfatıyla imza atmak da, AK Parti tarafının seçim gecesi kâh “Kazandık” açıklamalarıyla kâh afiş asarak verdiği “fiili durum yaratma” izleniminin aynısını vermiş oldu, hoş değildi.
Öte yandan bu iki örneğe bakarak, üzerine bir de “Bakın ABD de meşru seçimleri tanıyın demiş, demek ki bunların arkasında Amerika var, komplo var, buuu ikinci 15 Temmuzzz, buuu sandık darbesiiii” yaygarasına girişenleri, talimatla tatava yapanları izlerken esef duyuyorum. Bunlar o kadar kışkırtıcı, o kadar kitlesel kışkırtma talep eden ya da böyle bir kışkırtmayı kabul edilebilir bulup göze alan ifadeler ki, tüylerim diken diken oluyor. Dün Miraç kandiliydi ve dua ederken ağzımdan şu sözcükler döküldü: Allah’ım, onları affet, ne yaptıklarını bilmiyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da bu ifadelerden hoşnut kaldığını sanmıyorum. Bilakis, kitlenin ikna olacağı bir sayım sürecinin hakkıyla tamamlanmasını bekliyor. Ama belli ki o ortaya çıkacak sonucu şimdiden tahkim etmek isteyenler, sürecin sıhhatli ilerlemesini istemiyorlar.
Onlar kim mi?
“Bakın Cumhurbaşkanım, valla biz üzerimize düşeni yaptık, gerçekten, biz iyi çalıştık” fotoğrafı vermek için sürekli el yükseltip “çalışkan” fotoğrafı vermeye çalışan parti klikleri. Parti özeleştiri sürecine girdiğinde, yapılan hatalar ortaya döküldüğünde bedel ödemek istemeyenler.
Oysa Cumhurbaşkanı, teşekkür ilanında sadece 15 büyükşehire vurgu yaptı. Galibiyetin kesin olduğu yerlere. İstanbul’u AK Parti’nin kazandığı yüzde yüz kesin olsaydı bu sayı 16 olmaz mıydı?
Durum böyle iken, AK Partililerin “Oyumuz çalındı” iddiasını Millet İttifakı için “hırsız” tagı açmaya kadar vardırması düne kadar eleştirdiği şeyin aynısını yapmaktan başka bir şey değil. Biz kaybı ve zaferi hazmedemeyen, ilki olduğunda mızıkçılık yapıp ikincisi olduğunda sarhoşluğun tesiriyle saçmalayan sadece CHP’lilerdir diye biliyorduk. Demek ki bu işin CHP’lisi AKP’lisi olmuyormuş.
Hangisini kabul edersek edelim, şimdi sayım zamanı.
“Milli iradeye saygı” demek kolay. Zor olan bu sözün hakkını tam da böyle bir günde verebilmek. Sandığa itimadı olan, katılım oranları ile bütün ülkelere fark atan milletin demokrasiye olan güvenini tehlikeye atmaya kimsenin hakkı yok.