Devleti eleştiriye kapatmak devletin yanında olmak mıdır?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaşadığımız ekonomik sorunlarla ilgili olarak güven talep edip meseleyi kurtuluş savaşı kapsamına soktuğu günden beri sosyal medyada #devletiminyanındayım diye bir hashtag var.
Keşke sosyal medyada bu tür kahramanlıklar yapmak döviz kurlarındaki oynaklığa karşı yeterli bir önlem olabilseydi. Keşke tivit ata ata ülkemize yapıldığı iddia edilen operasyonların önüne geçmek mümkün olabilseydi. Ama pek öyle görünmüyor .
Yoksulluk belirli sınıflar için elle tutulacak kadar somut hale geldiği gibi, vergileriyle onları finanse edecek orta sınıf da gün geçtikçe eriyor. Dahası doların TL karşısındaki yükselişinin ihracat lehine olacağı gibi bir beklenti var ama bu beklenti ihracatla dolar kazananın o doları yurtiçinde satacağı varsayımına dayalı. “Şartları ürkütücü bulur, hukuk güvenliği çıtasını yatırım için uygun görmez ve satmazsa ne olacak?” sorusunun cevabı verilmiş değil.
Dikkatimi çeken bir şey var. AK Parti'ye oy veren kitlelerin bir kısmı faiz indirimini İslami iktisat teorisinin bir gerekliliği olarak gördükleri için de bugün "Devletimin yanındayım" diyor.
Müslüman bir siyasetçinin ağzından çıkan her şeyin doğru ve dini referanslara uygun olacağına inanmaları da, şu ana kadar pek iyi sonuçlar vermemiş ekonomik tutumların etrafında bir koruma kalkanı oluşturuyor.
Oysa ekonomik tabloyu eleştirenlerin devletin yanında olmadığı, mandacı filan oldukları ithamlarından gidilecek yolun ülkece büyük bir girdaba kapı aralayacağını bilmek lazım.
Devleti eleştirmek ayrı, hükümetin ekonomi politikalarına "Böyle olmaz" demek ayrı.
Kaldı ki devlet de eleştirilir, hükümet de.
“Devletimin yanındayım, yöneticilerimiz ne yaparsa yapsın güveniyorum” demek, ülkeyi yönetenleri İslami kimlikleri üzerinden masum ve kutsal addetmek gibi bir amaca yaslanıyorsa bu durum devleti ve hükümeti tüm eleştirilere kapatmak demektir.
Umarım böyle değildir, çünkü bu anlayış devleti üzerindeki ‘sosyal’ ‘demokratik’ ‘hukuk’ devleti olma görevlerinden âzâd etmek anlamına gelir. Hükümeti girdiğimiz ekonomik darboğazdan kurtaracak üç temel fonksiyondan soyutlamak rejimi toptan değiştirmek, Kazakistan Türkmenistan olmaktır.
İYİ MÜSLÜMAN OLAYIM DERKEN AHİRETİ YAKMAYIN
Bir de işin dini boyutu var ki, hafazanallah ahireti yakar.
Yönetenlere "Kahrın da hoş lütfun da hoş” demeye eşdeğer tavırlar görüyorum.
Oysa, bilen bilir, sadece ve sadece Allah aşıklarının Allah için adanmalarını betimleyen bir hâldir bu. “Kahrını da lütfunu da kabul ediyorum, senden ne gelirse razıyım” tutumu tarihte peygamberlerin bile mazhar olamadığı bir ayrıcalıktır, çünkü bu tavrın muhatabı sadece Allah olabilir. Başkası olursa şirke girersiniz.
Bir siyasetçinin Müslüman kimliğe sahip olması, tüm söylediklerini, yaptıklarını İslami hale getirmez.
Faiz indirimi İslami iktisat mücadelesinin yoludur. O halde haydi destek verelim diyecek olanlara, "Çoğu haramsa azı da haram" ilkesini hatırlatırım.
Mesele İslami iktisat teorisine sadakat ise eğer, neden ekonomimizin altın yıllarında, yani belirsizlikleri daha kolay tolere edebileceğimiz dönemde hiç faiz indirimi yapılmadı? Bilakis o zamanlar ‘realite bu’ deniyordu.
Ayrıca İslam’ın faiz yasağını alalım da israf yasağını almayalım diye bir şey olabilir mi Allah aşkına?
Devlet kurumlarının olmazsa olmazı haline gelmiş çakarlı Mercedes'i onaylayabilir mi İslam iktisat teorisi? Ya yılbaşındaki çekilişlere piyangolara ikramiyelere hoş bakar mı? Var mı böyle bir ihtimal?
Devletinin yanında olmak devleti eleştiriye kapatmakla olmaz, onun hatasını eksiğini telafi etmek için ikaz etmekle, elinden bir şey geliyorsa da yapmakla mümkün olur.
İnsanlara Hz. Ömer’in adaletini, misal; devlet işi için kullandığı mumla kendi şahsi işi için kullandığı mumu ayırmasını ballandıra ballandıra anlatan ama sıra kendilerine gelince sahip oldukları imkanlardan asla taviz vermeyen siyasetçiler vatandaşa akıl vermekten vazgeçsinler.
Zaten herkes olabildiği kadar devletinin yanında, başka kimin ya da neyin yanında olacak?
Tivit atarak ya da mutfak masrafını denkleyemez olmuş insanlara sen de ayda 1 kg et alma da yarım kg et al, dört biber yerine iki biber al diyerek devlete güven tesis edemezsiniz.
Ancak eksiğini hatasını kabul eden, emaneti ehline verdiğine; işi uzmanına bıraktığına dair ikna edici bir tablo oluşturan hükümet güven verir.