Ankapark'tan geriye kalan enkaz
İddialar büyüktü.
2013’te yapımına başlanan ve Wonderland Eurasia adıyla açılacak Ankapark 1,3 milyon metrekara alan üzerine kurulacak ve on iki farklı tematik bölümle 2.117 eğlence ünitesine ev sahipliği yapacaktı. On yedi lunapark treni ile dünyanın ikinci, Avrupa'nın en büyük tema parkı olacaktı. Park aynı zamanda yeşil bir vaha olacak içinde 250.000 ağaç bulunacaktı.
Bir şeye benzediği bir dönem hiç oldu mu bilmiyorum, onu deneyimleyemedim.
Enkaz faslına tanıklık için davet edildiğimde ise günlerden cumartesiydi. 30 Temmuz 2022.
Ankara Büyükşheir Belediyesi'nin davetiyle Ankapark ‘olay yeri’ne varıp üzeri açık otobüslerle parktan geriye kalanları izlerken hüzünlenmedim desem yalan olur.
Gergedanlar, ahtapotlar, filler ve filmlerden esinlenerek tasarlanmış Abyss su altı dünyası, Transformers maketleri, hız trenleri, dönme dolaplar, jet ski alanı ve büyük kuru zemini çatlak bir havuz, Endülüs ve Osmanlı tarzı sütunlara revaklara sahip işlemeli ibadet ve dinlenme alanları ve Avrupa’daki parklarda yarı çıplak kadın figürlerinin kullanıldığı oyuncak lansman maskotları yerine kullanılmış kâh eğlenen kâh çağıran kâh hamakta sallanan kirpikleri rimelli dev Ankara kedisi heykelleri, yanları sökülüp çalınmış, götürülmüş dinozorlar, yarım kalmış teleferikler, park için seçilen alanın zeminine uymadığı için bir kez bile kullanılamamış uçak burunlu enteresan yer araçlarıyla beraber dile kolay 1 milyon 300 metrekarelik bir alan söz konusu.
İSLAMİ DISNEYLAND’IN ÇÖKÜŞÜ
Belli ki seküler kesimi tatmin ederken muhafazkarların ‘helal eğlence’ anlayışı gözetilmek istenmiş. Gelgelelim postmodern İslami Disneyland anlayışı her yerde ve her anlamda nasıl bel verdiyse buradaki yamalı bohçanın dikişleri de öylesine tutmamış.
Kârı büyütmek için iddiayı, hacmi ve ciroyu büyütme yoluna gidilmiş besbelli, ama ‘eğlence’ işi zor iş, ayrı mühendislikler, ayrı tasarımcılıklar ve hülasa birbirinden farklı yüzlerce uzmanlık alanının birbiriyle uyum içinde çalışmasını gerektiren sofistike bir alan ve her ne kadar popüler kültüre müteallik olsa da işin özünde yine de ‘kültür’ var.
Ankapark aynı zamanda Cumhurbaşkanı’nın itiraf ettiği ‘kültürel iktidardaki yetersizlik’ meselesinin de canlı kanıtı.
Ancak keşke mesele bu kadar olsaydı.
Sonuçta atomu neden parçalayamadık, neden bizim de bir Büyük Hadron Çarpıştırıcı’mız yok, yahut neden bizden bir Gaudi çıkmadı meselesi değil bu. Her şeye rağmen, doğru işletilebilseydi, en başta iklim ve topoğrafyayı dikkate alan dürüst bir anlayışla kurulmuş işletilmiş olsaydı gözardı edilmiş kültür-estetik sorunlarına rağmen bir cazibe merkezi olabilirdi.
Yani mesele Ankara’nın ortasına yapılmış ve estetik açıdan tartışmalı büyük bir parkın gözünden ışık çıkan ya da çıkmayan dinozorları değil. Çünkü mesele sadece çirkinlik ya da "Ne gerek vardı böyle bir parka?" meselesi değil.
Çirkinlik izafi bir kavram. Kime göre çirkin ile başlayacak tartışmanın sonu her an "Zevkler ve renkler tartışılmaz"a bağlanabilir. 'Gereksizlik' de öyle. Eğlence meselesine ‘gereksiz’ damgası bastığınızda eğer adil iseniz futbolu da tartışmak zorunda kalırsınız. O da başka birilerine göre çok ‘gereksiz’ bir eğlence biçimi olabilir ve milyar dolarlık bir sektör olması başlı başına ‘yanlış’ bulunabilir.
USULSÜZLÜK VE YOLSUZLIK İDDİALARI
Mesele, işletme dendiğinde bazılarının bunun argo anlamıyla iş tutması. Ankaralının 801 milyon doları alınıp günün sonunda çalıştırılamayan 1 milyon 300 metrekaraye yayılmış bir mekana gömülmüş. O ana kadar yapılan yatırımlar, ederinin üç beş katına malolan oyuncaklar da iflas ettiği için doğru dürüst personel de istihdam edemeyen ‘işletmeci’nin mevcut durumu ve mahkemelerin ABB’nin değil işletmecinin yanında duran tavrı nedeniyle talan edilmiş, yağmalanmış.
ABB’NİN HAZIRLADIĞI BELGELERE GÖRE ANKAPARK SÜRECİNormal şartlarda dünyanın her yerinde bu tür parklar para soluyup para kusarlar. Bu nedenle de özel sektörün alım yapıp kurduğu ve işlettiği yerler olurlar. O nedenle de en başta düzgün fizibilite raporları oluşturulur, arazi fiziksel olarak uygun mu bakılır, oyuncaklar ona göre kurulur ya da kurulmaz ve günün sonunda düzgün bir şekilde işletildikleri için kâr ederler.
Ancak Ankapark’taki hikaye böyle gelişmemiş.
Yavaş’ın aktardığına göre basitten ağıra doğru genişleyen bir hata ve usulsüzlük yelpazesi var.
Basitten başlayalım: Bazı ağır ve hacimli oyuncaklar aynı zamanda bir sel taşkın sahası olan Ankapark arazisine uymadığı için doğru kurulamamış ve dolayısıyla da işletilememişler.
Dev çelik strüktürler kurulurken iki fore kazık zeminin içinde kaybolmuş, zemin bazı ağır ve hacimli oyuncaklar için uygun değilmiş mesela.
Parkın çalıştığı dönemde gidip eğlenmeye çalışan insanlarla da konuştum toplantıdan sonra. “Ankapark, hız treni jet ski, sıçrama ünitesi gibi kısımlar dışında büyük bir atari salonu gibi tasarlanmıştı, kapıda ‘sınırsız’ adıyla büyük miktarlara biletler satılmakla beraber içeride hangi oyuncağa meyletseniz tekrar bilet almanız gerekiyordu. O zaman en başta satılan ‘sınırsız’ ibareli biletler neydi anlayamıyordunuz ve hayal kırıklığına uğruyordunuz” dedi birkaç kişi.
“Gökçek’in ilk ayda 1,5 milyon kişi geldi" sözlerini hatırlıyorum tam bu noktada. Evet gelmişler, beğenmedikleri için de bir daha gelmemişler. Öyle öyle de zarara uğramış ve batmış zaten.
İşin içindeki usulsüzlük iddiaları yenilir yutulur değil.
Mesele şu ki Ankapark’ın içindeki devasa malzeme ve oyuncaklar bu yönde hiçbir tecrübesi olmayan Anket A.Ş ve Anfa Altınpark isimli iki belediye şirketine aldırılmış. Gerçek fiyatlarının üzerinde miktarlar harcanarak İtalya’dan ve Hong Kong’tan temin edilen oyuncaklar daha sonra yine bu fiyatların da üzerinde miktarlarla ABB tarafından ihale ile satın alınmışlar.
Teleferik kurulması planlanmış ama baştan topoğrafyaya uygun bir fizibilite raporu oluşturulmadığı için Ankaralı’nın ulaşımı için elzem olan bir caddenin daralacağı sonradan ortaya çıkmış ve teleferik projesi akim kalmış. Teleferiğin sadece yarısı ortaya çıkarken ödemesinin %76’sı Ankara halkının kesesinden çıkmış bile.
YARGI AYAĞI: SÜREÇ DEĞİL SÜRÜNCEME
Kamunun parasıyla yapılan ve zarar edip işleyemez hale gelen parkın tahliye edilip ABB’nin uhdesine verilmesi için ise 3 yıl hukuk mücadelesi vermek zorunda kalmış ABB. Verilen kararları okuduğunuzda maalesef yargı sürecinin de yanlı yürüdüğü izlenimine kapılıyorsunuz. Bu süre zarfında firmalar ve park yönetimi personel istihdamı da yapamadıkları ve güvenliği sağlayamadıkları için park adi suçluların çekim merkezi olmuş. Parkı soymuşlar. Son bir buçuk yılda tespit edilebilmiş 87 hırsızlık vakası var. Dinozorların sırtlarını söküp hurda niyetine satanlar mu dersiniz, oyuncakların ana kartını çalıp kabloları sökenleri mi ararsınız.
Park şu an bir enkaz halinde. Kurtarılmasının mümkün olduğu bir ahvalden, kurtarılması -bence- imkansız bir yere gitmiş. Sevgili yargı erkimiz nihayet 6 Temmuz 2022’de Ankapark’ın tahliyesine karar vermiş ama ba’de harab’ül Basra…
ABB’DEN ANKARALILARA ÜCRETSİZ “ENKAZ TURU”
Mansur Yavaş davet ettiği gazetecileri bilgilendirmek için düzenlediği basın toplantısına "Ben Ankapark yapılmalı mıydı yapılmamalı mıydı tartışmasına hiç girmiyorum” diyerek başladı. “Önemli olan bizim ne yaptığımız” dedikten sonra da “Yok olmasına izin mi vermeliydik? Elbette hayır. Biz bir iskeleti tekrar nasıl diriltir, burayı nasıl çürümekten kurtarırız ve nasıl Ankara’ya kazandırabiliriz meselesini dert ediniyoruz” ifadelerini kullandı.
Parkta halen ayakta olan şeyler, çalışması için dijital ve elektronik aksama bir anakarta sahip olması gerekmeyen şeyler. Yeşil alanlar, cafe, Restaurant ibadet alanları vs. Düşünün ki yapılan devasa boyuttaki havuzun yalıtım malzemeleri bile tahrip edildiği için içindeki suyu koruyamıyor.
Bu saatten sonra ve bu ekonomik kriz ortamında Ankaralı’nın “Evet evet onarın yeniden yapın” deme ihtimali zor.
ABB Ankapark’ın ne halde olduğu anlaşılsın diye ‘enkaz turu’ düzenliyor parkın içinde.
Halk ne durumda olduğunu görsün diye. Bir yandan da bu alanın nasıl değerlendirileceği konusunu halka sormak için anket yapılıyor. Çıkan sonuçlar şimdilik sahanın yeşil alan olarak kullanılması yönünde. 120 futbol sahası büyüklüğünde bir yerden bahsediyoruz.
Ankaralı 801 milyon dolar kamu zararı oluşturmuş bir alanın bu kez de rehabilitasyonu mazeretiyle belki bir o kadar daha tutacak maliyeti için kaynak ayrılmasını istemiyor gibi.
Haksız da değiller.
Başlı başına travma kaynağı olmuş Ankapark.
Bakalım bu beceriksizlik ve usulsüzlük hikayesi başka bir doğuma ebelik edecek mi?
Sonuç inşaallah Ankaralıları memnun eder.
Ama bence Ankapark’tan bu saatten sonra olsa olsa ancak İsraf Müzesi olur.