Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        80’lerde ailemle birlikte Hisseli Harikalar Kumpanyası’na gitmek için nasıl heyecanlandığımı hala çok net bir şekilde hatırlıyorum. Tabii o zamanlar asıl amaç müzikal izlemekten çok Adile Naşit’i görmek olsa da müzikal seyirciliği kariyerim iyi bir noktadan başlamış oldu. Sonrasında orijinal kadrolu Lüküs Hayat, Sezen Aksu-Şener Şen harikası Bin Yıl Önce Bin yıl Sonra, Zeki-Metin’den Yasaklar derken sahnede olup bitene iyice sarmıştım. Yıllar boyunca hep iyi şeyler izlemedim tabii ki. 1989’daki yerli Evita benim için azaptı mesela. Sonra yıllar içinde müzikaller sadece yaz konserleri döneminde proje olarak önümüze çıkmaya başladı. Kadrosu her sene daha kötü olan Rock Müzikalleri ve birkaç ortalama deneme haricinde pek bir örneğine rastlayamaz hale geldik.

        SERENAY HAKKINI VERMİŞ

        Amerika’da ise müzikaller çocukluktan itibaren verilen önemli bir kültür. O bayıla bayıla izlediğimiz çizgi filmlerin çoğunun müzikal tadında olmasının bir nedeni de bu kültürü genç izleyiciye verebilmek. Normal olarak Amerikan yapımı müzikaller de dünyanın başka bir yeriyle kıyas kabul etmiyor. Turn Off the Dark oyununda örümcek ağını atarak duvara tırmanan bir Örümcek Adam izledikten sonra teknik açıdan Amerika müzikalleriyle ortak paydada buluşulamayacağını bilerek gittim Alice’e. Ne yalan söyleyeyim, sahne dekoru, kostümler ve sahnedeki enerji beklediğimin çok üzerinde çıktı. Büyük resim o kadar iyiydi ki sahnede Türkçe konuşuluyor olması gurur veriyordu insana.

        Amerikan müzikallerinde rastladığımız en güzel ve en iyi sesli oyuncunun başrolde olma geleceği burada da bozulmamış ve Serenay Sarıkaya bu projenin de hakkını vermiş. Onu sahnede izlemek o kadar keyifli ki dans koreografileri keşke biraz daha zor olsaydı da daha fazla hayran olsaydık kendisine diye düşündüm.

        ENİS ARIKAN GERÇEK STAR

        Enis Arıkan ise gerçek bir star oluşunu bu oyun ile birlikte kutluyor sanki. Seyirci onun ağzından çıkan her şeye gülüyor, hatta komik olmayan repliklere bile. Oyunun başından itibaren tüm yükü sırtına alıyor ve heyecan katsayını arttıran bir katalizör görevi görüyor. Hani bir şey olup oyundan çıksa proje devam edemez, rolü o kadar büyük.

        Şükrü Özyıldız ise karizmatik Şapkacı rolünü karşılayabilenlerden. Dansı, duruşu bir başka.

        Bütün bu görkemin, şatafatın arasında Kupa Kraliçesi rolünde Ezgi Mola kendine yer açamamış sanki. İçinde bulunduğu her projeyi sırtlanıp götüren Mola’ya bu senaryoda biraz haksızlık edilmiş.

        İZLEYİCİ HALİNDEN MEMNUN

        Konu müzikal olunca yapımda Serenay Sarıkaya haricinde güzel bir sesin olmaması ise oyunun handikabı. Fakat izleyici halinden o kadar memnundu ki bu detayın kafaya takılacağını zannetmiyorum. Sonuçta BKM müzikalleri yeniden heyecanlı hale getirdiği için teşekkürü hak ediyor. Eminim taklitlerinin jet hızıyla ortalığa saçılacağı yeni bir kulvar açacak bu gelişme. Sahne sanatları adına gurur verici, dizilerden başını kaldırıp yeni bir dünya keşfedecek seyirci için de eğitici bir oyun.

        REKLAM

        ***

        Sahnede korku

        Aynı hafta ilk gösterimi yapılan Bırak İçeri Gireyim (Let The Right One In) genelde küçük mekanlarda izlemeye alışkın olduğumuz DOT tiyatrosunun büyük salon macerası. Zorlu PSM ile ortak yapılan prodüksiyon kısmı klasik DOT havasını bambaşka bir yöne çekmiş. Başroldeki Atakan Akarsu esti geçti, oyun çıkışında yapımdan çok onun çizdiği karakter konuşuluyordu. Canlandırdığı 12 yaşındaki Oscar rolünde o kadar inandırıcıydı ki oyun bitiminde gerçek kimliği ile konuşma yapmasa çocuk star olarak kafalarda kalabilirdi.

        Atakan Akarsu
        Atakan Akarsu

        Canlı çalınan müziklerin oyunun heyecanına büyük katkıda bulunduğu bir gerçek ama Murat Daltaban rejisi küçük salonlarda daha mı etkili oluyordu acaba diye düşünmeden edemedim. En yakın oyunun 15 Şubat’ta Zorlu PSM’de olduğunu belirtip bu gerilime katılmanızı tavsiye ederim.

        REKLAM

        ***

        Bu Sertab başka Sertab

        Sosyal medya hesaplarındaki yayınıyla bizleri gülmekten kırıp geçiren Aslı T. Kızmaz şimdilerde “Benden Ne Olur” adını verdiği kitabıyla gündem. Sertab adındaki karakteri üzerinden modern kadının iş ve aşk hayatındaki zorlukları anlatan Aslı, yayınlarındaki dik başlı tavrını kitabında da sürdürmüş.

        Hepimiz hayatımızın önemli bir bölümünü benden ne olur sorusuyla baş başa geçiriyoruz, bu bir gerçek. Ve bu gerçeklikle bir kitapta karşılaşıp ağlanacak halimize gülmek iyi gelebiliyor. Sertab’ın hayata bakış açısı size güç verebilir.

        Diğer Yazılar